2001 kriziyle ekonomide zorlu bir döneme giren Türkiye, toparlanamadı. İşsizlik her geçen gün artmaya devam ederken, iç ve dış borç stoku büyüyor. Üretimin azalması ve artan cari işlemler açığı da önemli bir sorunların başıda geliyor. Uluslararası piyasalarda "dramatik çöküş" olarak değerlendirilen Şubat 2001 kriziyle birlikte dibe vuran Türkiye ekonomisi, krizi hala atlatamadı. Ülkemiz 2005'e de işsizlik, büyüyen borç stoğu ve cari işlemler açığıyla girdi. Uluslararası piyasalarda "dramatik çöküş" olarak değerlendirilen Şubat 2001 kriziyle birlikte dibe vuran Türkiye ekonomisi, krizi hala atlatamadı. Ülkemiz 2005'e de işsizlik, büyüyen borç stoğu ve cari işlemler açığıyla girdi. Türkiye'nin, kriz sonrası izlerini silemediği en önemli gösterge ise batık banka yükü nedeniyle önemli ölçüde büyüyen borç stoku oldu. Türkiye, 19-23 Şubat 2001 haftasına, günün ilk saatlerine dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının yapıldığı Çankaya Köşkü'nü, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'le tartışarak terketmesiyle başladı. İlk saatlerde "devlet krizi", izleyen saatlerde "likidite krizi" olarak değerlendirilen bu gelişmenin yaşandığı 19 Şubat'ta, bir anda İMKB'deki hisse senedi fiyatları tabana inerken, Devlet iç borçlanma kağıtlarının ikinci el piyasalardaki faiz oranı yüzde 60'lardan yüzde 85'lere fırladı. Bankalar ilk anda Merkez Bankası'ndan 3.3 milyar dolar, akşama kadar da toplam 5 milyar dolar döviz aldı. Gecelik borçlanma faizi bir anda yüzde 760'a tırmandı. 21 Şubat ise 2000 yılı başından itibaren uygulanan programın "çöktüğünün" resmen ilan edildiği gün oldu. Gecelik faizlerin yüzde 4000'e, İMKB Tahvil ve Bono Piyasası'nda DİBS faizlerinin yüzde 150'ye ulaştığı 21 Şubat gecesi, Merkez Bankası sabit kur yerine dalgalı kur rejimine geçtiğini açıkladığında, 21 Şubat'ta 685 bin lira olan dolar kuru 22 Şubat'ta 957 bin liraya tırmanmıştı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.