Mah-ı Muharrem ve necat gemisi Ehl-i Beyt-II

Ehl-i Beyt yolu, Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş Veli, Sarı Saltuk, Abdal Musa, Sarı Saltuk, Ömer Hüdâi Baba, Hacı Mustafa Hayri Baba gibi nice maneviyat büyüğünü yetiştiren velâyet kapısıdır.Allah'ı zikrettiğinde yüreği titreyen, imanı artan, Rabbine dayanıp güvenen kimselerdir Onlar. İslam'ı hakkıyla yaşayan, lâyıkıyla vitrinleyen, tertemiz ve bidatlerden arınmış bir halde tebliğ edenlerdir. İlmin kapısıdır Onlar, hikmetin evi. O haneden Allah Resulü 'nün kokusunu alırsınız. Gadir günü ümmete ilan olunan imamet, hilafet, vasiyet ve velâyet Onlardadır. Fitne dalgalarına karşı Nûh'un Gemisinde olmaktır. Ama sen inat edip Kenan olursan, Nûh'un Gemisi'nden mahrum kalır, helâk olursun! Hakikatin karşısında çıkart bahane gömleğini! Ne demişti İmam Ali (a.s.): "Nefsinize, bahanelere sığınarak ruhsatlar vermeyin; aksi takdirde gevşersiniz. Hakta gevşeklik göstermeyin; yoksa hüsrana uğrarsınız. "Ehl-i Beyt'in yeri, vücutta baş, başta göz gibidir. Ve Baş'ım gözüm üstüne, bu gerçekleri haykıran Anadolu'nun yiğit evlâdı Prof. Dr. Haydar Baş Hocam!Ölçüsüzlüğün, zihin ve gönül fukaralığının yığınları tahakküm altına aldığı, illüzyonla gözlerin boyandığı bir zamanda bu değişmeyen hassas ölçüleri, uğruna ömrünü adadığı necat gemisi Ehl-i Beyt'i bizlere Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız anlattı. Hayata Ehl-i Beyt anlayışı ile bakmayı öğretti. O bir mektep. Kaleme aldığı Ehl-i Beyt külliyatı, öncülüğünde düzenlenen uluslararası sempozyumlar, paneller, tv programları ve yazılarıyla unutturulan, üstü örtülmeye çalışılan hakikatleri,  Ehl-i Beytin bugün İslam âlemini kardeş yapacak tek merkez, BOP dâhil tüm ahir zaman fitne ve fesadına karşı durmasını sağlayacak tek kale olduğunu fark ettiren bir Hak ve hakikat adamıdır. O'nun siyasetinde, ticaretinde, ekonomi modelinde, hitabetinde, heybetinde, nezâketinde, ferâsetinde, hizmetinde ve cesaretinde Ehl-i Beyt kokusunu alırsınız. Söylediklerinde haklı çıkışının ardında bu gerçeği görmelisiniz.Unutulmasın;  Ehl-i Beyt mayası ile yeşeren, Müslüman-Türk kökleri olan bu mübarek topraklarda bidat tohumu da gövdesi de tutmaz! Bu topraklar, kendisine sahip çıkan erleri de, el atına binip nankörlük edenleri de iyi tanır!Çok zor günlerden geçiyoruz. Hz. Resûlullah (s.av)'in beyanıyla "İslam coğrafyası üzerine çullanan, deccalların nifak çadırından çıkan yiyicilerin, birbirlerini çağırdıkları bir zamanda, ümmet; çokluğuna rağmen, dünya hırsı ve ölüm korkusu ile "bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan çer-çöpler" durumunda.  Hâlbuki asrın yalan ve fitne kuluçkası BOP ile Allah rızası kazanılamaz, bilakis Allah'ın gazabı kazanılabilir. Unutulmasın ki, Ortadoğu'da kazanan Ehl-i Beyt olacaktır! Kimin tarafında olduğunu bil, çünkü safını imanın belirleyecek! Ehl-i Beyti sevmek nihayetine büyük bir nasiptir. Hatırlayın Nebevî haberi: "Deccalların aklına uymaları sebebiyle Müslümanlar, birbirlerinin boynunu vuran kâfirlere döneceklerdir." (Buhari, Fiten, 8)Yine bir Mâh-ı Muharrem geldi. Kerbelâ düştü yüreklere. Gözler nemli, gönüller elemli. Ne demişti Kerbelâ yolunda İmam Hüseyin (a.s): "Gerçekten sünnet öldürülmüş ve bidat diriltilmiştir. İslam ümmeti, Yezid gibi bir idareciye kaldıysa İslâm'la vedalaşmak gerekir."  