Kuşatma

Bu ülke yıllar önce işgali iliklerine kadar yaşadı. Bu kuşatmayı Ehlibeyt Nefesli Mustafa Kemal Paşa yardı, düşmanı da denize döktü. 
Dikkat edin dün işgale gelenler bugün sınır komşumuz oldu. Laboratuvarlarında terörü üretip kostüm giydirip topraklarımızı kana buluyorlar!
ABD sınırlarımızda, üsleri içimizde...
Adı her ne olursa olsun, kıyafeti ne şekilde olursa olsun, niyet belli. 
Haydar Hoca ne demişti:
"Amerika kendine vatan arıyor ve hedefinde Türkiye var!"
Ya Atatürk ne söylemişti: "Biliyoruz ki batı ile uyuşma Türkiye'nin kaçınılmaz olarak köleleştirilmesi anlamına gelecektir. Türkiye bir maymun değildir. Hiçbir milleti taklit etmeyecektir. Türkiye ne Amerikanlaşacak, ne batılılaşacaktır. O, sadece özleşecektir."
Bugün BOP uğruna kardeşi kardeşe kırdıran, terörü silahlandıran ABD bizi kuşatma altına alıyor. Bu tehdidi ancak Atatürk gibi düşünen bir basiret ve siyaset ehli durdurabilir! Bu mübarek topraklara ancak o zaman barış gelir.
Yangın yerine dönen komşularımızın yaşadıkları ortada: İşgal, kargaşa, katliam, yıkım, iç savaş, hüzün ve veda. Milyonlarca Müslüman canından oldu, izzet kayboldu, namuslar kirletildi, kutsal mekânlar yakıldı/yıkıldı, haneler viran oldu!  
Hatırlayın, Libya'nın devrik lideri Kaddafi 2008'de Arap Birliği toplantısında ibretlik bir konuşma yapmıştı: "Amerika Irak'ı işgal etti ve milyonlarca Arap'ı öldürdü. Bin Ladin, Iraklı değildi. Bin Ladin, Irak'ta değildi. New York'ta 11 Eylül'de yapılan saldırılara katılan tek bir Iraklı yoktu. Bu eylemin arkasında Irak yoktu. 'Irak'ta kitle imha silahı var' dediler ama Irak'ta kitle imha silahı olmadığını kendileri işgalden sonra açıkladı. Cheney Saddam'ın dostuydu. Irak yok edilirken Amerikan Savunma Bakanı Rumsfeld, Saddam'ın yakın arkadaşıydı. Sonuç onu sattılar ve astılar. Amerika ile dostsunuz. Diyelim ki biz, siz değil ama öyle bir günde, Amerika bizi asabilir. Maalesef söylemeliyim ki, birbirimizin düşmanıyız. Birbirimizden nefret ediyoruz, birbirimizi kandırıyoruz. Birimizin başına bir şey gelince, 'Oh olsun' diyoruz. Birbirimize karşı komplo kuruyoruz. İstihbaratlarımız birbirine komplo kuruyor, düşmana karşı bizi savunmaları gerekirken. Birbirimizin düşmanıyız. Ve bir Arap'ın düşmanı, bir Arap'ın dostu. Bu sertliği düşmana karşı gösterebilirdik."          
Ortadoğu'yu karıştıran ABD'nin yedek kulübesinde oyuncu bitmedi, biri gitti, öteki başladı. Amaç aynıydı. Arz?ı Mev'ud'a kapı aralamak, Büyük İsrail Devletinin duvarlarına tuğla örmek. Kim karşı çıkarsa, tehdit etmek, memleketini karıştırmak, düşman ilan etmek. Afganistan, Irak, Libya, Suriye hep bu kaderi yaşadı. 
Vatanını savunan Esad, ABD ve İsrail'e karşı mücadele verdiğinin farkında. 
Peki, biz neden hâlâ Esad ile düşmanız? İki ülkenin de düşmanları aynı hâlbuki. 
Bizim sınırlarımıza 30 bin teröristi yığan ABD'yi hâlâ müttefikimiz görüyoruz! Bu coğrafyada yaşayan halkların bu oyuna 'dur' demeleri için önce birbiriyle kardeş olması bir zorunluluktur, hem dünya hem de ahiret. Yoksa yaşama hakkını kaybeder!
