Kınananlardan olmak ya da olmamak

El kitabımız, baş ucu kitabımız olması gereken, Ramazanların dışında da, Namazların dışında da bütün zamanlarda ve bütün mekanlarda içinde dolaşmamız gereken Kerim Kitabımız, bizden önceki milletlerin işledikleri bazı cürümleri nazara vererek onları kınıyor, ne kötü iş idi yaptıkları buyuruyor.Elbette, Kur'an'ın mesajlarını ve ikazlarını evrensel ölçüler çerçevesinde düşündüğümüzde, Sünnetullahta değişme olmadığını hatırladığımızda, aynı cürümleri işleyenler hangi zamanda ve hangi mekanda yaşıyor olurlarsa olsunlar aynı kınamanın muhatabı oldukları sonucuna rahatlıkla varırız.Can bedende ve akıl başta olduğu sürece ve dahi Kerim Kitabımız elimizde olduğu müddetçe kınananlar arasında olmamak, kınananlar arasına dalmamak için kılı kırk yarmak boynumuzun borcudur, Müslümanlığımızın olmazsa olmaz şartlarındandır.Aşağıda okuyacağımız ayetlerde Kur'an lisanı ile kınanan iki sınıf söz konusu; birisi bizzat cürmü işleyenler diğeri ise işlenen günahlara seyirci kalan ve ses çıkarmayanlar. Günümüz Müslüman tipinden hareketle bir üçüncü gurup daha ekleye biliriz o da; işlenen günahları, yapılan yanlışları hararetle savunanlar."Onlardan çoğunu, günah işlemede, düşmanlıkta ve haram yemede yarış ederken görürsün. Bu yaptıkları şeyler ne kötüdür!Gerçek dindarların ve din bilginlerinin, onları günah olan bir söz söylemekten ve haram yemekten men etmeleri gerekmez miydi? Yaptıkları şey ne kötüdür!" (Maide: 62-63).Rahatlıkla anlaşıldığı üzere günah işlemede, düşmanlıkta ve haram yemede bir biriyle yarışan bir kitle var ve o kitlenin işlemekte olduğu fiillerin kötülüğünü, çirkinliğini, toplumu ifsat eden şeyler olduğunu bildiği halde onları uyarmayan, cürümlere seyirci kalan "bilginler gurubu" var.Söz konusu haramları irtikap eden kitleleri ikaz etmemenin, münkerattan nehyetmemenin ne kötü bir iş olduğunu beyan eden ayeti okuduğumuzda, ister istemez bu gün her çeşit kötülüğü, irtikap edilen haramları, fütursuzca sergilenen münkeratı savunan hacıları, hocaları, profları ve ulema takımını hatırlıyoruz.Şahit olduğu günahlar, yenilen kul hakları ve tecavüz edilen mazlum hakları karşısında susan bilginler, sessiz kalan din adamları kınandığına göre, söz konusu haramları, söz konusu günahları savunan, savunmak için kırk dereden su taşıyan hacımız-hocamız acaba hangi değirmene su taşıyorlar ve bu ayetler karşısında kendilerini nasıl hissediyorlar?Kerim Kitabımızın tarif ettiği ve övdüğü müminlerin vasıfları da elbette bellidir:"Erkek ve kadın mü'minlere gelince, onlar birbirlerinin yakını ve dostlarıdırlar; hep iyi ve doğru olanın yapılmasını emrederler, kötü ve zararlı olanın yapılmasına engel olurlar; ve onlar namazlarında kararlı ve devamlıdırlar, zekatlarını verirler. Allah'a ve O'nun elçisine yürekten bağlılık gösterirler. İşte bunlardır, Allah'ın rahmetiyle kuşatacağı kimseler. O Allah ki, en yüce iktidar sahibi olan ve yaptığı her şeyi yerli yerince yapan.Allah inanan erkeklere ve kadınlara içinde yerleşip kalacakları, içlerinde derelerin, ırmakların çağıldadığı cennetleri vaad etmiştir. Ayrıca Adn cennetlerinde güzel, gönül çekici konaklar da vaad etmiştir. O gün orada Allah'ın razı olması ise hepsinden büyük bir nimet. İşte budur en büyük ve en yüce bahtiyarlık." (Tevbe: 71-72).