Misyoner

NOT:  Misyoner, mana olarak Hristiyanlığı yayma işini yapan kimselere verilen isimdir. Tek başına misyon artık ülkemizde de iş manasında kullanılmaktadır. Er eki ise Türkçedir. Er nefer veya erkek şahıs demektir. Erlik, mertlik manasında da kullanılır. ABD ve AB ile stratejik ortaklığımızdan dolayı onların misyonlarında hizmet veren Türklere misyoner denmesi çok doğaldır. Bu uydurma bir tanımdır. Yüklenilen misyon Hristiyanlıkla bağlantılı olursa, yani erimiz bu hizmeti kabul ederse derhal hakiki misyonerliği kabul etmiş olur.
Türk tarihinde ilk defa bir Başbakan ve onun partisinin tamamı ve ilaveten muhalefetten çoğunluğu, öncelikle milletimizi ilgilendirmeyen, ABD’ye ve AB’ye ait misyonlarda görev almayı kendileri yönünden hayati olarak düşünmekte ve AB yasalarının haricinde bir tek kanun dahi yapamamaktadırlar. Zaman zaman Başbakan gündem değiştirme ve münakaşa çıkarmak için aldığı direktifler sonucu bazı yasal işlemleri emrivaki yoldan ortaya atıvermekte ve o zaman emrin menşei belli oluncaya dek muhalefetle kamu önünde sözle kavgalar devam etmektedir. Esas patron Obama’dan bir tiyo gelince herkes sus pus oluvermektedir. İstihbaratını bile ABD ve onun sevgilisi İsrail’den alanlar için elbette yukarıdaki fikir yanlış olamaz. Ne zaman ABD ye bir dış ziyaret yapılsa veya oradan bir ziyaretçi gelse akabinde derhal üçüncü bir ülkeye alınan emir ve direktifleri iletme misyonu için diplomasi hareketlenmektedir. İktidar kendiliğinden bir konuda çıkış yapsa, kısa bir süre sonra fırçalanarak tozu alınmaktadır. Birkaç örnek vermekte yarar vardır. İsrail ve Güney Kıbrıs petrol ve doğalgaz faaliyetlerine müdahale etmeyi bırakın, sadece bir taka gemi ile halkın nabzı yavaşlatıldı. Kimden dur emri geldi? Bilindiği kadarı ile Hillary Clinton’dan, “sakın karışmayın ABD firmaları işin içinde” misyonun sonu...
İsrail’in uluslararası sularda şehit ettiği 8 Türk ve Türk asıllı bir Amerikan vatandaşı için yapılan davranışlar ve sonuç malum. İlk anda elçimizi geri çekerek (one minute) benzeri protesto çektik. İsrail özür dahi dilemedi. Amma 2010 yılından bu yana AKP İsrail’e tüm gücü ile desteğini sürdürdü. Hatta hayati önemi olan savunma (adı savunma) füze kalkanını Kürecik’te kurarak kendini İsrail’in korumasına adadı. Bu ne sevgi ah bu ne ıstırap. Bu kalkanın İran’a karşı olması en yakın kardeşimizi bize düşman etmektedir. Ve bu kalkan yüzünden haklıdırlar. Bu ne kadar yanlış bir davranış. Emir büyük yerden. Bir sahsın ve ülkenin o kadar çok misyonu var ki, saymakla bitmez. En kolayı gruplandırmak olacak.  
AB ile Katolik nikâhı yapma misyonu, ABD’nin her türlü istek ve emirlerini üçüncü ülkelere tebliğ misyonu.
Ekonomiyi IMF’nin misyonuna paralel sürdürme misyonu.
Dış politikada ABD ve sevgilisi İsrail’in yanında yer alma misyonu.
Bu arada one minute benzeri tiyatro misyonları.
İsrail’in uluslararası sularda şehit ettiği vatandaşlarımızdan dolayı feveranlar ve sonuç yok... Her önemli olayda yeni bir gündemle muhalefetle yersiz kavgalar çıkarma misyonu.
En son aldığımız haberlere göre de Apo ile misyonları da aynıymış. Zaten başından beri biliyorduk da kesinleşmiş oldu. Ne yazık ki, halkımız ayakta uyuyor. Yüzlerce sorun yaşanırken, Kürt sorunları, Yabancılara karşılık aranmadan altmış hektara kadar toprak satışları, tüm gelir kaynakları olan kuruluş ve müesseselerin kasasında para ve tüm değerleri ile bir yıllık vergi gelirinin altında özelleştirilmeleri. Ve dolayısıyla devletin tek gelir kaynağının hebası sonucu, bütçe açığının halkın sırtına yüklenmesi, Başkanlık sistemi ile parçalanmanın hızlandırılması misyonu.
Mahalli idarelerin yetkilerini arttırma gayesinin açıkça belirtilmesi, Anayasanın değiştirilme teşebbüsleri (Elbet değişiklikler yapılmalıdır ama, Cumhuriyetin temelleri olan maddelere dokunulması ve maddelerin guruplar olarak referanduma sunulması iyi niyet olmadığının delilidir. Her madde ayrı olarak değerlendirilmelidir.)
Milli bayramlarımızın ortadan kaldırılma misyonu. Bunun yerine Anneler günü, Babalar günü, sevgililer, sapıklar, kadınlar, barış, dostluk, vs günlerini ön plana çıkarma misyonu. Bunun yanında Atatürk’ün vefat gününü bayrama çevirmiş bir ülkede de, zaferlerinin yedi düveli incitiyor diye yok edilmesine bu millet neden göz yumuyor anlamak mümkün değil. Aman Yunanlılar gücenir. İngilizler alınır, Fransızlar gocunur. Anzaklar utanır. Ermeniler azar diye biz Türk milleti olarak kendi değerlerimize sırt çevirirsek, tarihimizi yabancı tarihçilere, eğitimimizi yabancı ağırlıklı komisyonlara havale edersek, bizim neyimiz kalır ki. En beceriksiz devlet adamlarının misyonunda, ülkesinin yer üstündeki ve yer altındaki kaynaklarını yabancı ülkelere peşkeş çekme, olamaz. Binlerce hektarlık maden sahaları yabancı firmalara saatler içinde ruhsatlanırken, yerli firmalara yıllarca zorluklar çıkarılan bu ülkede yakında kaynaksız kalma kesindir. (Devam edecek)