İstanbul'daki NATO ayağı, renkli görüntüler arasından sıyrılarak global ölçekli sorunlara çözüm aramaya çalışıyor.
Zirvenin gündeminde Afganistan ve Irak bağlamında sorunlar yeralsa da; global terör gerekçesi ile yeni ve sorunlu bir döneme de kapı aralanmış olacak.
Soğuk Savaş zihniyeti paralelinde tek düşman olarak tanımlanan Rusya ve Doğu Bloku'nun yerini, çok yönlü tehditler alacak.
Batı Avrupa'nın barışı adına yola çıkan ve bu çıkışla üye sayısını da 26'ya çıkaran örgüt, yeni ve sorunlu süreçte daha aktif bir rol almayı düşünüyor.
ABD ile AB arasındaki gizli çatlakların bir nevi tamiri için uğraşının verileceği İstanbul toplantısında değişik ülkelerin değişik talepleri mevcut.
Sorunlu bir bölgede yeralan Gürcistan ve Azerbaycan'dan, Belçika ve İspanya'ya kadar NATO'nun elastikiyeti masaya yatırılacak.
BM'nin adeta askeri gücü olarak takviye edilmeye çalışılan NATO'dan Türkiye'nin de beklentileri var.
Tabi bu beklenti daha çok ABD paralelinde şekilleniyor.
NATO'nun ABD'den sonra en fazla askeri gücüne sahip Türkiye, hazır zaman ve zemin yakalamışken ABD'den kendisine yönelik daha etkin ve daha rasyonel açılımlar sunmasını bekliyor.
PKK sorunu, Kerkük problemi ve Avrupa Birliği muamması bunlardan belli başlıları.
"Türkiye'nin PKK sorunundaki hassasiyetini bildiğini, Kerkük'te durumun en etkili şekilde çözülmesi için gayret gösterileceğini ve Avrupa Birliği üyeliği konusunda Türkiye'nin arkasında olunacağını'' gönül alıcı vaadlerle ifade eden Başkan Bush'un bu sözlerinin altı çizilip bir yerlere not edilmesi lazım.
Başbakan Erdoğan'la Ankara'da görüşen ve Türkiye'nin belli konulardaki hassasiyetlerini dinleyen Bush'un, ileriki periyotta ne tepki vereceğini kestirmek şu aşamada mümkün değil.
Birkaç gerçek var o da; ABD'nin Irak'taki direnişten önce PKK'ile kolay kolay karşı karşıya gelmek istememesi.
Bir diğeri;Avrupa Birliği konusunda 'da Avrupalı başkanlarla kulis yapılabilecek olması.
Ancak; Bush'un bu atağı eskiden olduğu gibi bazı ülkelerin canını sıkabilecek.
Türkiye'nin tam üyeliği için tavsiyede bulunan ABD'ye son olarak Hollanda'dan sert yanıt geldi. Hollanda Başbakanı Balkanende, daha yeni "böyle bir baskı yapmanın anlamsız olduğunu ve Bush'a muhatap olamayacaklarını" söyledi.
Görüldüğü kadarıyla Bush'un tavsiyeleri öyle kolay dinlenir cinsten değil.
Bir diğer gerçek ise; Afganistan ve Irak'ta yaşananlar Fransa ve Almanya başta olmak üzere katılımcı çoğu ülkenin nefesinin daralmasına neden oluyor.
Doğu Avrupa ülkelerinin Afganistan ve Irak'a asker gönderme gibi bir seçenekle karşı karşıya kalmaları o ülkeleri korkutmakta.
30 Haziran olarak planlanmasına rağmen zirve sırasında işgal yönetimini Geçici Hükümete devreden ABD, bu kanalla kaybettiği sempatiyi toplamayı ve sözkonusu oluşuma meşruiyet kazandırmayı planlıyor.
Türkiye'ye verilmesi planlanan ve Türkiye'nin kullanıp kullanmamakta tereddüt olduğu 8.5 milyar dolarlık kredi dilimi de zirve öncesi taraflarca askıya alındı.
Bu askının temelinde de bazı kuşkular var.
Mali yönden ABD'ye sözde gebe(!) kalmamayı düşünen Hükümet, ne yaparsa yapsın ABD'nin askeri üs talebi gibi bir durumda mutlak surette geri adım atmak durumunda kalabilir.
Tarafların birbirlerinin zihnini okuduğu ve kafalarının gerisinde yatan projeleri devreye sokmak için biraraya geldikleri İstanbul'daki NATO zirvesinin sonuç metni Türkiye'nin yeni konumu başta olmak üzere dünyanın siyasal ve askeri coğrafyasını da yeniden şekillendiricek.
