logo
28 MART 2024

MEDYA KAZANI

30.12.2003 00:00:00
Şiiler de devlet peşindeYeni Şafak'tan Hüsnü Mahalli de, Irak'ın geleceğini ABD, Türkiye, Kürtler, Şiiler ve federasyon bağlamında irdelemiş. Mahalli, Şiiler'in de devlet kurma hayali bulunduğunu yazıyor. Mahalli, etnik temelli federasyon projesinin İsrail'in işi olduğunu vurguluyor. Yazıdan kesitler: "Günlerdir yine herkes Kürtleri konuşuyor.. Tartışma; Barzani ve Talabani'nin ortak bir Kürt yönetimi oluşturmaya çalışması ve Irak'ta federal bir yönetim biçimi istemesiyle başladı.. Oysa hatırlayanlar bilir ki; Barzani ve Talabani 1996-1997'de birbirleriyle savaşırken onları Ankara barıştırmıştı. Sağlanan ateşkesi de Türk askerleri denetliyordu..

Federal sistem meselesine gelince bu da yeni bir konu değil..

Daha savaş öncesinde bile Washington, Londra ve en son Ankara'da yapılan tüm toplantılarda Irak'taki yeni sistemin federal olacağı kararlaştırılmıştı.

Amerikalıların Bağdat'ta oluşturdukları Geçici Yönetim Konseyi'nin yapısına bakanlar yeni Irak'ın federal olacağını zaten net olarak görebilirler. Son 6 ay içinde federal yapının niteliği ile ilgili çok farklı formüllerden söz edildi..

Etnik temelli federasyon İsrail'in projesi

Amerikalılar, önce 6 daha sonra da 12 eyaletli bir federal Irak'tan söz ederken İsrail destekli teorisyenler etnik temele dayalı bir federal yapının Irak'ın koşullarına daha uygun olacağını savunuyorlardı.

Bu sorunun demokratik ve halk oyu ile çözülmesi ise imkansız.. Çünkü Irak nüfusunun % 60-65'i Şiilerden oluşuyor.. Sünni Kürtler ise, 25 milyonluk Irak toplumunda 4 milyonluk bir topluluğu oluşturuyorlar.

ABD'nin Şii projesi

bu olabilir mi?

Şiiler doğal olarak Irak'ın tümüne egemen olmak isterler.. Şiiler eğer Amerikalılarla anlaşabilirler ise bu hedeflerine varabilmek amacıyla her yola baş vurabilirler.

Amerikalılar da Şiileri ve dolaysıyla İran'ı, Irak ve bölge ile ilgili olarak kendi planlarına hizmet edecek konuma getirebilirler ise (!) Şiilerin bu çabalarına destek verebilirler.

Bu durumda fazla bir seçenek olmayacaktır.

Çünkü Amerikalılar, İran'ı ve dolaysıyla Şiileri rahatsız edebilecek güçlü bir Kürt varlığına izin vermeyeceklerdir. Çünkü İran'da da 7-8 milyon Kürt yaşamaktadır.

Amerikalılar, Kürtlerle de anlaşarak federal bir kürt yapısını Tahran'a yaklaştırabilirler..

Bu tabii biraz da Amerika'nın Türkiye ile ilişkilerini ve biraz da Suriye'nin geleceğini de ilgilendirmektedir. Böyle bir ortamda halka ne istiyorsunuz diye sorulmayacak ve önlerine bir formül konulacak.. Bu tıpkı Lübnan'da olduğu gibi olacak..

Yani Lübnan'da nasıl ki, devlet başkanı Hıristiyan Maruni, başbakan Sünni Müslüman ve Meclis başkanı Şii Müslüman ise, Irak'ta da devlet başkanı Şii, başbakan Sünni ve meclis başkanı Kürt olabilir. Geri kalan sivil ve askeri görevler benzer şekilde bu üç ana etnik grup arasında paylaştırılacak ve Türkmenler ile Asurilere de bazı pozisyonlar verilecek.

