Başbakan negatif din istismarı yapıyorBaşbakan'ın Cidde'de sarfettiği sözler, gazetelerin köşelerinde tartışılıyor. Kartel, bir başka deyişle 'hortumcu medya' Erdoğan'ın bu çıkışından memnun.
Başbakan'ın güne başlarken eline ilk aldığı gazete olarak takdim edilen Yeni Şafak'tan Sami Hocaoğlu, dün Erdoğan'a güzel karşılık vermiş...
Hocaoğlu'na göre Başbakan 'negatif din istismarı' yapıyor. Bu 'negatif din istismarı' kavramı bana ait... Yani Başbakan İslam'ı olumsuz göstererek, din istismarı yapıyor. Tıpkı CHP gibi... Tıpkı Bush gibi...
Bu girizgahtan sonra, Sami Hocaoğlu'nun yazısından kimi kesitleri aktaralım:
"Başbakan'ın din hakkında böyle konuşma ihtiyacını neden duyduğunu konuşmak gerek. Konuşmak gerek, çünkü din üzerinden siyaset yapmayacağını taahhüt eden Başbakan'dı. Din üzerinden siyaset yapmamak sadece dinin hayat ve hayatın alanlarıyla ilgisi konusunda müspet cümle kurmamak mıdır? Dinin hayatın alanlarıyla ilişkisi konusunda menfi cümle kurmak da bir açıdan din üzerinden siyaset yapmak değil midir?
AKP'den CHP taktiği
AK Parti'nin göstermelik dine mesafe koyma çabası, alakasız gibi görünmesine rağmen, bana CHP'nin seçim zamanlarındaki göstermelik 'dindarlığını' hatırlatıyor.
Bu yöntem yanlış. İç ve dış kimi mahfillere mesaj verilmek isteniyorsa bunun bin bir yolu var. Ama bu yol, yol değil. Başta hüküm veriyorsunuz. Verdiğiniz hüküm yanlışsa bu hem kendinize zulümdür, hem de hakikate. Mesela "paranın" ya da "ekonominin dini imanı olmaz" sözü.
Paranın dini olmaz mı?
Bu sözle ne kastedilmek istenmektedir?
Ekonomi bir insan faaliyetidir. Kişinin "işi" aynasıdır. Kişinin kişiliğini oluşturan değerler "iş" aynasına yansır. Dini literatürle konuşursak, her insan faaliyeti bir "amel"dir. Her amel ya salih, ya fasık veya fasittir.
Ekonomik faaliyet de öyle. Eğer bir ekonomik faaliyet "salih amel" cümlesine giriyorsa, kazanılan da "helal kazanç" olur. Fasık amel cümlesine giriyorsa "haram kazanç" olur.
Kur'an'ın haram kıldığı faiz "ekonomik bir faaliyet" değil midir? Dini imanı olmayan bir ekonomide haramdan kazanılan servetle helal kazancı nasıl ve neden ayırt edeceksiniz? Tefecinin kazancıyla küfecinin kazancı arasındaki ayrımı nasıl algılayacaksınız? Manukyan'ın kazandığı parayla altın külçelerine el emeği göz nuru döken mıhliyeci Şirinyan'ın kazandığı para aynı olur mu? Zekatı verilmiş kazançla zekatı verilmemiş kazanç aynı olur mu?
Hem paranın rengi oluyor da, dini imanı neden olmasın? "Kara para" deyince kimsenin aklına paranın renginin kara olduğu gelmiyor. Bununla kastedilen yasal olmayan yoldan kazanılmış paradır.
İnsan eylemini öznesinden böylesine soyutlama akıllara ziyandır. Dinin maksadı olan ahlaki davranış kalıplarının altına dinamit koymak demeye gelir.
AKP siyaseti 'komisyon' için yapıyor
"İslam ortak pazarı olmaz" sözü de tartışmaya açık. Başbakan'a bunu söyletenin hangi saik olduğunu tahmin etmek güç değil. Ama Cidde'deki forum bunu söylemenin doğru zemini midir? Oradaki herkes TC. Başbakanına bu sözü söyleten saiki doğru tahmin edebilir mi dersiniz?
