Elli yaşına merdiven dayamış ilim-irfan sahibi ve bulunduğu mevkide milleti aydınlatmak için çırpınan, fırsat buldukça da memleketini ziyarete koşan Muhlis Hoca ile Topdağı'nda, Aziziye Tabyası'nda, Nene Hatun'un mezarının başındayız.
Ben, bildiğim kadar, tabyaları, Gazi Ahmet Muhtar Paşa'yı, 1877'de yaşanan Rus baskınını, binlerce askerimiz ve sivil halkın şehit edilmesinde Ermenilerin kalleşliklerini? anlatıyorum ve Bekir Sıtkı Erdoğan'ın meşhur şiirini okumaya çalışıyorum:
Bir şimşek çakıyor yine bir şimşek
Çakıyor Erzurum Tabyalarından
Toplanmış nameler neneler tek tek
Bakıyor Erzurum tabyalarından
Yediden yetmişe tek vücut tek can
Erzurum bir sevda, Erzurum vatan
Taptaze bir yara gibi hep o kan,
Akıyor Erzurum tabyalarından...
Üçüncü kıtaya başlamadan Muhlis Hoca'nın ciddi ciddi ağladığını fark ediyorum. Ve ben de konuşmamı sürdüremiyorum. Diyor ki Muhlis Hoca: "Ben Erzurumluyum ve imam hatip lisesinde 4. sınıfa kadar burada okudum ve şehrimizin hemen yanıbaşında böyle bir tarih yattığını, böylesine hatıralarla dolu olduğunu ve kahraman anamız Nene Hatun'un da bu tepede medfun olduğunu şimdi öğrendim. Hem kendi adıma, hem de bu şehirde bana öğretmenlik yapan tüm hocalarım adına ağlıyorum.
Yazıklar olsun! İnsan tarihinden bu kadar mı gafil olur, ecdadından bu kadar mı kopuk olur? Birisi bahsetseydi, birisi yönlendirseydi ben şimdiye kadar elli sefer gelmez miydim?"
Arkadaşımız yaşlı gözleri ile bir Nene Hatun'un mezarını, bir tam karşı dağın yamacında Abdurrahman Gazi türbesini, bir de kuş bakışı Erzurum'u süzerken konuşmasını sürdürüyor:"Bir vesile ile Kahramanmaraş'ta bulunuyorduk. Sütçü İmam'ın kabrini ziyaret edelim dedik. Yaklaşık on ayrı kişiye sorduk. Bir bilene rastlamadık. En son yaşlı bir amcamızın tarifi ve yardımı ile Sütçü İmam'ı ziyaret edebildik. O gün de bugün gibi çok üzülmüştüm. Dedesinin mezarından habersiz torunlar olduk diye hayıflanmıştım. Demek ki bana da bir ziyaretçi Erzurum'da Nene Hatun'un mezarını sorsaydı bilmeyecektim. Şehirdeki tüm eğitimcilerin kulakları çınlasın!"
Dedim ki; senin hüznünü biraz daha arttırmak için değil ama, bir gerçeğin tespiti için şunu söyleyeyim, bu şehirde güya eğitimci biraz da diyalogcu arkadaşlar, Anadolu'nun saf çocuklarını toplayıp doğru Trabzon'a Sümela Manastırı'na götürüyorlar, haberiniz olsun. Bu köşede, "Erzurum Tabyalarından" adlı şiirin tamamını birkaç kez yayınladık ama kalan kıtaları birkaç kez daha buraya alalım ve Bekir Sıtkı'nın bu şiirini bu tepelere kocaman harflerle yazılması teklifimizi tekrarlayalım.
Bu sevda bir sel ki teşnedir kine
Bir kez kabardı mı sığmaz bendine
Bu sevda yıllardır bizi kendine
Çekiyor Erzurum Tabyalarından.
Ahmet Muhtar Paşam al bizi yürüt!
Küffarın kökünü yeniden kurut!
Dün bugün misali hala kan barut
Kokuyor Erzurum Tabyalarından.
Dadaşıma artık, ha ateş ha kar,
Burada savaşın adı "kanlı bar"
Ovaya sis değil mücahit ruhlar
Çöküyor Erzurum tabyalarından.
Gökler alev alev, yer bayrak bayrak
Ya şu ufuklara, şu dağlara bak
Bu gece dünyada başka bir şafak
Söküyor Erzurum Tabyalarından.
