Has Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş dün söylediklerinin, bugün tam tersini yapıyor.
Acaba, dün mü dedikleri doğru yoksa bugün mü yaptıkları doğru?
Her halükarda yanlışın içindedir ya dün yanlış konuştu ya da bugün yanlış yaptı. Bu ani dönüş ise ülkeyi yönetecek bir siyasetçinin hali olamaz.
Şayet Has Parti’nin resmi sitesinden kaldırmazlarsa, Sayın Kurtulmuş’un hangi röportajını okursanız okuyun, AKP’ye karşı net duruşunu göreceksiniz. Hatta öyle sözler ediyor ki, aralarında ortak paydanın zerresini bile göremezsiniz. Rıza Zelyut 16.07.2012 tarihli Güneş gazetesindeki makalesinde yaptığı röportajdan geniş olarak bahsediyor. Hatta Kurtulmuş’un “Başbakan sizi arasa ve gel AKP’de milletvekili ol, bakan ol, dese gider misiniz?” sorusuna “Bilindiği gibi 2007 yılında da böyle bir teklif almıştık. O günden bugüne de ekonomiden eğitime birçok konuda farklılıklarımız olduğu için biz yeni bir kulvarda; yolumuza devam ediyoruz” dediğini bile söylüyor.
Röportajda, Kurtulmuş AKP’nin uyguladığı ekonomi modeli olan Fischer Modeli ile (IMF’nin Yahudi başkan yardımcısı) Derviş Modeli ile oynanan oyunun bütününe karşı olduğunu ifade ettiğini söylüyor. Bu modeli çok başarıyla uyguladıkları için ‘Bu milletin anasını ağlattılar.’ Bu kadar yoksulluk, bu kadar gelir dağılımı eşitsizlik ortaya çıktı diyor.
Sayın Erdoğan’ın Davos’ta ki ‘One minute’ söylemini samimi bulmadığını ifade ediyor. Gerekçe olarak aynı iradenin İsrail’in OECD’de adaylığının kabulüne destek verdiğini söylüyor. Bu örnekleri arttırmamız mümkün.
Has Parti Genel Başkan Yardımcısı Sayın Bekaroğlu ise yaşananları çok güzel özetliyor. “Firavunlaşmayacağız, dedik. ‘O gün Karunlaşmayacağız’ dedik. Bunları taahhüt ederken yöntemle ilgili çift dil ve çift gündemimiz olmayacak. Sizlerin dışında hiç kimseyle ittifakımız olmayacak. Biz 1 Kasım 2010’da bunları söyledik.” Açıklamasının devamında ise AKP’nin sıkı sıkıya bağlı olduğu kurumlar hakkındaki söylediklerini hatırlatıyor. “NATO sırtımızdaki gâvur leşidir atacağız, dedik. Nükleer enerji yasaklanmalıdır dedik.” Bekaroğlu, hükümetin uyguladığı dış siyasete geçmişte tamamen karşı olduklarını ifade ederek “AKP’nin hükümet olduğu 10 yıllık dönemde Irak’ta 1 milyon insan öldü. Libya’da ölenlerin sayısı 100 bini geçti. Suriye iç savaşa sürükleniyor” dediklerinin altını çiziyor. Sonunda ise milletin duygularına tercüman oluyor ve soruyor: İki yıl önce bunları söyleyen Numan Kurtulmuş şimdi ne oluyor da AKP’ye geçiyor?
Sorunun cevabı aslında sürecin içinde gizli!
Sayın Kurtulmuş’un takip ettiği yol Erdoğan’ın gittiği yolun aynısı. Partisinden ayrılması, yeni bir parti kurması, değiştirmesi, halkın duymak istediklerini söylemesi ve kendisinden istenenleri icra etmesi. Ülkemizde bu tip siyasilerin arkası kesilmeyecektir. Burada esas olan halkımızın bu gidişatı ibret nazarıyla izlemesidir. Bölgemizin dost bilinen global güçler tarafından işgal edildiği, dost ve düşman kavramlarının birbirine karıştığı, yeni bir dünya savaşının ayak seslerinin yaklaştığı, ekonomik, sosyal ve siyasi sorunların olabildiğince kronikleştiği günümüzde çözüm üretecek siyasetçi profili bunlar değildir. Milletimiz bir yanlıştan başka bir yanlışa yelken açmamalıdır.
Acaba, dün mü dedikleri doğru yoksa bugün mü yaptıkları doğru?
Her halükarda yanlışın içindedir ya dün yanlış konuştu ya da bugün yanlış yaptı. Bu ani dönüş ise ülkeyi yönetecek bir siyasetçinin hali olamaz.