Bu söz bana Horasanlı Ebu Müslim'in kütür kütür yıkılan Emeviler'in tahtına kurulan Abbasi hanedanına yaptığı vasiyeti tekrar hatırlattı: "Düşmanlarınızı kazanmak için dostlarınızın gönlünü kırmayınız. Sonra düşmanlarınızı kazanamadığınız gibi dostlarınızdan da olursunuz."
Siyaset sadece vizyonla yapılmaz. Asıl misyonla yapılır. Misyonunu kaybetmiş bir siyaset ibresi kaybolmuş bir göstergeye, topuzunu kaybetmiş bir kantara benzer. Artık gösteremez, tartamaz. Ruhunu kaybetmiştir. Ruhunu kaybetmiş hiçbir ceset güzelliğini koruyamaz. Dolayısıyla misyon kaybolunca vizyon da kalmaz. Eh, misyon ve vizyon yoksa, geriye siyaset yapmak için tek gerekçe kalmıştır: Komisyon. O da siyasetin tükendiği noktadır.
Dinle sahici ilişkilere sahip olup da yolu bir biçimde devletle kesişenler, din hakkında konuşurken herkesten çok dikkat etmelidirler. Bu, son günlerde kurban, hac, dinde reform vs. gibi her bahaneyle konuşan başta Diyanet ve İlahiyat çevreleri olmak üzere hazineden geçinen her 'memur-bürokrat' için geçerlidir."
Patrik'ten ekümenlik atağıHaber Hürriyet'te... Kimi önemli pasajlarını aktaralım: "Yunanistan, Fener Rum Patrikhanesi'nin ekümenlik sıfatının uluslararası alanda tanınması için Patrik I. Bartholomeos'u Küba'ya gönderdi. Havana'da 1959 devriminden bu yana ilk kez restore edilen bir Ortodoks kilisesini açacak olan Bartholomeos'un bu ziyareti, Patrikhane'nin Atina desteğiyle evrenselleşme çabası olarak görülüyor.
Fener Rum Patriği I. Bartholomeos, Yunan hükümetinin katkısıyla 5 günlük ziyaret için çarşamba akşamı Küba'nın başkenti Havana'ya gitti.
Kübada devrimle birlikte din resmen yasaklanmıştı. Ancak bu yasaklar, 1992 yılından beri aşamalı olarak yumuşatılıyor. Çoğunluğunu Rusların oluşturduğu 2 bin kadar Ortodoksun yaşadığı ülke nüfusunun çoğunluğu Katolik Hıristiyanlık ve Afro-Küba dinine mensup.
Fener Rum Patriği I. Bartholomeos, Küba'ya Yunanistan'ın milli havayolu şirketi Olympic Airways ile uçtu. Bartholomeos, Havana Jose Marti Havaalanı'nda Küba Devlet Başkanı lideri Fidel Castro tarafından askeri törenle karşılandı. Patrik için üst düzey protokol uygulayan Castro'nun, kilisenin pazar günü yapılacak olan açılış töreninde Bartholomeos'la yan yana oturması bekleniyor."
Hürriyet haberin içinde bilerek ya da bilmeyerek vahim bir hata yapmış!
Gazete Bartholomeos'un 140 milyon Ortodoks'un dini lideri olarak takdim etmiş. Gerçekte Bartholomeos'un niyeti bu ama bırakın Moskova Kilisesi'ni kendisini Atina Kilisesi bile yegane otorite olarak kabul etmiyor. Peki Atina Kilisesi ne zaman Fener Rum Patrikhanesi'nin otoritesi altına girer? Fener Rum Patrikhanesi ne zaman kendisini devlet olarak ilan ederse...
Sanırım Patrik'in adımlarını bizim yetkililer iyi takip ediyordur. Yarın 'sur içinde Bizans'ın devamı niteliğinde bir Ortodoks Rum Devleti" talebi ile açıktan açığa muhatap olursak, hiç şaşırmayalım! Zaten süreç bu yönde ilerliyor.