Şiiler de devlet peşinde!

Yok eğer Amerikalılar Şiiler ve İran ile anlaşmaz ise o zaman Kürtler ön plana çıkabilir.. Bu ise Şiilerin işine de gelebilir.. Çünkü Irak nüfusunun % 60'nı olşturan Şiiler, Sünni olan Kürtlerin ayrılması durumunda Irak nüfusununun % 80'ini oluşturacaklar ve Abbasilerden bu yana hep rüyasını gördükleri devleti gerçekleştirecekler. Yani başkenti Necef veya Kerbela olacak bir Şii devletini ilan edecekler.

İşte Şiilerin böyle bir hesabının farkında olan Amerikalılar, başka alternatifleri ihmal etmiyorlar. Bağdat'tan gelen haberelere bakılırsa, Amerikalılar Saddam'ın tüm eski Sünni asker ve sivil adamlarını bulup kendi belirledikleri görevlere getiriyorlar.

Amerikalılar geleneksel emperyalist politikları içinde gerektiğinde Sünni Saddamcıları, Şiilere karşı kullanmaktan geri kalmayacaklardır.

Kürtler ise hep şimdiye kadar olduğu gibi yine yedekte tutulacaklardır..

Bu planların hiç birini beceremeyecek olursa Amerikalılar, o zaman hiç çekinmeden Kürtleri, Arapları, Türkmenleri, Asurileri, Kildanileri, Şiileri, Sünnileri, Yezidileri ve hatta ateşe tapanları birbirine kırdıracaklardır.

İşte herkesin bilmesi ve özenle takip etmesi gereken temel tehlike budur..

Yoksa Kürtlerin Irak'ta federal sistem istemeleri değildir..

Unutulmamalıdır ki, Saddam bile Kürtlere özerklik tanımıştı ve Türkiye 1991'den bu yana bu özerk bölgenin bağımsızlığa doğru ilerlemesi için elinden geleni yapmıştır."



Washington'un Kürt kartıMilliyet'in Washington muhabiri Yasemin Çongar, ABD'nin Irak'taki Kürt grupların "etnik temelli federasyon planı hakkında" ne düşündüğünü kaleme almış. Çongar, meselenin ABD'deki seçimlerle bağlantısını da irdelemiş. Çongar'a göre, belli şartlar sağlandığında Türkiye'nin federasyona diyeceği bir şey yok. Öte yandan, Şiiler, İslam Hukuku dayatmasında bulunurlarsa, Irak'ın bölünmesi de mümkünmüş... Yazıdan kesitler:

Washington boyutu

Yazıdan kesitler: "Yeni yılın Irak takvimindeki kritik tarih, 1 Temmuz. Geçtiğimiz ay varılan anlaşma, en geç 1 Temmuz 2004 itibariyle, siyasi egemenliğin Iraklılar'a devrini öngörüyor. Plana göre, Irak'taki koalisyon bürokratları, yani Paul Bremer başkanlığındaki sivil işgal idaresi, o tarihte işi bırakmış ve kurulacak Irak geçici hükümeti de, Bağdat'ın egemen siyasi otoritesi olarak yönetimi üstlenmiş olacak.

Ancak bu devir teslim işlemi, işgalin fiilen sona ereceği anlamına gelmiyor. Başka deyişle, koalisyon güçleri, esasen de ABD, çok sayıda askerini Irak'ta tutmaya devam ederken siyasi otoriteyi elden bırakacak.

Bu takvim, yeni Irak'ta toprak bütünlüğünü koruyan, özgür ve demokratik bir siyasi yapı oluşturulmasını, ekonominin işler ve geliri adil dağıtır hale getirilebilmesini, Bağdat'ın bölgesinde istikrarsızlık üretmeyen, uluslararası toplulukla barışık ve ABD ile yakın bir dış siyasete yönelmesini, bir tür 'kişisel proje' haline getirmiş olan bazı Amerikalılar'ı düşündürüyor.