Şayet Has Parti’nin resmi sitesinden kaldırmazlarsa, Sayın Kurtulmuş’un hangi röportajını okursanız okuyun, AKP’ye karşı net duruşunu göreceksiniz. Hatta öyle sözler ediyor ki, aralarında ortak paydanın zerresini bile göremezsiniz. Rıza Zelyut 16.07.2012 tarihli Güneş gazetesindeki makalesinde yaptığı röportajdan geniş olarak bahsediyor. Hatta Kurtulmuş’un “Başbakan sizi arasa ve gel AKP’de milletvekili ol, bakan ol, dese gider misiniz?” sorusuna “Bilindiği gibi 2007 yılında da böyle bir teklif almıştık. O günden bugüne de ekonomiden eğitime birçok konuda farklılıklarımız olduğu için biz yeni bir kulvarda; yolumuza devam ediyoruz” dediğini bile söylüyor.
Röportajda, Kurtulmuş AKP’nin uyguladığı ekonomi modeli olan Fischer Modeli ile (IMF’nin Yahudi başkan yardımcısı) Derviş Modeli ile oynanan oyunun bütününe karşı olduğunu ifade ettiğini söylüyor. Bu modeli çok başarıyla uyguladıkları için ‘Bu milletin anasını ağlattılar.’ Bu kadar yoksulluk, bu kadar gelir dağılımı eşitsizlik ortaya çıktı diyor.
Sayın Erdoğan’ın Davos’ta ki ‘One minute’ söylemini samimi bulmadığını ifade ediyor. Gerekçe olarak aynı iradenin İsrail’in OECD’de adaylığının kabulüne destek verdiğini söylüyor. Bu örnekleri arttırmamız mümkün.
Has Parti Genel Başkan Yardımcısı Sayın Bekaroğlu ise yaşananları çok güzel özetliyor. “Firavunlaşmayacağız, dedik. ‘O gün Karunlaşmayacağız’ dedik. Bunları taahhüt ederken yöntemle ilgili çift dil ve çift gündemimiz olmayacak. Sizlerin dışında hiç kimseyle ittifakımız olmayacak. Biz 1 Kasım 2010’da bunları söyledik.” Açıklamasının devamında ise AKP’nin sıkı sıkıya bağlı olduğu kurumlar hakkındaki söylediklerini hatırlatıyor. “NATO sırtımızdaki gâvur leşidir atacağız, dedik. Nükleer enerji yasaklanmalıdır dedik.” Bekaroğlu, hükümetin uyguladığı dış siyasete geçmişte tamamen karşı olduklarını ifade ederek “AKP’nin hükümet olduğu 10 yıllık dönemde Irak’ta 1 milyon insan öldü. Libya’da ölenlerin sayısı 100 bini geçti. Suriye iç savaşa sürükleniyor” dediklerinin altını çiziyor. Sonunda ise milletin duygularına tercüman oluyor ve soruyor: İki yıl önce bunları söyleyen Numan Kurtulmuş şimdi ne oluyor da AKP’ye geçiyor?
Sorunun cevabı aslında sürecin içinde gizli!
Sayın Kurtulmuş’un takip ettiği yol Erdoğan’ın gittiği yolun aynısı. Partisinden ayrılması, yeni bir parti kurması, değiştirmesi, halkın duymak istediklerini söylemesi ve kendisinden istenenleri icra etmesi. Ülkemizde bu tip siyasilerin arkası kesilmeyecektir. Burada esas olan halkımızın bu gidişatı ibret nazarıyla izlemesidir. Bölgemizin dost bilinen global güçler tarafından işgal edildiği, dost ve düşman kavramlarının birbirine karıştığı, yeni bir dünya savaşının ayak seslerinin yaklaştığı, ekonomik, sosyal ve siyasi sorunların olabildiğince kronikleştiği günümüzde çözüm üretecek siyasetçi profili bunlar değildir. Milletimiz bir yanlıştan başka bir yanlışa yelken açmamalıdır.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Haydar Baş ve Türkiye'nin dönüşüm yolculuğu / 20.04.2024
- Seçmen eğilimi niçin değişti? / 08.04.2024
- 41 maddede 'BTP'ye Evet' demenin gerekçeleri / 30.03.2024
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024
- Belediyecilik: Yol mu, su mu yoksa daha fazlası mı? / 16.02.2024
- Seçmen eğilimi niçin değişti? / 08.04.2024
- 41 maddede 'BTP'ye Evet' demenin gerekçeleri / 30.03.2024
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024
- Belediyecilik: Yol mu, su mu yoksa daha fazlası mı? / 16.02.2024