Said Nursi ve Fetullah Gülen
Bizler 20 yıldır, FETÖ ile deyim yerindeyse tek başımıza mücadele ediyoruz
26.10.2025 00:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Şimdi de, Amerika'nın özel uçakla yolladığı ve Atatürk'ün hakkındaki ikazlarına rağmen bir gecede Türk vatandaşı yapılan Patrik'in, Müslüman Türkler kabul etsin diye Müslüman göstermeye çalışan Said Nursi'den, 1998'de 'Rabbin aciz kulu' olarak Papa'ya mektup yazan ve Dinlerarası Diyalog'un bir parçası olmak istediğini ağlayarak dile getiren FETÖ'nün liderine geçelim:
Bizler 20 yıldır, FETÖ ile deyim yerindeyse tek başımıza mücadele ediyoruz.
Fetullah Gülen de 9 Şubat 1998 günü Papa'yı ziyaretinde sunduğu mektubunda "Papalık misyonunun bir parçası olmak üzere huzurda bulunduğunu" ilan etmiştir. Bu mektubu, 10 Şubat 1998'de Zaman gazetesi ve aynı haftaki Aksiyon dergisi yayınlamıştır.
Dinlerarası Diyalog, Papalığın II. Vatikan Konsili'nin 4. oturumunda kabul edilen, "Nostra Aetate" diye maruf Konsil metninde aktarılan ve 28 Ekim 1965'te Papa VI. Paul'un onayıyla ilan edilen, "Papalığın 3. bin yıl hedefi olarak açıkladığı Asya'nın Hıristiyanlaştırılması projesi"nin bir yöntemidir.
Papalığın "çağdaş Hıristiyanlaştırma ve misyonerlik usûlü" dür.
Müslümanların kalbinden ve kelime-i tevhid'de İslam'ın temel rüknü olan Hz. Muhammed'e imanı sökme gayreti, kişiyi İslam dairesinden çıkartır, küfre sürükler.
1998 senesinde Papa'ya yazılan ve Müslümanların aciz olduğundan bahisle, Dinlerarası Diyalog çalışmalarına destek vermek istenen mektuptan beri, yapılmak istenenin millî ve dinî bütünlüğümüzü yok etmek olduğunu ısrarla anlatıyoruz.
1998 senesinde önemli kanaat önderlerine, sivil toplum örgütü temsilcilerine, siyasî parti liderlerine dosyalarla bu tehlikeyi anlattık.
O tarihlerde yükselen yıldız olan Nurculuk hareketine karşı dediklerimizi dinlemeyenler, 15 Temmuz 2016 darbe kalkışmasından sonra, bendenizin ve kadromun doğru dediğine ancak ikna olabildiler.
Herkes inancında serbesttir. Bizim üzerinde durduğumuz nokta, milletimizin inancından edildiği bir süreçte, ülke bütünlüğünün de tehlikeye gireceği bahsi idi ve maalesef korkup ikaz ettiklerimiz başımıza gelmiştir.
Said Nursi'nin talebesi FETÖ'nün lideri, bakın misyonerlik çalışmalarına nasıl sahip çıkıyor:
Küresel Barışa Doğru adlı kitabın 131'inci sayfasında Fetullah Gülen, Kelime-i Tevhid'in ikinci bölümünü söylemeyenler için rahmet nazarıyla bakılmasını istiyor:
"... Herkes kelime-i tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta kelime-i tevhidin ikinci bölümünü, yani 'Muhammed Allah'ın Rasûlüdür' kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır."
Fetullah Gülen, Kur'an-ı Kerim'deki Hıristiyan ve Yahudilerle ilgili ayetlerin bugünküleri içine almadığını anlatıyor: "Kur'ân-ı Kerim'de Hıristiyanlık ve Yahudilik hakkında kullanılan ifadelerin çok sert olduğu söylenir…
… Geçmiş dönemlerde, belli Hıristiyan ve Yahudilerin apaçık gerçek karşısında gösterdikleri inat, ayak direme ve düşmanlığı ifade için Kur'ân'ın kullandığı aynı üslûp, bugünün Yahudi ve Hıristiyanları için de kullanılacak diye bir şart, bir mecburiyet olamaz…
O âyetlerin ilk günden bu yana her Yahudi ve Hıristiyan'ı içine aldığı kesin değildir."