Zira onlar, Washington'da iç siyaset hesabıyla hareket eden ve 2004 seçimlerine "Irak'ta zafer kazandık, Saddam'ı devirdik ve yakaladık, bakın zaten artık çekiliyoruz da" diyerek girmeyi planlayan Başkan Bush ve diğer Cumhuriyetçi siyasetçilerden daha uzun vadeli düşünüyorlar.

Türkiye boyutu

Öte yandan, bir Türk diplomatına göre, "Ankara'nın Irak'ta federasyon allerjisi aslında çoktan geçti." Bu diplomat, Irak'ta toprak bütünlüğünü koruyan bir federal yapıya, Türkiye'nin prensipte bir itirazı olmayacağını, ancak böyle bir yapıda üç koşulun aranacağını söylüyor: "Irak halkının bütününün kabulünü görmesi, herhangi bir etnik grubun haklarının ihlaline yol açmaması ve uluslararası topluluğun, oluşumu desteklemesi."

'Hak ihlali' kıstasının yoruma açık olduğunu hatırlattığımda, Türk diplomatının yanıtı, "Federasyon belgesinin altında, etnik grupların hepsinin imzası olması gerekir" şeklinde.

Şii boyutu

Washington'da pekçok kişiyi düşündüren mesele, Şii çoğunluğun bu sürece ağırlığını koyacak olması. Eğer Şii partileri, anayasanın İslam Devleti esaslarını içermesi ve hukuk düzenini İslam Hukuku'na bağlaması için bastırırlar ve bu yönde sonuç alırlarsa, Irak'ın bölünebileceğini söyleyenler var. Zira başta KDP lideri Mesud Barzani olmak üzere, siyasi nüfuza sahip birçok Iraklı Kürt, "Şeriat olursa, biz yokuz" görüşünü Washington'a ilettiler.

İşin ilginci, bütün bu gelişmeler, Irak Kürtleri'nin bu aşamada Bağdat'a bağlı kalmak istediklerini gösteriyor. Türkiye'de her an yazılıp çizilen 'bağımsız Kürt devleti' planı, şu an için gündemlerinde değil. Ancak Şeriat dayatması, işleri o noktaya da getirebilir."



Sabah'ın terbiyesizliğiYıkıcı bir depremle sarsılan İran'ın İsrail'den yardım talep etmemekte ne kadar haklı olduğu, "Sabah ve onun gibi Amerika ve İsrail eksenli düşünen yerli-yabancı gazetelerin" manşetleriyle iyice anlaşılıyor.

30 bin evladını yitirmiş bir ülkeye karşı, bu kadar alçakça bir mantık yürütülür mü? İnsan canı bu kadar değersiz mi? Bu tavır, Amerikan uşaklığından, Amerikan yalakalığından başka bir şey midir? Neymiş, İran'da deprem devrimiymiş. Molla rejiminin 2 temel taşı sarsılmışmış. 'Büyük Şeytan' ABD'den yardım alınmışmış. Sanki İran'da hiç köpek yokmuş da!, 'mundar (murdar) köpek' gözde olmuşmuş.

Büyük deprem İran'da, 17 Ağustos'un Türkiye'de yarattığına benzer bir zihniyet değişikliğini tetiklemişmiş. Sabah, çarpıcı gözlem olarak da şunu ileri sürüyor: "Şah'ı depremler devirmişti, molla rejimi de yine aynı nedenle sallanıyor..." Tekrar ediyorum: Bu habercilik mi yoksa Amerika'ya sırnaşıp, dalkavukluk yapmak mı?



Hükümet baklayı ağzından çıkardıHürriyet'in haberi doğruysa, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Kıbrıs konusunda son noktayı koymuş. Gül, "Annan Planı'nı kesin olarak görüşeceğiz, başka da çare yok" demiş. Haberi yazan isim Turan Yılmaz. Biraz tartışmalı haberler yazar; "A" denilen şeyi, "B" denilmiş gibi haberleştirir. Ancak bu satırların kaleme alındığı ana kadar, Sayın Gül'den bir yalanlama gelmedi. Demek ki, haber doğruya çalıyor...