İslam âleminde her yan kan?kırmızı, her yan gözyaşı deryası. Şu söz meseleyi özetliyor aslında: Öyle puslu hava ki, şeytan bile Müslüman mintanı giyiyor!
Bu büyük fitne coğrafyamızdan gitmeli. Bu oyunlar bozulmalı. Aslanla geyiği kardeş edecek Hacı Bektaş Veli mayasına kıymet verilen zamanlar gelmeli. Peki nasıl?  
Resûlullah (sav) Efendimiz şöyle buyurmuş: "Ehl?i Beyt'im yeryüzündekiler için bir emniyettir. Onlar gidince, yeryüzündekilerin sonu gelir; kıyamet kopar."
Emniyetimiz Ehlibeyt kardeşliğidir. Din, Ehlibeytin yaşadığıdır. Bu anlayışı milletçe kaybettiğimizden beri, din olgusu istismar edilen bir konu oldu. Buna son vermenin yolu Ehlibeyt ortak paydasında buluşmaktır. 
Ben siyasilerin bu konuda dinlemeleri ve öngörülerini dikkate almaları gereken tek kişinin Prof. Dr. Haydar Baş olduğuna inanıyorum.
Her dediği çıkıyor. Dedikodu ile işi yok. Kısır çekişmelerle vakit geçirenlerden biri asla olmadı.
Öyle yetişmiş, her meseleye vâkıf bir ekibi var ki... Harika bir kadro!
O milli çözümlerini her zaman paylaştı. Bu ülke hepimizin, kardeş olalım dedi. Gerçek Atatürk'le toplumu buluşturdu.
Milli Ekonomi'nin kitabını yazdı. El dinledi, ekonomisini düzeltti, milyarlarca insan O'nun fikirlerinden istifade etti ama halkımız görmezden, duymazdan, bilmezden gelmeyi sürdürdü. Yine şikâyet makamında boş besteler yaptı, söylenmeye devam etti. Kilo ile aldıklarımızı tane hesabı alma derdindeyiz. Gıda, tarım ve hayvancılığımız ithalata dönüşmüş. Kendi üreticimiz zorda. Türk?iş diyor ki yoksulluk sınırı 5238 TL. 
Karnını doyuracak, sırtını giydirecek, piyasalara can verecek, cebini dolduracak bir çareye muhtacız. Bugün herkes borç batağında, önünü görmekten aciz. Güncellenen fiyatlar geleceğe dönük kaygıları getiriyor beraberinde. Asgari ücreti 1603 TL olunca, bu neye yetecek demeye başladı. İyi de sana asgari ücreti 5.000 TL verecek olana burun kıvırmış, nereden verecek demiştin! Bugün "Ben asgari ücreti 10 bin TL vereceğim!" diyor. O, dediğini yapar. 
Milletçe ve ümmetçe zillet asla bir kader değil. Allah her hastalığın bir şifasını vermiş. Ekonomiyi düzeltecek bir Lokman Hekim bulunur elbet.
Haydar Hoca, nasıl vereceğini hem bilimsel hem de hayatın içinden örneklerle, kaynağıyla birlikte açıklayan tek siyasi idi. Bugün de öyle! Prof. Dr. Haydar Baş, "Atatürk Vatandır" derken işin nirengi noktasına işaret ediyor. "Bu vatana Atatürk gibi, gözümüz gibi bakalım" diyor! Daha ne desin? "Hoş Geldin Atatürk" diyor!
Bugün Mustafa Kemal Atatürk gibi olmak zamanı. Birlik ve dirlik vakti. El ele, gönül gönüle verme anı. Bize O'nun feraseti lazım, nefesini Ehlibeytten alan.
Toplumun içindeki çürüme ve etrafımızı çepeçevre saran bunca tehdide karşı; her yönden donanımlı, ömrünü adayarak yetiştirdiği kadrosu, kaleme aldığı eserleri ile bilge ve tez sahibi olan Hoca Atatürk'ü dinlemenin vakti gelmedi mi?
Seneler önce Mustafa Kemal Atatürk demişti ki: "Bir ulus kendi gücüne, yalnız kendi gücüne dayanmazsa, şunun bunun oyuncağı olur. Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır." 
Var mısın?
ABD'den büyük Allah var! İnan!