Ey Ankara! Sen uyumaya devam et!
Başbakan'ın güne başlarken eline ilk aldığı gazete olarak takdim edilen Yeni Şafak'tan Sami Hocaoğlu, dün Erdoğan'a güzel karşılık vermiş...
Hocaoğlu'na göre Başbakan 'negatif din istismarı' yapıyor. Bu 'negatif din istismarı' kavramı bana ait... Yani Başbakan İslam'ı olumsuz göstererek, din istismarı yapıyor. Tıpkı CHP gibi... Tıpkı Bush gibi...
Bu girizgahtan sonra, Sami Hocaoğlu'nun yazısından kimi kesitleri aktaralım:
"Başbakan'ın din hakkında böyle konuşma ihtiyacını neden duyduğunu konuşmak gerek. Konuşmak gerek, çünkü din üzerinden siyaset yapmayacağını taahhüt eden Başbakan'dı. Din üzerinden siyaset yapmamak sadece dinin hayat ve hayatın alanlarıyla ilgisi konusunda müspet cümle kurmamak mıdır? Dinin hayatın alanlarıyla ilişkisi konusunda menfi cümle kurmak da bir açıdan din üzerinden siyaset yapmak değil midir?
AKP'den CHP taktiği
AK Parti'nin göstermelik dine mesafe koyma çabası, alakasız gibi görünmesine rağmen, bana CHP'nin seçim zamanlarındaki göstermelik 'dindarlığını' hatırlatıyor.
Bu yöntem yanlış. İç ve dış kimi mahfillere mesaj verilmek isteniyorsa bunun bin bir yolu var. Ama bu yol, yol değil. Başta hüküm veriyorsunuz. Verdiğiniz hüküm yanlışsa bu hem kendinize zulümdür, hem de hakikate. Mesela "paranın" ya da "ekonominin dini imanı olmaz" sözü.
Paranın dini olmaz mı?
Bu sözle ne kastedilmek istenmektedir?
Ekonomi bir insan faaliyetidir. Kişinin "işi" aynasıdır. Kişinin kişiliğini oluşturan değerler "iş" aynasına yansır. Dini literatürle konuşursak, her insan faaliyeti bir "amel"dir. Her amel ya salih, ya fasık veya fasittir.
Ekonomik faaliyet de öyle. Eğer bir ekonomik faaliyet "salih amel" cümlesine giriyorsa, kazanılan da "helal kazanç" olur. Fasık amel cümlesine giriyorsa "haram kazanç" olur.
Kur'an'ın haram kıldığı faiz "ekonomik bir faaliyet" değil midir? Dini imanı olmayan bir ekonomide haramdan kazanılan servetle helal kazancı nasıl ve neden ayırt edeceksiniz? Tefecinin kazancıyla küfecinin kazancı arasındaki ayrımı nasıl algılayacaksınız? Manukyan'ın kazandığı parayla altın külçelerine el emeği göz nuru döken mıhliyeci Şirinyan'ın kazandığı para aynı olur mu? Zekatı verilmiş kazançla zekatı verilmemiş kazanç aynı olur mu?
Hem paranın rengi oluyor da, dini imanı neden olmasın? "Kara para" deyince kimsenin aklına paranın renginin kara olduğu gelmiyor. Bununla kastedilen yasal olmayan yoldan kazanılmış paradır.
İnsan eylemini öznesinden böylesine soyutlama akıllara ziyandır. Dinin maksadı olan ahlaki davranış kalıplarının altına dinamit koymak demeye gelir.
AKP siyaseti 'komisyon' için yapıyor
"İslam ortak pazarı olmaz" sözü de tartışmaya açık. Başbakan'a bunu söyletenin hangi saik olduğunu tahmin etmek güç değil. Ama Cidde'deki forum bunu söylemenin doğru zemini midir? Oradaki herkes TC. Başbakanına bu sözü söyleten saiki doğru tahmin edebilir mi dersiniz?