Evet, Abdullah Gül, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın 'Annan Planı kabul edilemez' çıkışıyla alevlenen Kıbrıs konusundaki tartışmalara 'Annan Planı'nı kesin olarak görüşeceğiz, başka da çare yok' diyerek son noktayı koymuş. Gül, AKP'nin önceki gün Kocatepe Kültür Merkezi'nde yapılan örgüt toplantısının basına kapalı bölümünde hükümetin Kıbrıs politikasını anlatmış. Gül, sorunun çözümü için Annan Planı zemini dışında bir seçenek görünmediğine dikkat çekerek şöyle konuştu: ''Başka da çare yok. Çünkü 2004 Mayıs'ından itibaren karşımızda yeni bir devlet bulacağız. Bu devletin görüşleri de AB tarafından resmi olarak tanınacak ve önemli olacak. KKTC de hiçbir şeyden istifade edemeyecek hale gelecek.''

Ne diyelim! Bakalım Anna Planı'nı kim, nasıl müzakere edecek?

Kıbrıs'a göçenlerin

durumu ne olacak?

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün müzakere zemini olarak benimsediği Anna Planı kabul edildiğinde, acaba 1974'teki Barış Harekatı'ndan sonra Anadolu'dan yollara düşüp Ada'ya göçeden ve KKTC vatandaşı olan onbinlerin durumu ne olacak? Onbinler diyorum, çünkü bunların sayısı 60 bin ile 100 arasında değişiyor. Yani kesin rakam yok...

Doğu Akdeniz, Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Turgut Turhan, bu sorumuza cevap veriyor:

Turhan'a göre, Annan Planı'na göre yeni "Birleşik Kıbrıs Cumhuriyet"i vatandaşı olacaklar şunlar.

"A) 1963'te Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olan veya böyle bir kişinin soyundan gelenlerle evli olanlar ve çocukları;

B) 45.000 kişilik listeye dahil olmak koşuluyla, 18 yaşına gelmeden önce 7 ve son 5 yıl içinde de 1 yıl Kıbrıs'ta sürekli ikamet eden kişilerle eşleri ve reşit olmayan çocukları;

C) Yine 45.000 kişilik listeye dahil olmak koşuluyla Kıbrıs'ta 7 yıl sürekli ikamet etmiş olan kişilerle eşleri ve çocukları."

PEKİ, Türkiye'den gidip KKTC vatandaşı olanların durumu ne olacaktır?

Prof. Turhan'ın yorumu şu:

"Sayılan bu gruplara giremeyen ve Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığına da hiçbir zaman sahip olmamış bulunan, hemen hepsi Türkiye kökenli KKTC vatandaşlarının ise, Annan planı çerçevesinde yabancı statüsüne girecekleri açıktır. Bu anlamda, varlığı sona erecek olan KKTC ile birlikte KKTC vatandaşlıkları da sona erecek olan bu kişilerin, Kıbrıs'ta hangi koşullar dahilinde ne kadar süre kalabilecekleri, kuşkusuz ki, Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti yabancılar hukuku tarafından düzenlenecektir. Bununla birlikte, planda yer alan Yabancılar ve Muhacerete İlişkin Federal Yasa'nın, sadece Türk vatandaşlığına sahip durumuna düşecek olan bu kişiler için bir imkan daha yarattığını da unutmamak gerekir. Zira 45.000 kişilik listeye giremeyen bu kişilerden Türk oluşturucu devleti nüfusunun % 10'una tekabül eden kadarı; adada kalış süresine göre, Türk oluşturucu devletinden daimi ikamet hakkını talep edebilecektir."
Emekli maaşı için seçim sonrasını işaret etti
'Temmuz' ayında masaya yatıracağız'
"Siyasetten bağımsız bir araştırma enstitüsü kuracağız"
BTP İstanbul Adayı Cihan Erdoğanyılmaz
Altınok'u aklayıp Yavaş'ı suçlamaya kalkan yandaşa kapak
'Siz merak etmiyor musunuz?'
Soykırım 174 gündür sürüyor
Can kaybı 32 bin 552'ye yükseldi
Özgür Özel'den kurultay itirafı
'1 Nisan’dan sonraki sürece taliptik'
'Vatandaş' BTP'de karar kıldı
Darende'de bu gerçek oldu...
Yargıtay'da bilek güreşi sürüyor
9. turda da başkan seçilemedi
BDDK savcılığa yazı gönderdi
Seçil Erzan'ın telefonu incelenecek
Sevgi evinde şüpheli ölüm
Bebek yatağında ölü bulundu
'Rusya sadece Ruslarındır' akımına Putin'den tepki
'Ülkede 190 etnik grup var'
Saray'dan Mehmet Şimşek açıklaması
'İtibar etmeyiniz'
Terör saldırısında ölü sayısı arttı
Hayatını kaybedenler 143'e yükseldi
Bağımsız aday olan eski CHP'li başkana seslendi
'Son kez uyarıyorum!'
Kılıçdaroğlu sonunda patladı
'Bilal'e anlatır gibi son kez anlatıyorum'
"Ligden çekilmek için sponsorlarımızla görüştük"
Koç: Bize ceza verirlerse vebalini öderler
Emekli maaşı için seçim sonrasını işaret etti
'Temmuz' ayında masaya yatıracağız'
"Siyasetten bağımsız bir araştırma enstitüsü kuracağız"
BTP İstanbul Adayı Cihan Erdoğanyılmaz
Altınok'u aklayıp Yavaş'ı suçlamaya kalkan yandaşa kapak
'Siz merak etmiyor musunuz?'
Soykırım 174 gündür sürüyor
Can kaybı 32 bin 552'ye yükseldi
Özgür Özel'den kurultay itirafı
'1 Nisan’dan sonraki sürece taliptik'
'Vatandaş' BTP'de karar kıldı
Darende'de bu gerçek oldu...
Yargıtay'da bilek güreşi sürüyor
9. turda da başkan seçilemedi
BDDK savcılığa yazı gönderdi
Seçil Erzan'ın telefonu incelenecek
Sevgi evinde şüpheli ölüm
Bebek yatağında ölü bulundu
'Rusya sadece Ruslarındır' akımına Putin'den tepki
'Ülkede 190 etnik grup var'
Saray'dan Mehmet Şimşek açıklaması
'İtibar etmeyiniz'
Terör saldırısında ölü sayısı arttı
Hayatını kaybedenler 143'e yükseldi
Bağımsız aday olan eski CHP'li başkana seslendi
'Son kez uyarıyorum!'
Kılıçdaroğlu sonunda patladı
'Bilal'e anlatır gibi son kez anlatıyorum'
"Ligden çekilmek için sponsorlarımızla görüştük"
Koç: Bize ceza verirlerse vebalini öderler

Balıkçı Kenan'dan İmamoğlu'na tepki: Arsamızı elimizden alıp işletmemizi mühürlemek istiyor

Türkiye Deniz Canlıları Müzesi Kurucusu Kenan Balcı, 'Gece geliyorlar, gündüz geliyorlar. Arsamızı elimizden alıp işletmemizi mühürlemek istiyorlar' dedi.
28.03.2024 12:53:00
İhlas Haber Ajansı
Balıkçı Kenan'dan İmamoğlu'na tepki: Arsamızı elimizden alıp işletmemizi mühürlemek istiyor
Balıkçı Kenan'dan İmamoğlu'na tepki: Arsamızı elimizden alıp işletmemizi mühürlemek istiyor
Türkiye Deniz Canlıları Müzesi'nin de bulunduğu Beylikdüzü Balıkçı Kenan Tesisleri sahibi balıkçı Kenan Balcı İmamoğlu aleyhinde yapmış olduğu açıklamalar sonrasında işletmesi zabıtalar tarafından ablukaya alındı ve mühürlenmek istendi. Evraklarının tam ve eksiksiz olduğunu belirten tesis sahibi Balıkçı Kenan Balcı, "İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun talimatıyla işletme adeta abluka altına alındı. 150 bin lira olan arazimize 1500 lira verip almaya çalışıyorlar" dedi.

