Cumhuriyet kurulduktan sonra...
Mehmet Akif Ersoy, Burdur mebusu sıfatı ile Büyük Millet Meclisi'ne girdi. Büyük Millet Meclisi'nde İstiklal Marşı bestelenmesi gündeme geldiğinde yazılmış olan 723 şiirin hiçbiri kabul edilmeyince, özel ücretli bir yarışmaya gidildi. Mehmet Akif Ersoy vaadedilen (0 zamanki 500 liralık) çok yüksek ücreti almamak şartıyla kendi yazdığı (Şu andaki İstiklal Marşımızın şiir dizelerini) Meclis'e sundu. 1921 yılında yazdığı şiiri, 12 Mart'ta Büyük Millet Meclisi alkışlarla ve tekrar tekrar okunarak kabul edildi.
Mehmet Akif Ersoy'un
sonraki hayatı
Daha sonra Mısır'a giden Ersoy, orada da "Cami'ül Mısırıyye"de Türk dili ve Edebiyatı müderrisliğini yapmış oldu. Bu arada sağlığı da bozulmuş oldu. "Siroz hastalığına" yakalanmış oldu. Vatan hasretine dayanamadı ve 1935 yılında Türkiye'ye gelerek vatanında ölmeyi tercih etti. 1936 yılının 27 aralığında da hayata gözlerini kapatmış oldu.
Mehmet Akif Ersoy'un
başlıca eserleri
1 - Safahat yaklaşık olarak 5000 mısralı,
2 - Türkiye İstiklal Marşı'nın mısraları,
3 - Hakkın sesleri,
4 - Süleymaniye Kürsüsü'nde,
5 - Fatih Kürsüsü'nde,
6 - Hatıralar,
7 - Asım,
8 - Gölgeler.
Mehmet Akif Ersoy ve Osmanlı
Mehmet Akif Ersoy 19. asrın ikinci yarısında, Osmanlı'nın çöküşü devrinde, dünyaya gelmiş ve çöküşün bütün acılarını bizzat yaşayarak yetişmiştir. Bu acılarla dolu bir çocukluk ve olgunluk devresini geçirmek zorunda kalmıştır.
Osmanlı'nın çöküşü zaten tarihte ani bir şekilde olmamıştır. Yaklaşık olarak iki asırdan fazla bir zamanda, Osmanlı basamak basamak aşağılara inerek topraklarını parça parça kaybetmiştir. Böylece, o zamanki dünyanın 24 milyon km. karelik bir dev ülkesiden, sadece Anadolu parçası kalmıştır. Yaklaşık olarak 400 yıl kadar dünya hakimiyetini elinde tutan Osmanlı, dünyanın en büyük gücü olarak artık tarihe gömülmüştür.
Osmanlı'nın çöküşünde bazı tarihler ve darbeler önemli izler bırakmıştı. Bunlardan biri de 1878 yılındaki Osmanlı-Rus savaşlarından biridir. Bu savaşı yenilgiyle kapatan Osmanlı, hem Balkanlardaki Bosna Hersek ve etrafındaki topraklarını, hem de daha sonraları Kıbrıs'ı elden çıkarmak zorunda kalmıştır.
İşte bu yenilgiler ve Osmanlı'nın gerilemesi önce Balkan Savaşı'ndaki felaketlere, daha sonra da 1. Dünya Savaşı'ndaki tam çöküşe kadar gelerek, tarihine son vermek durumuna gelmiştir.
Bu gerileme ve çöküş acıları bütün vatanperverlere ve Osmanlı mensuplarına büyük ızdırap ve acılar vermiştir. Eğer o zamanları millete ve vatan evlatlarına o bitmiş tükenmiş, yıllarca aç susuz ve bazen cephanesiz kalmış durumlarındaki büyük kayıplara rağmen , Mustafa Kemal Atatürk ve O'nun arkadaşları bir taraftan, Mehmet Akif Ersoy ve vatanperver din adamları - inançlı halkımız diğer taraftan destek olmasalardı, Kurtuluş Savaşı o kadar kolay başlatılamaz ve hele başarıya hiç de kolayca ulaşamazdı.
Kurtuluş Savaşı, büyük ızdıraplar, yoksulluk, perişanlık ve neredeyse tükenmiş enerjilerinin millete tekrar kazandırmasını bilen askeri bilgi ve deha ile inançlı insanların verici gayretleriyle ancak başarıya ulaşabilmiştir. Bütün olumsuzlukları bir tarafa bırakan vatanperver insanlarımız, zaten daha önce de Çanakkale'de, dünyaya Türkün ne olduğunu göstermiştir.
O zamanki mucize bir kez daha Kurtuluş Savaşı'nda da gerçekleşmiştir.