Bu söz bana Horasanlı Ebu Müslim'in kütür kütür yıkılan Emeviler'in tahtına kurulan Abbasi hanedanına yaptığı vasiyeti tekrar hatırlattı: "Düşmanlarınızı kazanmak için dostlarınızın gönlünü kırmayınız. Sonra düşmanlarınızı kazanamadığınız gibi dostlarınızdan da olursunuz."
Siyaset sadece vizyonla yapılmaz. Asıl misyonla yapılır. Misyonunu kaybetmiş bir siyaset ibresi kaybolmuş bir göstergeye, topuzunu kaybetmiş bir kantara benzer. Artık gösteremez, tartamaz. Ruhunu kaybetmiştir. Ruhunu kaybetmiş hiçbir ceset güzelliğini koruyamaz. Dolayısıyla misyon kaybolunca vizyon da kalmaz. Eh, misyon ve vizyon yoksa, geriye siyaset yapmak için tek gerekçe kalmıştır: Komisyon. O da siyasetin tükendiği noktadır.
Dinle sahici ilişkilere sahip olup da yolu bir biçimde devletle kesişenler, din hakkında konuşurken herkesten çok dikkat etmelidirler. Bu, son günlerde kurban, hac, dinde reform vs. gibi her bahaneyle konuşan başta Diyanet ve İlahiyat çevreleri olmak üzere hazineden geçinen her 'memur-bürokrat' için geçerlidir."
Patrik'ten ekümenlik atağıHaber Hürriyet'te... Kimi önemli pasajlarını aktaralım: "Yunanistan, Fener Rum Patrikhanesi'nin ekümenlik sıfatının uluslararası alanda tanınması için Patrik I. Bartholomeos'u Küba'ya gönderdi. Havana'da 1959 devriminden bu yana ilk kez restore edilen bir Ortodoks kilisesini açacak olan Bartholomeos'un bu ziyareti, Patrikhane'nin Atina desteğiyle evrenselleşme çabası olarak görülüyor.
Fener Rum Patriği I. Bartholomeos, Yunan hükümetinin katkısıyla 5 günlük ziyaret için çarşamba akşamı Küba'nın başkenti Havana'ya gitti.
Kübada devrimle birlikte din resmen yasaklanmıştı. Ancak bu yasaklar, 1992 yılından beri aşamalı olarak yumuşatılıyor. Çoğunluğunu Rusların oluşturduğu 2 bin kadar Ortodoksun yaşadığı ülke nüfusunun çoğunluğu Katolik Hıristiyanlık ve Afro-Küba dinine mensup.
Fener Rum Patriği I. Bartholomeos, Küba'ya Yunanistan'ın milli havayolu şirketi Olympic Airways ile uçtu. Bartholomeos, Havana Jose Marti Havaalanı'nda Küba Devlet Başkanı lideri Fidel Castro tarafından askeri törenle karşılandı. Patrik için üst düzey protokol uygulayan Castro'nun, kilisenin pazar günü yapılacak olan açılış töreninde Bartholomeos'la yan yana oturması bekleniyor."
Hürriyet haberin içinde bilerek ya da bilmeyerek vahim bir hata yapmış!
Gazete Bartholomeos'un 140 milyon Ortodoks'un dini lideri olarak takdim etmiş. Gerçekte Bartholomeos'un niyeti bu ama bırakın Moskova Kilisesi'ni kendisini Atina Kilisesi bile yegane otorite olarak kabul etmiyor. Peki Atina Kilisesi ne zaman Fener Rum Patrikhanesi'nin otoritesi altına girer? Fener Rum Patrikhanesi ne zaman kendisini devlet olarak ilan ederse...
Sanırım Patrik'in adımlarını bizim yetkililer iyi takip ediyordur. Yarın 'sur içinde Bizans'ın devamı niteliğinde bir Ortodoks Rum Devleti" talebi ile açıktan açığa muhatap olursak, hiç şaşırmayalım! Zaten süreç bu yönde ilerliyor.
Ey Ankara! Sen uyumaya devam et!