Mevlâna'yı ağzınıza almayın!

 
"Şeb-i Arus", her yıl Mevlâna'nın ölüm tarihi olan 17 Aralık'ta törenlerle kutlanır. Geçtiğimiz Perşembe günü de törende boy gösteren bir kısım devlet ricali nutuk attı? Mevlâna'yı örnek aldık demeye gelen bir sürü laf etti. 
Mevlâna'yı örnek almışlar mı, bakalım:
Adalet ve hukuk devleti yönünden; adalet kavramı Mevlâna'nın en çok gündeme getirdiği, özellikle eskimeyen eserlerinin başında yer alan Mesnevî'nin tümüne hâkim temel kavramlardandır.
Günümüzde hukukun adalet dışında en fazla uğraştığı, mücadelesini verdiği kavram ve kurum hukuk devletidir. Adaletin birey ve toplum için hayata geçirilmesinde devletin önemi büyüktür. Bunu idrâk eden, görev bilen, sorumluluk üstlenen devlet hukuk devletidir. Adalet ve hukuk devleti arasında sıkı bir bağ vardır.
Mesnevî incelendiğinde, Mevlâna'nın adalet ve adaletsizlik kavramlarını kullanırken genelde devlet yöneticilerini muhatap aldığı ve onların iktidarını sınırlandırmayı amaçladığı göz önüne alındığında, bu kavramların günümüzde hukuk devleti ile polis devletine denk geldiğini değerlendirmek gerekir. Hukuk devletinin olmadığı yerde, haksızlıklardan mağdur olanlar, haksızlığı engelleyemiyorlarsa, göç etmek durumunda kalabilirler. Nitekim, Mevlâna Celâleddin Rumi'nin babası bilginlerin sultanı Bahauddin Veled, bir polis devletine dönüşen Harzemşah iktidarı nedeniyle Horasan'ı ve Belh'i terk ederek Anadolu'ya ayak basmıştır. 
Hukuk devletinde amaç adalet, hukuk devleti de araçtır. Peki adalet nedir? Herkese hakkı olanı vermektir.
Mevlâna'nın Mesnevî'de yaptığı adalet tanımları da günümüzdeki tanımlara uygundur. Buna göre;
"Adalet demek, her şeyi yerli yerine koymak demektir. Ayakkabı ayağındır. Şapka da başa aittir."
"Adalet nedir? Suyu ağaçlara vermektir. Adaletsizlik nedir? Suyu dikenlere vermektir."
Tayyip Erdoğan törendeki konuşmasında "suyu dikenlere vermektir"i örnek gösterirken "ayakkabı ayağındır" örneğini es geçti. Neden mi, tören tarihi 17 Aralık? ayakkabı kutuları hatıra gelmesin diye.
Hem Mevlâna'nın adalet anlayışından söz edeceksin hem de 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonunun üstünü örteceksin.
Hukukun üstünlüğüne gelince; Mevlâna her şeyden önce devlet ve hükümetin varlık nedeni üzerinde durur. Ona göre devletler ve hükümetler millet için, onun huzur ve refahı için vardır. O yöneticilerden, yöneticilerin ilâhi adalet için el açıp, yakarmak zorunda kalmayacakları adil bir yönetimi, yani hukukun üstünlüğünü gerçekleştirmelerini ister. Mesnevî'de, adalet sembolü Hz. Süleyman'ın ağzından şunları söyler: Yetimlerin iniltilerinden, feryatlarından arşın titrememesi ve hiç kimsenin zulüm hastası olmaması, şiddetle gönlünün yaralanmaması için, ilâhi düzen bize krallığı verdi. Göklere bir tek "Ya Rabbi" çığlığı yükselmesin diye, ülkelerinde yasayı (hukukun üstünlüğünü) tesis ettik.
Bu ifadelerle Mevlâna, devletin birey yararına siyasal ve hukuksal olarak sınırlandırılması düşüncesinin temellerini atar.
İfade Özgürlüğü açısından; Mevlâna diyor ki, "Düşünceden dolayı suçlanmak yoktur. İnsanın içi özgürlük dünyasıdır. Düşünceler latiftir, havada uçan kuşlar gibidir. Görüşlerini, düşüncelerini istediğin gibi söyle."
İşte Mevlâna işte AKP kafasının ülkede oluşturduğu tablo. Yargı çökmüş, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu(HSYK) Hükümetin siyasi kanadına dönüştürülmüş, hukuk devleti kâğıt üzerinde kalmış, ifade özgürlüğü ve diğer temel hak ve özgürlüklerinin ihlâli nedeniyle rekora koşuyoruz.
Ağızlarını doldura doldura Mevlâna'dan söz edenler onun anlayışının içini doldurabiliyor musunuz!?