Mehmet Akif Ersoy, Burdur mebusu sıfatı ile Büyük Millet Meclisi'ne girdi. Büyük Millet Meclisi'nde İstiklal Marşı bestelenmesi gündeme geldiğinde yazılmış olan 723 şiirin hiçbiri kabul edilmeyince, özel ücretli bir yarışmaya gidildi. Mehmet Akif Ersoy vaadedilen (0 zamanki 500 liralık) çok yüksek ücreti almamak şartıyla kendi yazdığı (Şu andaki İstiklal Marşımızın şiir dizelerini) Meclis'e sundu. 1921 yılında yazdığı şiiri, 12 Mart'ta Büyük Millet Meclisi alkışlarla ve tekrar tekrar okunarak kabul edildi.
Mehmet Akif Ersoy'un
sonraki hayatı
Daha sonra Mısır'a giden Ersoy, orada da "Cami'ül Mısırıyye"de Türk dili ve Edebiyatı müderrisliğini yapmış oldu. Bu arada sağlığı da bozulmuş oldu. "Siroz hastalığına" yakalanmış oldu. Vatan hasretine dayanamadı ve 1935 yılında Türkiye'ye gelerek vatanında ölmeyi tercih etti. 1936 yılının 27 aralığında da hayata gözlerini kapatmış oldu.
Mehmet Akif Ersoy'un
başlıca eserleri
1 - Safahat yaklaşık olarak 5000 mısralı,
2 - Türkiye İstiklal Marşı'nın mısraları,
3 - Hakkın sesleri,
4 - Süleymaniye Kürsüsü'nde,
5 - Fatih Kürsüsü'nde,
6 - Hatıralar,
7 - Asım,
8 - Gölgeler.
Mehmet Akif Ersoy ve Osmanlı
Mehmet Akif Ersoy 19. asrın ikinci yarısında, Osmanlı'nın çöküşü devrinde, dünyaya gelmiş ve çöküşün bütün acılarını bizzat yaşayarak yetişmiştir. Bu acılarla dolu bir çocukluk ve olgunluk devresini geçirmek zorunda kalmıştır.
Osmanlı'nın çöküşü zaten tarihte ani bir şekilde olmamıştır. Yaklaşık olarak iki asırdan fazla bir zamanda, Osmanlı basamak basamak aşağılara inerek topraklarını parça parça kaybetmiştir. Böylece, o zamanki dünyanın 24 milyon km. karelik bir dev ülkesiden, sadece Anadolu parçası kalmıştır. Yaklaşık olarak 400 yıl kadar dünya hakimiyetini elinde tutan Osmanlı, dünyanın en büyük gücü olarak artık tarihe gömülmüştür.
Osmanlı'nın çöküşünde bazı tarihler ve darbeler önemli izler bırakmıştı. Bunlardan biri de 1878 yılındaki Osmanlı-Rus savaşlarından biridir. Bu savaşı yenilgiyle kapatan Osmanlı, hem Balkanlardaki Bosna Hersek ve etrafındaki topraklarını, hem de daha sonraları Kıbrıs'ı elden çıkarmak zorunda kalmıştır.
İşte bu yenilgiler ve Osmanlı'nın gerilemesi önce Balkan Savaşı'ndaki felaketlere, daha sonra da 1. Dünya Savaşı'ndaki tam çöküşe kadar gelerek, tarihine son vermek durumuna gelmiştir.
Bu gerileme ve çöküş acıları bütün vatanperverlere ve Osmanlı mensuplarına büyük ızdırap ve acılar vermiştir. Eğer o zamanları millete ve vatan evlatlarına o bitmiş tükenmiş, yıllarca aç susuz ve bazen cephanesiz kalmış durumlarındaki büyük kayıplara rağmen , Mustafa Kemal Atatürk ve O'nun arkadaşları bir taraftan, Mehmet Akif Ersoy ve vatanperver din adamları - inançlı halkımız diğer taraftan destek olmasalardı, Kurtuluş Savaşı o kadar kolay başlatılamaz ve hele başarıya hiç de kolayca ulaşamazdı.
Kurtuluş Savaşı, büyük ızdıraplar, yoksulluk, perişanlık ve neredeyse tükenmiş enerjilerinin millete tekrar kazandırmasını bilen askeri bilgi ve deha ile inançlı insanların verici gayretleriyle ancak başarıya ulaşabilmiştir. Bütün olumsuzlukları bir tarafa bırakan vatanperver insanlarımız, zaten daha önce de Çanakkale'de, dünyaya Türkün ne olduğunu göstermiştir.
O zamanki mucize bir kez daha Kurtuluş Savaşı'nda da gerçekleşmiştir.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006