Zabıta ekiplerine direnen Kenan Balcı, 'Ben 15 yıldır Anadolu Caddesi üzerinde, 50 yıldır da esnaflık yapıyorum. Böyle bir şey ilk defa gördüm. Zabıta ekipleri talimatla işletmemizi mühürlemeye geliyorlar. Bizlere de 'bu mühür sembolik' diye ifadelerde bulunuyorlar. Gündüz ayrı ekip, gece ayrı ekip geliyor. zabıta ekipleri işlerini bırakmışlar, Balıkçı Kenan Tesisleri'ni ablukaya almışlar. Gündüz zabıta ekip araçlarla geliyorlar. Gecede vinçlerle. Bizim arazimizi, işletmemizi elimizden almak için her yolu deniyorlar' ifadelerini kullandı.

"Ben bir esnaf olarak kazanımlarımı korumak amaçlı çıktığım bu yolda her geçen gün yeni bir zulümle karşı karşıya kalıyorum" ifadelerini kullanan Balcı, '50 yıldır balıkçıyım. Esnaflık yapıyorum. İmamoğlu tarafından yaklaşık 5 yıl önce kendi tapulu arazimden bir kısmını hediye etmem istendi. Ben bu isteği reddettim. Ondan sonra isteklerini yerine getirmediğim için kapsamlı olarak yıpratma ve yıldırma kampanyası başlattılar. Kendi tapulu arazime el koydular. Metrekaresi 150 bin lira olan arazimin metrekaresini bin 500 liraya almaya çalıştılar. Biz sesimizi yükselttikçe, itiraz ettikçe onlar daha çok üstümüze gelmeye başladılar' dedi.

"Paradan kuleler yapan İmamoğlu ve ekibi istediklerine ulaşamayınca zulmün dozunu artırmaya başladı" diyen Balcı, '30 yıldır bu bölgede balıkçılık yapıyorum. Ruhsatımı kendisi verdi. Ama şimdi beni ruhsatsız balık satmakla suçluyor. Ruhsatsız olduğu gerekçesiyle işyerimi kapatmak istiyor. Bu dükkanım tam 15 yıldır aynı yerde faaliyet göstermekte. 15 yıldır sorunsuz bir şekilde çalışan işyerimi istediklerini yapmadığım için ruhsatsızdır diye ilan edip kapatmak istiyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar burada balık satmaya devam edeceğiz. Arazimi, işyerimi İmamoğlu'na yem etmeyeceğim. Bu arazimin tapularını pankart yapıp suratlarına çarpıyorum' diye konuştu.

"İmamoğlu'na karşı bizi koruyun"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan yardım isteyen Balıkçı Kenan Balcı, 'Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a seslenmek istiyorum. Erdoğan sevdalısı esnaf olarak başımıza bu işleri açan, bize çökmeye çalışan, paradan yeni kuleler yapmak isteyen, İmamoğlu ve ekibine karşı bizi koruyun. Adaletin sağlanmasına vesile olun. Hz Ömer adaletinin temsilcisi sayın Cumhurbaşkanımızdan bunu talep ediyorum. Lütfen zulme karşı yanımızda olun' ifadelerini kullandı.