Bekir Sıtkı'm şaşma nice bir tarih
Gündüzü bir tarih gece bir tarih
Destanı sen değil koca bir tarih
Okuyor Erzurum Tabyalarından.
Ben, bildiğim kadar, tabyaları, Gazi Ahmet Muhtar Paşa'yı, 1877'de yaşanan Rus baskınını, binlerce askerimiz ve sivil halkın şehit edilmesinde Ermenilerin kalleşliklerini? anlatıyorum ve Bekir Sıtkı Erdoğan'ın meşhur şiirini okumaya çalışıyorum:
Bir şimşek çakıyor yine bir şimşek
Çakıyor Erzurum Tabyalarından
Toplanmış nameler neneler tek tek
Bakıyor Erzurum tabyalarından
Yediden yetmişe tek vücut tek can
Erzurum bir sevda, Erzurum vatan
Taptaze bir yara gibi hep o kan,
Akıyor Erzurum tabyalarından...
Üçüncü kıtaya başlamadan Muhlis Hoca'nın ciddi ciddi ağladığını fark ediyorum. Ve ben de konuşmamı sürdüremiyorum. Diyor ki Muhlis Hoca: "Ben Erzurumluyum ve imam hatip lisesinde 4. sınıfa kadar burada okudum ve şehrimizin hemen yanıbaşında böyle bir tarih yattığını, böylesine hatıralarla dolu olduğunu ve kahraman anamız Nene Hatun'un da bu tepede medfun olduğunu şimdi öğrendim. Hem kendi adıma, hem de bu şehirde bana öğretmenlik yapan tüm hocalarım adına ağlıyorum.
Yazıklar olsun! İnsan tarihinden bu kadar mı gafil olur, ecdadından bu kadar mı kopuk olur? Birisi bahsetseydi, birisi yönlendirseydi ben şimdiye kadar elli sefer gelmez miydim?"
Arkadaşımız yaşlı gözleri ile bir Nene Hatun'un mezarını, bir tam karşı dağın yamacında Abdurrahman Gazi türbesini, bir de kuş bakışı Erzurum'u süzerken konuşmasını sürdürüyor:"Bir vesile ile Kahramanmaraş'ta bulunuyorduk. Sütçü İmam'ın kabrini ziyaret edelim dedik. Yaklaşık on ayrı kişiye sorduk. Bir bilene rastlamadık. En son yaşlı bir amcamızın tarifi ve yardımı ile Sütçü İmam'ı ziyaret edebildik. O gün de bugün gibi çok üzülmüştüm. Dedesinin mezarından habersiz torunlar olduk diye hayıflanmıştım. Demek ki bana da bir ziyaretçi Erzurum'da Nene Hatun'un mezarını sorsaydı bilmeyecektim. Şehirdeki tüm eğitimcilerin kulakları çınlasın!"
Dedim ki; senin hüznünü biraz daha arttırmak için değil ama, bir gerçeğin tespiti için şunu söyleyeyim, bu şehirde güya eğitimci biraz da diyalogcu arkadaşlar, Anadolu'nun saf çocuklarını toplayıp doğru Trabzon'a Sümela Manastırı'na götürüyorlar, haberiniz olsun. Bu köşede, "Erzurum Tabyalarından" adlı şiirin tamamını birkaç kez yayınladık ama kalan kıtaları birkaç kez daha buraya alalım ve Bekir Sıtkı'nın bu şiirini bu tepelere kocaman harflerle yazılması teklifimizi tekrarlayalım.
Bu sevda bir sel ki teşnedir kine
Bir kez kabardı mı sığmaz bendine
Bu sevda yıllardır bizi kendine
Çekiyor Erzurum Tabyalarından.
Ahmet Muhtar Paşam al bizi yürüt!
Küffarın kökünü yeniden kurut!
Dün bugün misali hala kan barut
Kokuyor Erzurum Tabyalarından.
Dadaşıma artık, ha ateş ha kar,
Burada savaşın adı "kanlı bar"
Ovaya sis değil mücahit ruhlar
Çöküyor Erzurum tabyalarından.
Gökler alev alev, yer bayrak bayrak
Ya şu ufuklara, şu dağlara bak
Bu gece dünyada başka bir şafak
Söküyor Erzurum Tabyalarından.
Bekir Sıtkı'm şaşma nice bir tarih
Gündüzü bir tarih gece bir tarih
Destanı sen değil koca bir tarih
Okuyor Erzurum Tabyalarından.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025