Milli Devlet anlayışında her alanda olduğu gibi kültürel olarak ta küreselleşmeden çok farklı bir yaklaşım ortaya konulmakta ve milli kültür, milletin kimlik ve kişiliğinin mayası, milli egemenliğini sürekliliğinin teminatı olarak görülmektedir.
Milli kültürün yeni nesillere aşılanması en öncelikli eğitim politikası olarak ele alınmaktadır.Toplumlar arası iktisadi ve siyasi diyaloglarının kültür emperyalizmine dönüşmesine müsaade edilmeyecektir.Küreselleşen dünyada devletlerin kendi sınırları dâhilinde ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümü için bile uluslar arası tahkim kurullarına gidilmektedir. Bu yeni düzende global şirketler, devletleri dava edebilmektedirler. Oysa uluslar arası tahkim kuruluşları çifte standartlı uluslarlararası kuruluşlar bünyesinde oluşturulmuş, global firmaların kontrolündeki mahkemelerdir. Yani küreselleşme, hukuk noktasında devletlerden yana değil, küresel sermayedarlardan yana, küresel şirketlerden yana bir tutum sergilemektedir. Son yıllarda yüzlerce yatırım uyuşmazlığının Dünya Bankası Tahkim Panellerine taşındığı ve bu davalardan hiç birinin davalı devletler (Kanada ve Meksika) lehine sonuçlanmadığı, yani kazanan tarafın her zaman şirketler olduğu görülmüştür. Dava edilen kamu kurumlarının başında Eyalet Mahkemelerinin ve ulusal vergi uygulamaları dolayısıyla Maliye Bakanlıkları ile Çevre Bakanlıklarının gelmektedir.
Milli Devlet kendi hukukunu üstün tutarMilli Devlet, kendi anayasasının ve hukukunun üstünde bir anlayışı kabul etmemektedir. Yargı noktasında bağımlı olan bir ülkenin bağımsızlığından bahsetmek mümkün değildir. Bundan dolayıdır ki, Milli Devlet'te hukukun üstünlüğü anlayışı tam anlamıyla var olacaktır. Küreselleşme, uluslar arası hukukun, yani küresel hukukun devletlerin iç hukukundan daha üstün olduğunu savunur ve hiçbir devlete kendi sınırları içerisinde dahi olsa kendi başına karar alma özgürlüğü bırakmaz. Oysa Milli Devlet, ülkesinde yasama, yürütme ve yargı erklerine sahiptir. Devletin otoritesi, ülkede bulunan herkesi eşit biçimde kapsamaktadır.Küreselleşme, devlet varlığının en başta egemenlik ve bağımsızlık hakkının yok olmasını, Sosyal Devlet olgusunun dönüşümünü, sömürünün sistemleşmesini ve meşrulaşmasını, devletin fertleri için vazgeçilmez olan "Sosyal Devlet" karakterinin ve sosyal politikaların yoksunluğunu,kitlesel yabancılaşmayı, kimliklerin yok olmasını ve ekolojik tahribat gibi birçok olumsuzluğu beraberinde getirmektedir.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLERProf. Dr. Ömer EYERCİO?LU / Gaziantep Üniversitesiİnsanlığın ihtiyaç duyduğu topyekün bir modelProf. Dr. Baş'ın milli devlet tanımında, "?temelini milletlerin tarihi değerlerinden alan, başka ülkeleri taklitten uzak olan ve çağdaş uygarlık seviyesine gitme yolunda bütün diğer ülkelerle yarışan, bütün dünyaya açık ama hiçbir dış güce ihtiyaç duymadan kalkınabilen, kendi devinimi için gerekli sinerjiyi, kendi kaynaklarından alan?" ifadesi, medeniyetler arasındaki farklılıkların doğallığını savunurken, globalizmin bugün ülkeler üzerinde yürüttüğü baskıcı uygulamalar ve tek kültür, tek sistem anlayışını reddeder. Bu durumda devlet, milletin değerlerini emniyet altına almak, milleti meydana getiren manevi unsurların, birlik ve beraberliğin temelini oluşturduğu bilinciyle dış baskıları bertaraf etmek mecburiyetindedir. Prof. Dr. Baş bu eserinde, tarihin sonu olarak ifade edilen bu yeni dünya düzeninin başarısız olacağının ipuçlarını ekonomik, sosyal ve kültürel gerekçelerle ortaya koymakta, dünyanın kavgayı değil huzuru, sömürüyü değil adaleti beklediği gerçeğinden yola çıkarak, insanlığın ihtiyaç duyduğu topyekün bir modeli insanlığa sunmaktadır. Bu insanlık tarihi açısından önemli bir olaydır.
