Kulak geldi deveden haber yok

Aklı başında, basiret sahibi insanlar, bugün itibariyle insanımızın kullandığı imkanlar, bu ülkenin sahip olduğu imkanlara nispetle devede kulak bile değil diyorlar.Yani kulak ortada ama deveden haber yok.Mevcut iktidar sahipleri ve kalemşorları ise her fırsatta kitlelere şunu tavsiye ediyorlar; elinize geçirmiş olduğunuz deve kulağı ile avunun, sevinin çünkü onu bulamayanlar da var.Devenin kendisi mi?Bu soruyu aklınıza bile getirmeyin, zaten üstünüze de lazım değil, bu sorunun derinliği ve ağırlığı sizin boyunuzu aşar, sizler kulağı ile avunmaya devam edin!Tam bu noktada aklını kullanan, vicdanının sesini dinleyen, ilim namusunu gözeten her vatandaşımızı tarihi bir görev bekliyor; devenin akıbetini araştırmak.Merhum ve meşhur şairimiz Necip Fazıl'ın büyük bir vukufiyetle ifade ettiği gibi:"Allah'ın bir pulunu bekleyedursun on kul,Bir kişiye tam dokuz dokuz kişiye bir pul" vaziyetinde her hangi bir değişiklik olmadığına göre, hatta son on dört yıl içinde o "bir pul"un da kıyısından köşesinden kırpıldığına göre, koparılan parçaların küresel ve yerel tefecilerin servetlerine yama yapıldığına göre vicdan sahibi herkes yüksek sesle "neler oluyor ve neden oluyor?" sorusunu sorması gerekmektedir.Neden niçin ve nasıl?İkinci halife Hz. Ömer'in minberde konuşurken cemaat tarafından sözünün kesildiğini, üzerindeki cübbenin hesabını verinceye kadar kendisini dinlemeyeceklerini ilan ettiklerini anlata anlata iktidar koltuğuna oturan bu günkü iktidar kadrosunun neden "devenin hesabını " vermekten kaçtıkları ısrarla sorulmalıdır.Arkadaşlar deveyi ne yaptınız?Niçin devenin hesabın vermekten köşe bucak kaçıyor, kaçınıyorsunuz?Neden ve hangi hakla siz bu millete, kitlelere devenin kulağı ile avunmalarını ve sevinmelerini tavsiye ediyorsunuz?Halka verdiklerinize nispetle deve mesabesin de olan bu ülkenin yer altı ve yer üstü zenginliklerini kimlerle, hangi küresel tefecilerle paylaştınız ve paylaşıyorsunuz ki hesabından kaçınıyorsunuz?Siz, bu milletin yönetim emanetini üzerinize alırken aynı zamanda üzerinde yaşadıkları topraklarda saklı bulunan hazinelerin de emanetini üzerinize almış değil miydiniz?Korumakla, yerli yerince kullanmakla ve sadece bu ülkenin ve bu milletin kalkınması doğrultusunda harcamakla mükellef olduğunuz hazinelere, maden yataklarına layıkıyla sahip çıktığınızı söyleyebilir misiniz?Sadece bu ülkenin ve bu milletin çıkarı ve refahı için kullanmakta olduğunuzu gönül rahatlığı ile söyleye bilir misiniz?Ve siz ey ilim adamları, üniversiteler ve deveyi hamutuyla götürenlere fetva yetiştirmeye uğraşanlar, yerin altına göçmeden evvel vicdanınızın sesine kulak vermeyi düşünüyor musunuz?