İletişim Başkanlığı, seçim için Ankara ve İstanbul'da basın merkezi kuracak

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından, 31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri'ni takip etmek isteyen ulusal ve uluslararası basın mensuplarına yönelik Ankara ve İstanbul'da "basın merkezi" kurulacak.
28.03.2024 12:38:00
Anadolu Ajansı
İletişim Başkanlığı, seçim için Ankara ve İstanbul'da basın merkezi kuracak
İletişim Başkanlığı, seçim için Ankara ve İstanbul'da basın merkezi kuracak

Başkanlıktan yapılan açıklamaya göre, 31 Mart'ta yapılacak Mahalli İdareler Genel Seçimleri'nin Türkiye'nin yanı sıra uluslararası kamuoyunda da ilgiyle takip edilmesi bekleniyor.

Başkanlık tarafından kurulacak basın merkezleri ile ulusal ve uluslararası basın mensuplarının seçime ilişkin gelişmeleri sağlıklı ve hızlı şekilde takip etmelerine katkı sunulması amaçlanıyor.

Basın merkezleri gün boyunca, ulusal ve yerleşik uluslararası basın mensupları ile seçimleri izlemek üzere yurt dışından gelen uluslararası basın mensuplarının kullanımına açık olarak hizmet verecek.

Ankara ve İstanbul'da kurulacak basın merkezlerinde seçim sonuçlarına dair veriler, Anadolu Ajansı (AA) tarafından sağlanacak. Basın mensuplarına seçim sonuçlarını anlık takip etme imkanının yanı sıra teknik altyapı, simultane tercüme ve canlı yayın imkanı sunulacak.

Gün boyunca akademisyenler, kanaat önderleri, kamu kurum temsilcileri tarafından da ziyaret edilecek basın merkezlerinde, ulusal ve uluslararası basın mensupları konuklarla röportajlar yapabilecek.

Öte yandan, basın merkezlerinde, Türkiye'nin geçmişten bugüne çok partili siyasi hayatı, demokrasi ve seçim tecrübeleri, seçim kampanyalarına ilişkin fotoğraf ve görüntüleri içeren "Türkiye'nin Seçim Tarihi ve Demokrasi Tecrübesi" temalı sergi yer alacak.

Ankara'da Point Hotel'de, İstanbul'da The Marmara Taksim'de kurulacak basın merkezleri 31 Mart Pazar günü saat 14.00'ten itibaren basın mensuplarının hizmetine açık olacak. 

Yargıtay Başkanlığı seçiminde dokuzuncu turda da sonuç çıkmadı

Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresinin dolması nedeniyle yapılan başkanlık seçimlerinin dokuzuncu turunda da iki aday salt çoğunluğu sağlayamadı.
28.03.2024 11:15:00
İhlas Haber Ajansı
Yargıtay Başkanlığı seçiminde dokuzuncu turda da sonuç çıkmadı
Yargıtay Başkanlığı seçiminde dokuzuncu turda da sonuç çıkmadı
24 Mart 2020'de Yargıtay Başkanlığı görevine seçilen Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresi pazar günü itibarıyla dolmuştu.

Yüksek Mahkeme'nin 4 yıl boyunca görev yapacak yeni başkanını belirlemek için Yargıtay'da sandık kuruldu ve pazartesi saat 08.00 itibarıyla Yargıtay üyeleri sandık başına gitti.

Seçimin ilk 8 turunda hiçbir aday, 348 Yargıtay üyesinin salt çoğunluğu olan en az 175 oyu alamadı.

Bugün gerçekleştirilen dokuzuncu tur da sonuçlandı.

Dokuzuncu turda adaylardan Mehmet Akarca 119, Ömer Kerkez ise 138 oy aldı.

Oylamada 11 oy boş, 68 oy ise geçersiz sayıldı. İki aday da salt çoğunluğu bu turda da sağlayamadı.

Oylama onuncu tur ile devam edecek.

