Ülkenin başına geçmesi gerektiği talepleri akşamki yemekte Prof. Dr. Haydar Baş Bey'e iletildi. O da bu taleplere cevaben yaptığı konuşmasında bir çok önemli tespitinin yanında kendisinin de bu Kuvay-ı Milliye hareketinin bir neferi olmaya hazır olduğunu ifade etti. Haddi zatında milletin yeniden şahlanışı demek olan kendi kurtuluşu için kendisinin ürettiği çözüm demek olan Kuvayı Milliye hareketini ateşleyen de Prof. Dr. Haydar Baş Bey'dir. Onu başlatan, sırtlanan, taşıyan ve burçlara dikecek olan da O'dur. Adeta bir millet O'nun omuzlarında yeniden mazideki şanını ve şerefini istikbalde yeniden yakalamaya hazır.
Nisan ayında Trabzon'da start alan Kuvayı Milliye hareketi üç buçuk ay gibi kısa bir zamanda İstanbul-Çağlayan, Ankara-Tandoğan mitingleri derken Türkiye'nin çeşitli illerinde hemen hemen her gece düzenlenen iş adamları yemekleri ile birlikte bütün Türkiye'yi sarmış ve kucaklamış durumda. Esasen bütün Türkiye bu hareketi kucakladı desek daha doğru olur.
Cumartesi akşamı yemekten çıkışta görüştüğüm bir işadamının görüşlerine yer vererek yazıma son vermek istiyorum.
Yemek esnasında o yaz sıcağında çok tatlı bir rüzgar çıktı. Ben oralı olduğum için bunun hiç de alışılagelmiş bir olay olmadığını fark etmiştim. İşte bu işadamı dostumla sohbet ederken konu bu noktaya geldi. Dedi ki: "Bu gece burada çok tatlı bir rüzgar esti. Herhalde bu rüzgar Prof. Dr. Haydar Baş'ın rüzgarıydı. Bu Kuvayi Milliye'nin rüzgarıydı. Bu milletin bağrından doğan bir rüzgardı. Bugün Yahudi lobilerinden icazet alınarak solda ve sağda medyanın estirmeye çalıştığı ithal rüzgarlara bakılırsa bu rüzgar buram buram Anadolu kokuyordu."
-Peki bu ithal rüzgarlar ne kadar daha gider dedim?
-Sokma akıl üç adım gider, dedi.
Selim KOTİL