İçinde bulunduğumuz Muharrem ayı, İmam Hüseyin ve 72 yareninin Kerbela'da şehit edilmesinden dolayı Ehl-i Beyt âşıkları ve sevenleri için matem ayıdır.
Ehl-i Beyt gerçeği Hz. Ali ve evlatlarıyla halifelik çekişmesine giren Muaviye, Yezit ve diğer halifeler tarafından Sünni dünyada gizlenmiş ve karartılmış tevillerle mecrasından saptırılmıştır.
Çünkü Ehl-i Beyt gerçeği gerçek manada ümmet tarafından öğrenilirse hak edilmemiş halifelik makamında rahat oturamazlardı.
Ehl-i Beyt gerçeğine gelecek olursak…
Peygamber (s.a.v) Allah'ın Kitabı'nı tanıtarak, ona sarılmanın farz olduğunu bildirdikten sonra şöyle buyurdu: "Ehl-i Beyt'im hakkında size Allah'ı hatırlatıyorum." Ve bunu üç defa tekrar etti.
"Kur'an bize yeter" diyenler, Allah Resulü'nün şu hadisini özellikle okusunlar:
Sünni tarih kitaplarından El-Ma'rifet-ü vet-Tarih'te (cilt 1, sayfa 538), Ebuzer-i Gifarî Hazretleri şöyle anlatıyor: "Size sadece Rasûlullah'tan duyduğumu anlatacağım. Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: Ey insanlar! Aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; Allah'ın Kitabı ve itretim, Ehl-i Beyt'im. Bunların biri öbüründen daha üstündür, o da Allah'ın Kitabı'dır. Bunlar Kevser havuzun başında, bana gelip çatıncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar. Bunlar Nuh'un gemisine benzer, binmeyen boğulur."
Tabii ki, Allah resulü bu hadisi, Kur'an ışığında söylüyordu.
Nitekim, Yüce Allah: "Ey Ehl-i Beyt! Yüce Allah sizden, her türlü günahı, haramı, fenalığı, çirkinliği, basitliği uzaklaştırmak ve sizi tertemiz yapmak istiyor" (Ahzab: 33) buyurmuştur.
Hz. Peygamber Tathir ayetinin (Ahzab-33) nazil olmasıyla birlikte, Hz. Fatıma'yı, Hz. Ali'yi, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i abasının altına alarak bunlar benim Ehl-i Beyt'im diye tanıtmış ve bu beş özel insan, tarihte "Hamse-i Âl-i Abâ" (abanın altındaki beşli) olarak ifade edilmiştir.
Yüce Allah: "De ki (Muhammedim), Ben peygamberliğimi tebliğime karşılık sizden, Ehl-i Beytim'i sevmenizden başka hiçbir ücret istemiyorum." (Şura: 23)
Bu ayet, Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i ve onların pak soyunu sevmek hususunda nazil olan Meveddet ayetidir.
Meveddet, güçlü bir sevgi ile sevmek, bu sevgiyle bağlanmak anlamındadır.
Sünni bir kaynak olan Taberi'nin Zehairü'l-Ukba eserinin 25'inci sayfasında bu ayetle alakalı olarak Abdullah ibn-i Abbas'dan şu hadis nakledilmektedir:
Meveddet ayeti indiği zaman ashab Rasulullah'a (s.a.v) sordular:
"Ya Rasulallah, meveddetleri bizlere vacip olan bu şahıslar kimlerdir?"
Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Meveddetleri sizlere vacip olanlar; Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'dir."
Dikkat ederseniz, "yakınlar" olarak Allah Resulü'nün kastettiği Ehl-i Beyt'tir.
Hz. Peygamber bir gün Hz. Hasan (a.s.) ve Hz. Hüseyin (a.s.)'in ellerinden tuttu ve şöyle dedi:
"Bir kimse Beni severse ve şu ikisini (Hasan ve Hüseyin) bir de bunların anasını (Hz. Fatıma) ve babasını (İmam Ali) severse, kıyamet gününde dereceleri benimle beraber olur." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin, s.119; Tirmizi, Sünen, Menakıb, 31; İbn Sa'd, Tabakat, c.3, s.19-20)
Bütün mezhep imamlarımız Ehl-i Beyt'te olan sevgilerini belirtmiş ve bu yolda büyük çileler çekmiştir. Şafii mezhebinin kurucusu olan İmam Şafi hazretleri bu ayeti delil göstererek "Ehl-i Beyt'i sevmenin farz olduğunu" belirtmiştir.
Allah, Ehl-i Beyt'i gerçek manada sevmeyi, onlara yapılan haksızlık ve zulüm karşısında taraf olmayı nasip etsin.
Ehl-i Beyt gerçeği Hz. Ali ve evlatlarıyla halifelik çekişmesine giren Muaviye, Yezit ve diğer halifeler tarafından Sünni dünyada gizlenmiş ve karartılmış tevillerle mecrasından saptırılmıştır.
Çünkü Ehl-i Beyt gerçeği gerçek manada ümmet tarafından öğrenilirse hak edilmemiş halifelik makamında rahat oturamazlardı.