Milli kültürün yeni nesillere aşılanması en öncelikli eğitim politikası olarak ele alınmaktadır.Toplumlar arası iktisadi ve siyasi diyaloglarının kültür emperyalizmine dönüşmesine müsaade edilmeyecektir.Küreselleşen dünyada devletlerin kendi sınırları dâhilinde ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümü için bile uluslar arası tahkim kurullarına gidilmektedir. Bu yeni düzende global şirketler, devletleri dava edebilmektedirler. Oysa uluslar arası tahkim kuruluşları çifte standartlı uluslarlararası kuruluşlar bünyesinde oluşturulmuş, global firmaların kontrolündeki mahkemelerdir. Yani küreselleşme, hukuk noktasında devletlerden yana değil, küresel sermayedarlardan yana, küresel şirketlerden yana bir tutum sergilemektedir. Son yıllarda yüzlerce yatırım uyuşmazlığının Dünya Bankası Tahkim Panellerine taşındığı ve bu davalardan hiç birinin davalı devletler (Kanada ve Meksika) lehine sonuçlanmadığı, yani kazanan tarafın her zaman şirketler olduğu görülmüştür. Dava edilen kamu kurumlarının başında Eyalet Mahkemelerinin ve ulusal vergi uygulamaları dolayısıyla Maliye Bakanlıkları ile Çevre Bakanlıklarının gelmektedir.
Milli Devlet kendi hukukunu üstün tutarMilli Devlet, kendi anayasasının ve hukukunun üstünde bir anlayışı kabul etmemektedir. Yargı noktasında bağımlı olan bir ülkenin bağımsızlığından bahsetmek mümkün değildir. Bundan dolayıdır ki, Milli Devlet'te hukukun üstünlüğü anlayışı tam anlamıyla var olacaktır. Küreselleşme, uluslar arası hukukun, yani küresel hukukun devletlerin iç hukukundan daha üstün olduğunu savunur ve hiçbir devlete kendi sınırları içerisinde dahi olsa kendi başına karar alma özgürlüğü bırakmaz. Oysa Milli Devlet, ülkesinde yasama, yürütme ve yargı erklerine sahiptir. Devletin otoritesi, ülkede bulunan herkesi eşit biçimde kapsamaktadır.Küreselleşme, devlet varlığının en başta egemenlik ve bağımsızlık hakkının yok olmasını, Sosyal Devlet olgusunun dönüşümünü, sömürünün sistemleşmesini ve meşrulaşmasını, devletin fertleri için vazgeçilmez olan "Sosyal Devlet" karakterinin ve sosyal politikaların yoksunluğunu,kitlesel yabancılaşmayı, kimliklerin yok olmasını ve ekolojik tahribat gibi birçok olumsuzluğu beraberinde getirmektedir.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLERProf. Dr. Ömer EYERCİO?LU / Gaziantep Üniversitesiİnsanlığın ihtiyaç duyduğu topyekün bir modelProf. Dr. Baş'ın milli devlet tanımında, "?temelini milletlerin tarihi değerlerinden alan, başka ülkeleri taklitten uzak olan ve çağdaş uygarlık seviyesine gitme yolunda bütün diğer ülkelerle yarışan, bütün dünyaya açık ama hiçbir dış güce ihtiyaç duymadan kalkınabilen, kendi devinimi için gerekli sinerjiyi, kendi kaynaklarından alan?" ifadesi, medeniyetler arasındaki farklılıkların doğallığını savunurken, globalizmin bugün ülkeler üzerinde yürüttüğü baskıcı uygulamalar ve tek kültür, tek sistem anlayışını reddeder. Bu durumda devlet, milletin değerlerini emniyet altına almak, milleti meydana getiren manevi unsurların, birlik ve beraberliğin temelini oluşturduğu bilinciyle dış baskıları bertaraf etmek mecburiyetindedir. Prof. Dr. Baş bu eserinde, tarihin sonu olarak ifade edilen bu yeni dünya düzeninin başarısız olacağının ipuçlarını ekonomik, sosyal ve kültürel gerekçelerle ortaya koymakta, dünyanın kavgayı değil huzuru, sömürüyü değil adaleti beklediği gerçeğinden yola çıkarak, insanlığın ihtiyaç duyduğu topyekün bir modeli insanlığa sunmaktadır. Bu insanlık tarihi açısından önemli bir olaydır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.