Yeni Mesaj gazetesi olarak, ülkemiz üzerindeki en büyük tehlikelerden olan misyonerlik faaliyetlerine ne kadar hassas olduğumuz milletçe biliniyor. Gerek hazırladığımız yazı dizilerinde, gerek makalelerde gerekse haberlerimizde bu tehlikeye dikkat çektik çekeceğiz. Ayrıca bu alanda yapılan çalışmaları da tanıtmaya çalıştık bugüne kadar. İşte bunlardan biri de Kaknüs Yayınları'ndan çıkan Şinasi Gündüz ve Mahmut Aydın imzalı Misyonerlik isimli kitap. Yazarlar kitabın önsözünde şu önemli tespitleri yapıyorlar: "Geçtiğimiz günlerde ulusal TV kanallarının birinde yapılan bir tartışma programında, bir kilise görevlisi üstüne basa basa her Hıristiyan kilisenin temel görevinin "misyonerlik" olduğunu vurguladı. Peki nedir bu misyonerlik ve kimdir bu misyonerler? İnancın basitçe ve bir o kadar da masumca-tebliğini amaçlayan bir faaliyet mi? Batı patentli sömürge faaliyetlerinin ve emperyalist niyetlerin öncü kuvveti mi, yoksa -kimilerinin ifadesiyle- "devletin altını oyan" kökü dışarıda sinsi bir hareket mi? Bilindiği üzere misyoner teşkilatlarının ülkemize yönelik faaliyetleri yeni değildir. Özellikle Osmanlı İmparatorluğunun Batı ülkeleri karşısında zayıflamaya başlaması ve Batılı emperyalist güçlerin Osmanlı'ya yönelik hemen her alanda üstünlüğü ele geçirmesine paralel olarak ülke topraklarındaki misyoner çalışmaları da artmış ve 19. yy'da had safhaya ulaşmıştır. Çünkü bu yüzyılda bir taraftan Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeni, Rum, Süryani ve Nasturi gibi Hıristiyan azınlıklara yönelik yapılan çalışmalar diğer taraftan da ülkenin hemen her köşesine açılan misyoner okullarıyla halk inançlarından, gelenkelerinden, örf ve adetlerinden uzaklaştırılmaya ve böylelikle Hıristiyan propagandasına hazır hale getirilmeye çalışılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu izleyen yıllarda misyonerlik faaliyetlerinde bir duraklama ve gerilme yaşanmışsa da 1980'li yılların sonunda doğu bloğunun çökmesi, küreselleşme, kitle iletişim araçları ve teknolojinin oluşturduğu yeni imkânlar misyoner kuruluşlarının ülkemizde yeniden boy göstermesine sebebiyet vermiştir.
Misyonerlerin anahtarı: Anadolu
Çünkü Anadolu, daha 19. yüzyılda, misyoner teşkilatları tarafından misyonerlik faaliyetleri açısından Asya'nın anahtarı olarak ilan edilmişti. Bütün bu gelişmelere rağmen, hakkında fazlaca konuşulmayan misyonerlik faaliyetleri, son zamanlarda yayında ve basında yer alan tartışma programları, paneller, yazılı ve sözlü yorum ve değerlendirmelerle birden bire ülke gündeminin ilk sıralarına oturdu. Ancak üzülerek ifade etmeliyiz ki halkı doğrudan ilgilendiren bu hassas konu, TV ekranlarında genellikle kavgalı tartışmalara dönüştürülerek reyting hazretlerine kurban edildi. TV ekranlarında boy gösteren -sözde- konunun uzmanlarının bağrışları arasında yapılan programlar, izleyicilerin zihninde konunun aydınlatılması bir tarafa, çoğunlukla daha da zihinlerin karışmasına yol açtı. Hatta, Müslüman-Türk kesimi temsil eden tartışmacıların ortaya koyduğu üsluba karşı bazı Hıristiyan katılımcıların takındığı saygılı, hoşgörülü ve alttan alıcı tavır, -bazı köşe yazarlarının da dikkatini çetktiği gibi- programları, Hıristiyanlığın ve misyonerliğin reklamını/propagandasını yapar bir görüntüye soktu. Yazılı ve görsel basında, misyonerlik faaliyetleriyle yakından irtibatlı olark tartışılan bir diğer konu, Yunanistan'ın özellikle Karadeniz bölgesinde yaptığı Pontusçuluk porpagandasıydı. Özellikle bu bağlamda Giresun Jandarma Komutanı Tuğgneral Baki Onurlubaş'ın son yıllarda Pontus idealini yeniden canlandırmak için yörede yapılan faaliyetlere dikkat çekerek gereken önlemlerin acilen alınmasını talep eden demeci basında büyük yankı buldu. Hatta bazı basın organları, konunun MGK gündemine geleceğini bile yazdılar. (...) Bu çalışmada temel hedefimiz misyonerlik ve Türkiye'deki misyonerlik faaliyetleri ile ilgili Türk kamuoyuna, konuyu genel hatlırayla tanıtıp bilgilendirmektir.
Misyonerlerin anahtarı: Anadolu
Çünkü Anadolu, daha 19. yüzyılda, misyoner teşkilatları tarafından misyonerlik faaliyetleri açısından Asya'nın anahtarı olarak ilan edilmişti. Bütün bu gelişmelere rağmen, hakkında fazlaca konuşulmayan misyonerlik faaliyetleri, son zamanlarda yayında ve basında yer alan tartışma programları, paneller, yazılı ve sözlü yorum ve değerlendirmelerle birden bire ülke gündeminin ilk sıralarına oturdu. Ancak üzülerek ifade etmeliyiz ki halkı doğrudan ilgilendiren bu hassas konu, TV ekranlarında genellikle kavgalı tartışmalara dönüştürülerek reyting hazretlerine kurban edildi. TV ekranlarında boy gösteren -sözde- konunun uzmanlarının bağrışları arasında yapılan programlar, izleyicilerin zihninde konunun aydınlatılması bir tarafa, çoğunlukla daha da zihinlerin karışmasına yol açtı. Hatta, Müslüman-Türk kesimi temsil eden tartışmacıların ortaya koyduğu üsluba karşı bazı Hıristiyan katılımcıların takındığı saygılı, hoşgörülü ve alttan alıcı tavır, -bazı köşe yazarlarının da dikkatini çetktiği gibi- programları, Hıristiyanlığın ve misyonerliğin reklamını/propagandasını yapar bir görüntüye soktu. Yazılı ve görsel basında, misyonerlik faaliyetleriyle yakından irtibatlı olark tartışılan bir diğer konu, Yunanistan'ın özellikle Karadeniz bölgesinde yaptığı Pontusçuluk porpagandasıydı. Özellikle bu bağlamda Giresun Jandarma Komutanı Tuğgneral Baki Onurlubaş'ın son yıllarda Pontus idealini yeniden canlandırmak için yörede yapılan faaliyetlere dikkat çekerek gereken önlemlerin acilen alınmasını talep eden demeci basında büyük yankı buldu. Hatta bazı basın organları, konunun MGK gündemine geleceğini bile yazdılar. (...) Bu çalışmada temel hedefimiz misyonerlik ve Türkiye'deki misyonerlik faaliyetleri ile ilgili Türk kamuoyuna, konuyu genel hatlırayla tanıtıp bilgilendirmektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.