Ehl-i Beyt gerçeğine gelecek olursak…
Peygamber (s.a.v) Allah'ın Kitabı'nı tanıtarak, ona sarılmanın farz olduğunu bildirdikten sonra şöyle buyurdu: "Ehl-i Beyt'im hakkında size Allah'ı hatırlatıyorum." Ve bunu üç defa tekrar etti.
"Kur'an bize yeter" diyenler, Allah Resulü'nün şu hadisini özellikle okusunlar:
Sünni tarih kitaplarından El-Ma'rifet-ü vet-Tarih'te (cilt 1, sayfa 538), Ebuzer-i Gifarî Hazretleri şöyle anlatıyor: "Size sadece Rasûlullah'tan duyduğumu anlatacağım. Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: Ey insanlar! Aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; Allah'ın Kitabı ve itretim, Ehl-i Beyt'im. Bunların biri öbüründen daha üstündür, o da Allah'ın Kitabı'dır. Bunlar Kevser havuzun başında, bana gelip çatıncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar. Bunlar Nuh'un gemisine benzer, binmeyen boğulur."
Tabii ki, Allah resulü bu hadisi, Kur'an ışığında söylüyordu.
Nitekim, Yüce Allah: "Ey Ehl-i Beyt! Yüce Allah sizden, her türlü günahı, haramı, fenalığı, çirkinliği, basitliği uzaklaştırmak ve sizi tertemiz yapmak istiyor" (Ahzab: 33) buyurmuştur.
Hz. Peygamber Tathir ayetinin (Ahzab-33) nazil olmasıyla birlikte, Hz. Fatıma'yı, Hz. Ali'yi, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i abasının altına alarak bunlar benim Ehl-i Beyt'im diye tanıtmış ve bu beş özel insan, tarihte "Hamse-i Âl-i Abâ" (abanın altındaki beşli) olarak ifade edilmiştir.
Yüce Allah: "De ki (Muhammedim), Ben peygamberliğimi tebliğime karşılık sizden, Ehl-i Beytim'i sevmenizden başka hiçbir ücret istemiyorum." (Şura: 23)
Bu ayet, Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i ve onların pak soyunu sevmek hususunda nazil olan Meveddet ayetidir.
Meveddet, güçlü bir sevgi ile sevmek, bu sevgiyle bağlanmak anlamındadır.
Sünni bir kaynak olan Taberi'nin Zehairü'l-Ukba eserinin 25'inci sayfasında bu ayetle alakalı olarak Abdullah ibn-i Abbas'dan şu hadis nakledilmektedir:
Meveddet ayeti indiği zaman ashab Rasulullah'a (s.a.v) sordular:
"Ya Rasulallah, meveddetleri bizlere vacip olan bu şahıslar kimlerdir?"
Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Meveddetleri sizlere vacip olanlar; Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'dir."
Dikkat ederseniz, "yakınlar" olarak Allah Resulü'nün kastettiği Ehl-i Beyt'tir.
Hz. Peygamber bir gün Hz. Hasan (a.s.) ve Hz. Hüseyin (a.s.)'in ellerinden tuttu ve şöyle dedi:
"Bir kimse Beni severse ve şu ikisini (Hasan ve Hüseyin) bir de bunların anasını (Hz. Fatıma) ve babasını (İmam Ali) severse, kıyamet gününde dereceleri benimle beraber olur." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin, s.119; Tirmizi, Sünen, Menakıb, 31; İbn Sa'd, Tabakat, c.3, s.19-20)
Bütün mezhep imamlarımız Ehl-i Beyt'te olan sevgilerini belirtmiş ve bu yolda büyük çileler çekmiştir. Şafii mezhebinin kurucusu olan İmam Şafi hazretleri bu ayeti delil göstererek "Ehl-i Beyt'i sevmenin farz olduğunu" belirtmiştir.
Allah, Ehl-i Beyt'i gerçek manada sevmeyi, onlara yapılan haksızlık ve zulüm karşısında taraf olmayı nasip etsin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alaiddin Özkar / diğer yazıları
- Bugün 10 Muharrem, gelin bugün ağlayalım / 05.07.2025
- İmam Hüseyin için gözyaşı dökmek / 02.07.2025
- Neden Ehl-i Beyt? / 01.07.2025
- Don sebep, enflasyon sonuç / 24.04.2025
- Kilis Valisi ve Belediye Başkanı’na açık mektup / 07.12.2024
- Vergi, ceza, zam / 17.09.2024
- Üniversite mezunu işçiler / 29.07.2024
- Kurbandan maksat / 14.06.2024
- Herkes, şehrül-emin olabilir mi? / 16.01.2024
- Ömür sermayesi bitmeden / 11.01.2024
- İmam Hüseyin için gözyaşı dökmek / 02.07.2025
- Neden Ehl-i Beyt? / 01.07.2025
- Don sebep, enflasyon sonuç / 24.04.2025
- Kilis Valisi ve Belediye Başkanı’na açık mektup / 07.12.2024
- Vergi, ceza, zam / 17.09.2024
- Üniversite mezunu işçiler / 29.07.2024
- Kurbandan maksat / 14.06.2024
- Herkes, şehrül-emin olabilir mi? / 16.01.2024
- Ömür sermayesi bitmeden / 11.01.2024