Bu zihniyet, sadece evlatlarımızı inancından etmekle kalmayarak, millî bütünlüğe de kast edeceği için bizler buna karşı durduk." (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eserinden)
Bizler 20 yıldır, FETÖ ile deyim yerindeyse tek başımıza mücadele ediyoruz.
Fetullah Gülen de 9 Şubat 1998 günü Papa'yı ziyaretinde sunduğu mektubunda "Papalık misyonunun bir parçası olmak üzere huzurda bulunduğunu" ilan etmiştir. Bu mektubu, 10 Şubat 1998'de Zaman gazetesi ve aynı haftaki Aksiyon dergisi yayınlamıştır.
Dinlerarası Diyalog, Papalığın II. Vatikan Konsili'nin 4. oturumunda kabul edilen, "Nostra Aetate" diye maruf Konsil metninde aktarılan ve 28 Ekim 1965'te Papa VI. Paul'un onayıyla ilan edilen, "Papalığın 3. bin yıl hedefi olarak açıkladığı Asya'nın Hıristiyanlaştırılması projesi"nin bir yöntemidir.
Papalığın "çağdaş Hıristiyanlaştırma ve misyonerlik usûlü" dür.
Müslümanların kalbinden ve kelime-i tevhid'de İslam'ın temel rüknü olan Hz. Muhammed'e imanı sökme gayreti, kişiyi İslam dairesinden çıkartır, küfre sürükler.
1998 senesinde Papa'ya yazılan ve Müslümanların aciz olduğundan bahisle, Dinlerarası Diyalog çalışmalarına destek vermek istenen mektuptan beri, yapılmak istenenin millî ve dinî bütünlüğümüzü yok etmek olduğunu ısrarla anlatıyoruz.
1998 senesinde önemli kanaat önderlerine, sivil toplum örgütü temsilcilerine, siyasî parti liderlerine dosyalarla bu tehlikeyi anlattık.
O tarihlerde yükselen yıldız olan Nurculuk hareketine karşı dediklerimizi dinlemeyenler, 15 Temmuz 2016 darbe kalkışmasından sonra, bendenizin ve kadromun doğru dediğine ancak ikna olabildiler.
Herkes inancında serbesttir. Bizim üzerinde durduğumuz nokta, milletimizin inancından edildiği bir süreçte, ülke bütünlüğünün de tehlikeye gireceği bahsi idi ve maalesef korkup ikaz ettiklerimiz başımıza gelmiştir.
Said Nursi'nin talebesi FETÖ'nün lideri, bakın misyonerlik çalışmalarına nasıl sahip çıkıyor:
Küresel Barışa Doğru adlı kitabın 131'inci sayfasında Fetullah Gülen, Kelime-i Tevhid'in ikinci bölümünü söylemeyenler için rahmet nazarıyla bakılmasını istiyor:
"... Herkes kelime-i tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta kelime-i tevhidin ikinci bölümünü, yani 'Muhammed Allah'ın Rasûlüdür' kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır."
Fetullah Gülen, Kur'an-ı Kerim'deki Hıristiyan ve Yahudilerle ilgili ayetlerin bugünküleri içine almadığını anlatıyor: "Kur'ân-ı Kerim'de Hıristiyanlık ve Yahudilik hakkında kullanılan ifadelerin çok sert olduğu söylenir…
… Geçmiş dönemlerde, belli Hıristiyan ve Yahudilerin apaçık gerçek karşısında gösterdikleri inat, ayak direme ve düşmanlığı ifade için Kur'ân'ın kullandığı aynı üslûp, bugünün Yahudi ve Hıristiyanları için de kullanılacak diye bir şart, bir mecburiyet olamaz…
O âyetlerin ilk günden bu yana her Yahudi ve Hıristiyan'ı içine aldığı kesin değildir."
Bu zihniyet, sadece evlatlarımızı inancından etmekle kalmayarak, millî bütünlüğe de kast edeceği için bizler buna karşı durduk." (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.











































































