Karadeniz turunda olmam hasebiyle 10-15 günden beri yazı yazamadım. Okuyucularımızla hasbihal edemedim, e-mail posta kutumuz dolup taştı; birçoklarına cevap bile veremedim. Sadece bölgemize ve ülkemize değil, bilgisayarlarımıza dahi musallat oldular dahili ve harici bedhahlar...
İstanbul'dan başlayarak ülkemizin ta doğu ucuna kadar süren yolculuğum esnasında istisnasız her yörede, her beldede neyle karşılaştım, biliyor musunuz?
Toprakların haykırışlarıyla...
Anadolu'nun bereketli toprakları kıtlığı haykırıyor.
Uçsuz bucaksız ovalar, "Bizi IMF'den ve IMF'ci iktidardan kurtarın Allah aşkına!" diye haykırıyor...
O güzelim tahıl deposu ovalarımızda ins-cin top koşturuyor; ne ekim var, ne dikim...
Bir zamanlar dağlar gibi harmanların kaldırıldığı yerler şimdi bozkır haline gelmiş; ayrık otlarıyla kaplı bu uçsuz bucaksız arazilerin ortasında "cim karnında bir nokta gibi" birkaç at, birkaç başıboş eşek otlanıyor.
Adapazarı öyle, Tosya öyle, Bafra öyle, Çarşamba öyle, Terme öyle, Karadeniz öyle... Sebzenin, meyvenin, çeltiğin, buğdayın, fındığın, çayın deposu bu yörelerimiz IMF ve IMF'ci iktidar mağduru.
Toprak, can çekişiyor.
Toprak, en bereketli olması gereken bu mevsimde "kıtlık, kıtlık..." diye sayıklıyor. Siz bunun bir-iki sene sonrasını hesap edin.
Vatandaşta ise cep delik, cepken delik...
Aşık Veysel'in "Dost dost diye nicesine sarıldım/ Benim sadık yârim kara topraktır" dizeleriyle başlayan şiirini hatırladım İstanbul'dan Artvin'e doğru uzanırken...
Terme Kamyoncular Kooperatifi 2. Başkanı Fahri Kılıç beyefendi okkalı da bir yemin ederek ne dese beğenirsiniz; "İki haftadan beri buradan bir kamyon bile kaldırmadık hocam!"
Bu ne demek biliyor musunuz?
IMF'ci iktidarın milletimizi meteliğe muhtaç hale düşürmesiyle, en bereketli toprakların sahibi çiftçimiz can çekişiyor. Ovalardan büyük şehirlere götürecek mal yok, meyve yok, sebze yok... Çiftçimiz, tarım kesimimiz, ekerek zarar etmekten ise, ekmeyerek kâr etmeyi tercih etmiş vaziyette... Sebzede böyle, meyvede böyle, buğdayda böyle, pirinçte böyle, fındıkta böyle çayda böyle... Bu IMF'ci iktidarın önceki IMF'ci koalisyon gibi milletimizi sürüklemeye devam ettiği bu vahim gidişat, kıtlığın habercisidir.
Çiftçi üretiyor; karşılığında TL yok. Sebze-meyve üretiliyor; karşılığı yok. Buğday üretiliyor; karşılığı yok. Pirinç üretiliyor; karşılığı yok. Fındık üretiliyor; karşılığı yok. Çay üretiliyor; karşılığı yok... Hatta kota var, kontenjan var, sökmeye teşvik var.
TL yok; çünkü IMF, TL basımına yasak koydu.
Bu kadar ürün topraktan çıkartılıyor, bir tohum on veriyor, yüz veriyor; karşılığında TL basılsa ya... Millet de nefes alsa, ürününün bedelini, alın terinin karşılığını alsa ya... Alamaz. TL basılamaz.
Çünkü IMF öyle istemiyor; IMF'ci iktidar da verdiği taahhüdü aşamıyor.
İşte bu prangayı kıracak tek çözüm var ortada; Prof Dr. Haydar Baş'ın Cambridge ve Californiya üniversitelerinde dünya çapındaki uzmanlara sunduğu ve ödüller aldığı Milli Ekonomi Modeli, BTP'nin Milli Ekonomi Modeli... Bu modelde tarıma ilişkin bir formül de şu: Çiftçinin ürününün karşılığını, "ekmeden önce yarısını avans", diğer "yarısını da ürün teslimatı yapılırken peşin" olarak ödeme yöntemi... Hem de ürün fiyatının da "tam hakkı" verilerek.
Bu yöntem şart. Yani BTP şart... Dolayısıyla tarımda da Türkiye'nin B planı BTP.
Aksi halde "alçak sürünme"ye aynen devam...
Zaten BTP'den başka hiçbir partinin de söyleyecek ne sözü var, ne çözümü. Hepsi söyleyeceklerini söylediler. Hiçbirisi Türkçe konuşmadı; hepsi IMF'ce konuştu. Bu iktidar da aynen devam ediyor.