ABD'nin çıkmaya çalıştığı yerlere NATO sokulmaya çalışılıyor.
Zirvenin gündeminde Afganistan ve Irak bağlamında sorunlar yeralsa da; global terör gerekçesi ile yeni ve sorunlu bir döneme de kapı aralanmış olacak.
Soğuk Savaş zihniyeti paralelinde tek düşman olarak tanımlanan Rusya ve Doğu Bloku'nun yerini, çok yönlü tehditler alacak.
Batı Avrupa'nın barışı adına yola çıkan ve bu çıkışla üye sayısını da 26'ya çıkaran örgüt, yeni ve sorunlu süreçte daha aktif bir rol almayı düşünüyor.
ABD ile AB arasındaki gizli çatlakların bir nevi tamiri için uğraşının verileceği İstanbul toplantısında değişik ülkelerin değişik talepleri mevcut.
Sorunlu bir bölgede yeralan Gürcistan ve Azerbaycan'dan, Belçika ve İspanya'ya kadar NATO'nun elastikiyeti masaya yatırılacak.
BM'nin adeta askeri gücü olarak takviye edilmeye çalışılan NATO'dan Türkiye'nin de beklentileri var.
Tabi bu beklenti daha çok ABD paralelinde şekilleniyor.
NATO'nun ABD'den sonra en fazla askeri gücüne sahip Türkiye, hazır zaman ve zemin yakalamışken ABD'den kendisine yönelik daha etkin ve daha rasyonel açılımlar sunmasını bekliyor.
PKK sorunu, Kerkük problemi ve Avrupa Birliği muamması bunlardan belli başlıları.
"Türkiye'nin PKK sorunundaki hassasiyetini bildiğini, Kerkük'te durumun en etkili şekilde çözülmesi için gayret gösterileceğini ve Avrupa Birliği üyeliği konusunda Türkiye'nin arkasında olunacağını'' gönül alıcı vaadlerle ifade eden Başkan Bush'un bu sözlerinin altı çizilip bir yerlere not edilmesi lazım.
Başbakan Erdoğan'la Ankara'da görüşen ve Türkiye'nin belli konulardaki hassasiyetlerini dinleyen Bush'un, ileriki periyotta ne tepki vereceğini kestirmek şu aşamada mümkün değil.
Birkaç gerçek var o da; ABD'nin Irak'taki direnişten önce PKK'ile kolay kolay karşı karşıya gelmek istememesi.
Bir diğeri;Avrupa Birliği konusunda 'da Avrupalı başkanlarla kulis yapılabilecek olması.
Ancak; Bush'un bu atağı eskiden olduğu gibi bazı ülkelerin canını sıkabilecek.
Türkiye'nin tam üyeliği için tavsiyede bulunan ABD'ye son olarak Hollanda'dan sert yanıt geldi. Hollanda Başbakanı Balkanende, daha yeni "böyle bir baskı yapmanın anlamsız olduğunu ve Bush'a muhatap olamayacaklarını" söyledi.
Görüldüğü kadarıyla Bush'un tavsiyeleri öyle kolay dinlenir cinsten değil.
Bir diğer gerçek ise; Afganistan ve Irak'ta yaşananlar Fransa ve Almanya başta olmak üzere katılımcı çoğu ülkenin nefesinin daralmasına neden oluyor.
Doğu Avrupa ülkelerinin Afganistan ve Irak'a asker gönderme gibi bir seçenekle karşı karşıya kalmaları o ülkeleri korkutmakta.
30 Haziran olarak planlanmasına rağmen zirve sırasında işgal yönetimini Geçici Hükümete devreden ABD, bu kanalla kaybettiği sempatiyi toplamayı ve sözkonusu oluşuma meşruiyet kazandırmayı planlıyor.
Türkiye'ye verilmesi planlanan ve Türkiye'nin kullanıp kullanmamakta tereddüt olduğu 8.5 milyar dolarlık kredi dilimi de zirve öncesi taraflarca askıya alındı.
Bu askının temelinde de bazı kuşkular var.
Mali yönden ABD'ye sözde gebe(!) kalmamayı düşünen Hükümet, ne yaparsa yapsın ABD'nin askeri üs talebi gibi bir durumda mutlak surette geri adım atmak durumunda kalabilir.
Tarafların birbirlerinin zihnini okuduğu ve kafalarının gerisinde yatan projeleri devreye sokmak için biraraya geldikleri İstanbul'daki NATO zirvesinin sonuç metni Türkiye'nin yeni konumu başta olmak üzere dünyanın siyasal ve askeri coğrafyasını da yeniden şekillendiricek.
ABD'nin çıkmaya çalıştığı yerlere NATO sokulmaya çalışılıyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005