Milli servetimiz ve ormanlarımız

Ülkemizin her yanı ateş çemberi olmuş durumda. Nedense önlenemeyen orman yangınları ile gündem belirlenmeye mi çalışılıyor? Yanıyor hem ciğerlerimiz, hem ormanlarımız hem de vicdanlarımız. İşin en garip yönü ise sahil çevreleri yanıyor. Ya da maden ruhsatı verilmiş, alanlar katlediliyor.

Ağaçlar kesiliyor buna mı üzülelim, altındaki topraklardan maden fışkırıyor ve yabancılara peşkeş çekilmiş ona mı üzülelim Allah aşkına. Neden bu duyarsızlık, neden bu ecnebi sevdası?

İman ve akıl ölçüsünde karşılığını yazmak çok zor. Biz Müslüman Türk milleti topraklarımızın altındaki servetimizi verdiğimiz zaman mı batı bize dost olacak?

Olmaz olsun öyle dostluk. Zaten bizim inancımıza göre her halükarda bizim ile haçlıların dostluğu mümkün değil, zira onlarla dostluk kurmak aynen onlar gibi olmaktır. Allah korusun o zaman dünyanın gitmesi, heba olması bir şey değil ukba da gitti.

Ebedi bedbahtlık… Zira Cenab-ı Hak, "Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez" (Maide, 51) buyuruyor.

Hal böyle iken ayaklarımızın altından kayıp giden zenginliklerimiz bizlere verilen ilahi emanet değil midir? Emanete ihanet etmek hem bizlerin hem de geleceğimiz olan evlatlarımızın hakkıdır. Bu konuda pür dikkat etmek gereklidir diyorum acilen. 

Peki, ne yapmak gerekir? Cevap olarak emaneti ehline vermek gerekir. Şu konuya da dikkat çekmek istiyorum. Bu yangın ve talan anında ABD ile ortak harekât düzenlemek, beraber olmak bence konuyu çarptırmaktır. Dikkatleri başka yöne çekmektir.

Bir an önce özümüze dönüp gerek yer altı gerek yer üstü kaynaklarımızı kendimiz kullanıp halkımız İle birlikte müreffeh günlerin gelmesi duası ile… Bu da ancak Milli Ekonomi Modeli'nin hayata geçmesiyle mümkün…