İsmailağa Cemaati'nden aforoz edilen Cübbeli Ahmet'ten 'FETÖ' savunması

Kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, İsmailağa Cemaatinin resmi sayfasından kendisi hakkında yapılan paylaşımlara dair açıklama yaptı.
28.03.2024 09:32:00 / Güncelleme: 28.03.2024 09:37:53
Haber Merkezi
İsmailağa Cemaati'nden aforoz edilen Cübbeli Ahmet'ten 'FETÖ' savunması
İsmailağa Cemaati'nden aforoz edilen Cübbeli Ahmet'ten 'FETÖ' savunması
İsmailağa Cemaatinin kendileriyle hiçbir bağı kalmadığını söylediği ve cemaatlerini dağıtmakla suçladığı Ahmet Mahmut Ünlü'den (Cübbeli Ahmet Hoca) açıklama geldi.

Ünlü, cemaatin istişare heyeti imzasıyla yayınlanan açıklamanın baştan aşağıya yalanlarla dolu olduğunu bunun kaynaklarını da haftaya paylaşacağını duyurdu.


'SEYFETTİN İNANÇ'I ÇÖZMEDEN İSMAİLAĞA ANLAŞILMAZ'

Kendisine yakın olan Lalegül TV'de konuşan Ahmet Hoca, istişare heyeti olarak kendileri adlandırılan heyetin kimse tarafından bilinmediğini ifade etti. İstişare heyetinde bulunan çoğu ismin cemaatin başı olan Mahmud Efendi tarafından hiçbir zaman vekil olarak tayin edilmediği iddia etti.

Ünlü özellikle Seyfettin İnanç'a dikkat çekti:

İsmailağa'nın bütün maddi işlerini, para işlerini toplayan kotaran Seyfettin İnanç'tır. Bu Seyfettin İnanç bizim işte talebelerimizdendir. Tefsirde senelerce bizimle bulunmuştur. Dolayısıyla tarikat vekilliği yoktur. Yani şimdi öyle bir durum ki vekilliği olmayan adamlar bunlar. Ama projeleri getiren bunlar, bütün olayları heyete arz eden, şu anda beni güya ihraç etmişler, aforoz etmişler. Bunun da işte alt şeyini birlikte hazırladıkları adam Seyfettin İnanç'tır. Şimdi Seyfettin İnanç meselesi önemlidir. Çünkü yakın zamanda medyada İsmail Ağa'dan FETÖ çıktı diye haberler birçok kanalda yer almıştır. Ekranda görüyorsunuz. Burada ortada oturan Seyfettin İnanç'tır. Buradaki resmin ortası işte bu heyetinde ortasını İsmail'e de ortasını her şeyin ortasını anlamak istiyorsanız o ortadaki arkadaş bu arkadaşın kardeşi Mehmet Bahadır İnanç. Bu kişi FETÖ firarisidir. Şu anda FETÖ'den aranmaktadır. Dolayısıyla bizim FETÖ ile ne irtibatımız var diyenin bütün camianın para işleri, finans işleri, bütün getir götür işleri, heyetin karar işleri, azir işleri, nasip işleri, ikram işleri hepsi Seyfettin'in inancı üzerinden geçer. İsmailağa'yı anlamak isteyen Seyfettin'i çözmeden anlayamaz.

FETÖ 2000'LERDEN BERİ SIZMAYA ÇALIŞIYOR

Ünlü, FETÖ'nün 2000'lerin başından itibaren İsmailağa Cemaatine sızmaya çalıştığını ve 2006 sonrasında bu çalışmalara hız verdiğini iddia etti. Kendisine yapılanın da bu çerçevede yapıldığını öne sürdü.

Cübbeli Ahmet Hoca kendisini direkt cemaatin bir önceki lideri olan Mahmud Ustaosmanoğlu'na bağlı olduğunu şu an cemaatin başında olan Hasan Efendi'nin de aynı durumda olduğunu ve bu sebeple kendisini cemaatten atmaya bir yetkisinin olmadığını vurguladı. Buna ek olarak Ünlü, cemaatten bazı kişilerin FETÖ'cü Emre Uslu ile aynı dili kullandığı ve kendisi için "gebermesini" istediklerini ifade etti.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.