Musalar ve firavunlar

İnsanlığın tarih sahnesine çıkışından günümüze kadar ne tevhidi savunan ne Musalar, ne de Musalar nezdinde Allah'a (c.c.) savaş açan firavunlar eksik olmuştur?Bilinir ki; Musa (a.s.) ulû'l-azim olup dört büyük kitaptan Tevrat kendisine indirilmiş bir peygamberdir. "Firavun" kelimesi ise eski Mısır krallarına verilen bir unvandır. Dolayısıyla tek bir şahsı ifade etmek için kullanılmamıştır. Hz. Musa (a.s.), Mısır Kralı II. Ramses'in hüküm sürdüğü ve halkına her türlü zulmü reva gördüğü bir dönemde peygamber olarak gelmiş ve bu firavunla mücadele etmiştir. II. Ramses'in yaptığı zulümler nedeniyle "Firavun" ismi zulmü temsilen bir sembol haline gelmiştir.Ebu Cehil ölüm döşeğindeyken Abdullah bin Mesud'a, "Peygambere kendisinden halen nefret ettiğimi söyle" demiş. Bu haberi alan Resûlullah Efendimiz, "Benim firavunum, kardeşim Musa'nın firavununu geçti. O ölmeden önce iman etmek istemişti" diyerek firavunun tek bir şahsı değil bir karakteri ifade ettiğine dikkat çekmiştir.Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim evrensel olup tüm zamanlara hitap etmektedir. Allah (c.c) Kur'an-ı Kerim'de, Musa'nın (a.s.) Firavun'la yaptığı mücadelenin kıssalarını anlatırken bakın firavunun vasıflarını nasıl bildiriyor bizlere. Bakara suresinin 49. ayet-i kerimesinde buyrulur ki: "Hani sizi, size en kötü işkenceleri uygulayan, erkek çocuklarınızı öldürüp kadınlarınızı sağ bırakan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Başınıza gelen bu durumda sizin için Rabb'inizin büyük bir imtihanı vardı". Yine Kasas Suresi'nin 4. Ayet-i kerimesinde Allah (c.c) buyuruyor: "Doğrusu Firavun (bulunduğu) yerde büyüklenmiş ve oranın ahalisini gruplara ayırmıştı. Onlardan bir kitleyi zayıf düşürüyor onların oğullarını öldürüp kadınlarını sağ bırakıyordu. Çünkü o bozgunculardandı." Bu ayeti kerimelerde bize bildirilir ki firavun zalim ve bölücü bir zihniyete sahip.Firavunları bekleyen sonla ilgili olarak Allah (c.c) Âl-i İmran Suresi'nin 11. ayet-i kerimesinde buyuruyor: "Tıpkı Firavun ve ailesi ve onlardan önce olanlar gibi, ki onlar bizim ayetlerimizi inkâr ettiler, Allah da günahlarından dolayı onları yakaladı (helâk etti). Allah, cezası çok şiddetli olandır." Allah (c.c) bu ayet-i kerimede dikkat çekiyor ki; geçmişten günümüze firavunların takip ettiği yol ve onların yolundan gidenlerin de aynı sona kavuşacaklar.Kur'an-ı Kerim'de bu konuda daha birçok ayet bulmak mümkün. Öyle ki, Kur'an-ı Kerim'de geçen firavunun özelliklerine bakarak günümüz firavunlarının farkına varmamız çok da zor olmasa gerek. Günümüz firavunlarının farkına vardığımız zaman dolayısıyla günümüzün Musaları da ortaya çıkmış olur. Eğer bir halk, zulüm, zillet ve yok oluş içinde ise o halk kendi içinden yeni Musalar, Yusuflar ve Hüseyinler çıkarmak zaruretindedir. Bugün firavunun yolundan gidenler de var sahnede Musa'nın yolundan gidenler de. Gidilecek yol iki: Ya firavunların peşinden gideceksiniz ya da Musaların. Unutmayınız ki, kime uyarsanız siz ondansınız. Firavunların peşinden gidenlerin çokluğu sizi aldatmasın. Her dönemde Musaların peşinde gidenlerin sayısı firavunların peşinden gidenlerin sayısından az olmuştur. Bu konuda ölçümüz Kur'an-ı Kerim ve Ehl-i Beyt olmalıdır.Esasında yaşanan hep aynı. Tevhidî mücadele; iman ve küfür, hak ve bâtıl mücadelesi... Hz. İbrahim ve karşısında Nemrut, Bedir'de Hz. Muhammed (s.a.a.) ve karşısında Ebu Cehil, Sıffin'de Hz. Ali (r.a) ve karşısında Muaviye ve zulüm diyarı Kerbela'da İmam Hüseyin ve karşısında Yezid...Bir tarafta Hakkı savunan Musalar, diğer tarafta Hakk'a savaş açan firavunlar... İşte bu mücadele kıyamet sabahına kadar da devam edeceğe benzer. Mü'min, farkındalığı yüksek olan insandır. Unutmayalım ki bir topluluk kendini düzeltmedikçe Allah (c.c) o topluluğun gidişatını değiştirmez.