İmam Hüseyin (a.s) Hak ile beraberdi, Hak, İmam Hüseyin'le. Yezit ise batılın tarafıydı ve helâk oldu. Kerbelâ, bir imtihandı ümmete. Mahzun Dede, evlâdı Hasan Can'a şunları hatırlatmıştı: "Göz lazım ki görem, kulak lazım ki işitem. Göz akıldır Hasan Can, kulak da gönül. Akıl Hasan, Gönül de Hüseyin'dir. Âlem sanır ki Kerbela'da suya hasret can verdi, canım Hüseynim. Su değil, Hak'dı Onun istediği. Haktan vazgeçseydi Fırat da O'nun olurdu Dicle de. Hak dedi, Kevser'i seçti. Hak yoksa Fırat irin olur, Dicle de zehir olur. Hak varsa Kevser'i seçersin, ne yanarsın ne de susarsın."Hz. Hüseyin (a.s) Efendimize kulak vermelisin ey zâhid: "Bizi sevmeyi vazife bilin; zira bizi seviyor olarak Allah'ın huzuruna çıkacak olanlar bizim şefaatimize nail olacaktır."Bu sevgiyi Prof. Dr. Haydar Baş şu cümleyle anlatır: "Muhabbetullah'a ve Muhabbet-i Resûlullah'a ulaşmanın yolu, Allah'ın Sevgilisinin Ehl-i Beyt'ini ve Onların pâk sülbünden gelen yüce zevâtı katıksız ve hesapsız tam bir sevgiyle sevmekten geçiyor."Katıksız ve hesapsız tam bir sevgiyle sevmek! Yüreğini az bir menfaat için ele satanlar, bu sevgiden nasiplenemezler! İmam Ali (a.s) Ehl-i Beyt yolundakilere müjdeliyor: "Biz Ehl-i Beyt'i anmak, pisliğe, hastalıklara, şüphe ve günah vesvesesine şifadır ve bizim sevgimiz Allah'ın rızasıdır. Emirlerimizi dinleyen, yolumuza koyulan ve yolumuzu kabullenen kimseler, yarın Firdevs cennetinde bizimle beraber olacaklardır."Mazeret ve menfaat pamuğunu çıkar kulağından! Onları duy, gör ve bil! Onları duymazsan, seni duymazlar! Onları görmezsen, seni görmezler! Onları bilmezsen, seni bilmezler! Kalplerimizi diriltecek, düştüğümüz yerden bizi kaldıracak, milletçe ve ümmetçe bir ve beraber yapacak sevgi budur.  Tefrikanın farklı adlarla gönülleri kirlettiği, hem zihin hem de coğrafyaları işgal ettiği, dalâlet kapılarında bekletip kimliksizleştirdiği, ihanetin maskelendiği, zilletin izzet diye yutturulup ayarların bozulduğu şu asırda, Ehl-i Beyt dışında kurtuluş kapısı yoktur. Diğer bütün yollar çıkmaz sokaktır ve bâtıldır. Sahte baharlara kanmayasın, Âlem-i İslam'a huzur, mutluluk, barış ve kardeşlik Ehl-i Beyt kanalıyla gelecek! Bugün bütün zorluklara göğüs gererek bu sevdayı yıllardır müdellel bir biçimde ve cesurca sana anlatan, dünyayı doğru okuyan, sorunlarını çözecek tek isim olan Prof. Dr. Haydar Baş'a kulak ver, gönül ver!Son bir not: Resûlullah (s.a.a) bir gün İmam Hüseyin (a.s)'in elinden tutarak şöyle buyurdular: "Ey cemaat! Bu Hüseyin bin Ali'dir; O'nu tanıyın; canım elinde olan Allah'a (c.c) and olsun ki Hüseyin cennettedir, O'nu sevenler de cennettedir, O'nu sevenleri sevenler de cennettedir." (Bihar'ul-Envar, c.43, s.262).Şu Mâh-ı Muharrem'de Ehl-i Beyt'in şefaatine lâyık ve nâil olmak niyazı ile.