Asıl şoku hemşehrilerim yaşadı AKP hükümeti çay fiyatlarını açıklayınca... Ona da değinelim.
İstanbul'dan başlayarak ülkemizin ta doğu ucuna kadar süren yolculuğum esnasında istisnasız her yörede, her beldede neyle karşılaştım, biliyor musunuz?
Toprakların haykırışlarıyla...
Anadolu'nun bereketli toprakları kıtlığı haykırıyor.
Uçsuz bucaksız ovalar, "Bizi IMF'den ve IMF'ci iktidardan kurtarın Allah aşkına!" diye haykırıyor...
O güzelim tahıl deposu ovalarımızda ins-cin top koşturuyor; ne ekim var, ne dikim...
Bir zamanlar dağlar gibi harmanların kaldırıldığı yerler şimdi bozkır haline gelmiş; ayrık otlarıyla kaplı bu uçsuz bucaksız arazilerin ortasında "cim karnında bir nokta gibi" birkaç at, birkaç başıboş eşek otlanıyor.
Adapazarı öyle, Tosya öyle, Bafra öyle, Çarşamba öyle, Terme öyle, Karadeniz öyle... Sebzenin, meyvenin, çeltiğin, buğdayın, fındığın, çayın deposu bu yörelerimiz IMF ve IMF'ci iktidar mağduru.
Toprak, can çekişiyor.
Toprak, en bereketli olması gereken bu mevsimde "kıtlık, kıtlık..." diye sayıklıyor. Siz bunun bir-iki sene sonrasını hesap edin.
Vatandaşta ise cep delik, cepken delik...
Aşık Veysel'in "Dost dost diye nicesine sarıldım/ Benim sadık yârim kara topraktır" dizeleriyle başlayan şiirini hatırladım İstanbul'dan Artvin'e doğru uzanırken...
Terme Kamyoncular Kooperatifi 2. Başkanı Fahri Kılıç beyefendi okkalı da bir yemin ederek ne dese beğenirsiniz; "İki haftadan beri buradan bir kamyon bile kaldırmadık hocam!"
Bu ne demek biliyor musunuz?
IMF'ci iktidarın milletimizi meteliğe muhtaç hale düşürmesiyle, en bereketli toprakların sahibi çiftçimiz can çekişiyor. Ovalardan büyük şehirlere götürecek mal yok, meyve yok, sebze yok... Çiftçimiz, tarım kesimimiz, ekerek zarar etmekten ise, ekmeyerek kâr etmeyi tercih etmiş vaziyette... Sebzede böyle, meyvede böyle, buğdayda böyle, pirinçte böyle, fındıkta böyle çayda böyle... Bu IMF'ci iktidarın önceki IMF'ci koalisyon gibi milletimizi sürüklemeye devam ettiği bu vahim gidişat, kıtlığın habercisidir.
Çiftçi üretiyor; karşılığında TL yok. Sebze-meyve üretiliyor; karşılığı yok. Buğday üretiliyor; karşılığı yok. Pirinç üretiliyor; karşılığı yok. Fındık üretiliyor; karşılığı yok. Çay üretiliyor; karşılığı yok... Hatta kota var, kontenjan var, sökmeye teşvik var.
TL yok; çünkü IMF, TL basımına yasak koydu.
Bu kadar ürün topraktan çıkartılıyor, bir tohum on veriyor, yüz veriyor; karşılığında TL basılsa ya... Millet de nefes alsa, ürününün bedelini, alın terinin karşılığını alsa ya... Alamaz. TL basılamaz.
Çünkü IMF öyle istemiyor; IMF'ci iktidar da verdiği taahhüdü aşamıyor.
İşte bu prangayı kıracak tek çözüm var ortada; Prof Dr. Haydar Baş'ın Cambridge ve Californiya üniversitelerinde dünya çapındaki uzmanlara sunduğu ve ödüller aldığı Milli Ekonomi Modeli, BTP'nin Milli Ekonomi Modeli... Bu modelde tarıma ilişkin bir formül de şu: Çiftçinin ürününün karşılığını, "ekmeden önce yarısını avans", diğer "yarısını da ürün teslimatı yapılırken peşin" olarak ödeme yöntemi... Hem de ürün fiyatının da "tam hakkı" verilerek.
Bu yöntem şart. Yani BTP şart... Dolayısıyla tarımda da Türkiye'nin B planı BTP.
Aksi halde "alçak sürünme"ye aynen devam...
Zaten BTP'den başka hiçbir partinin de söyleyecek ne sözü var, ne çözümü. Hepsi söyleyeceklerini söylediler. Hiçbirisi Türkçe konuşmadı; hepsi IMF'ce konuştu. Bu iktidar da aynen devam ediyor.
Asıl şoku hemşehrilerim yaşadı AKP hükümeti çay fiyatlarını açıklayınca... Ona da değinelim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019