Ne güzeldir nadim olmak?
Yaptığın bir yanlışı fark etmek, düzeltmeye çalışmak…
Ne güzeldir!
Asla ayıp değildir, aksine insan olmaktır. İnsan olduğunun farkına varmaktır… Yaşam bize her an bir şeyler öğreten büyük bir öğretmendir. Onun öğretisi sınıflarda öğretmenlerin, camilerde hocaların öğretisine benzemez.
Birisi hakkında düşündüğünüzün yanlış olduğunu olaylarla gösterir.
Yaptığınız bir davranışın yanlışlığını yine ilerde yaşadıklarınız ile anlatır.
Birisine çok güvenmenin veya güvenmemenin niye beklenen sonuçları vermediğini çok bariz bir takım duyumsamalar ile ispat eder.
O nedenle ön yargılardan arınmanın bir yolunu bulamıyoruz. Doğru düşündüğümüzü farz ettiğimizde yanlışa, yanlış düşündüğümüzü fark ettiğimizde doğru ile imtihan oluyoruz.
Bu bir akıl oyunları zinciri… Yaşadığımız sürece devam edecek. Yanlış yapanların yanlışın farkında olmaması, yanlışında ısrarcı olması, onun yanlışını görenlerin ikazlarına aldırmaması da bunun bir parçası.
Dostluk ve insanlık işte bu anlarda önem kazanıyor. Yanlış yaptığını gördüğünüz birisini eğer terk etmekte tereddüt etmiyorsanız bu da sizin sınavınız. Oysa sabırla onun yanlışını fark ettiği anda onun yanında olabiliyor ve nadim olması esnasında duyduğu pişmanlığı paylaşabiliyorsanız ne mutlu size!
İşte o zaman siz, hayat çizgisinde aynı yerde buluştuğunuz, arkadaş veya yoldaş olduğunuz birisinin pişmanlığını paylaşabiliyorsanız onun gerçek dostu oluyorsunuz. Onu terk ettiğinizde değil…
Yaradan sizi terk ediyor mu? Yaptığınız yanlışlardan, ona olan karşıt görüşlerinizden ötürü sizi yok sayıyor mu? Nedamet gösterip ona döndüğünüzde size yüz çeviriyor mu? Küsüyor veya darılıyor mu?
Elbette hayır. Çünkü yaratıcının ne sizin dostluğunuza ne de darılmanıza aldırdığını sanmıyorum. Olsa, olsa sevginizi bekliyordur. Çünkü o size yaşamanız için muhteşem bir hayat vermiştir ve bunu hiçbir şekilde kısıtlamamıştır.
Tüm kısıtları koyan, yanlış yollarda yürüyen, O'nun yardımını reddeden, O'nu unutan veya küçümseyen, hatta yok sayan sizler değil misiniz? Eğer bir gece yarısı yıldızlı bir gökyüzünü seyretmedi iseniz, ulu ağaçların ucundaki yaşam çizgilerini izlemedi iseniz, akan bir suda balığın ısrarla suyun akış yönüne değil tersine doğru yüzdüğünü görmedi iseniz, bir kuşun attığınız yemleri yemek için büyük bir sevinç içinde kanat çırpışına şahit olmadıysanız elbette çok şeyi eksik yaşamışsınız demektir.
Gökyüzünden süzülüp yüzünüzü ıslatan yağmurun, bir gün koynuna yatacağınız toprağın kokusunu, çakan şimşeğin veya düşen yıldırımın korkusunu yüreğinizde hissedip çocuklarınıza sarılmadı iseniz çok şeyi eksik yaşamışsınız demektir.
Yaşamı sadece nefsiniz ile cebiniz arasına sıkıştırmış iseniz, gözünüz paradan ve güzel evlerden, mobilyalardan, otomobillerden, kadınlardan başka bir şey görmemiş ise, siz zaten bu dünyada yaşamış sayılmazsınız.
Çünkü asıl güzellik; yaptığınız yanlışlardan ötürü kendinizden af dilemek, başkalarına karşı işlediğiniz günahlardan ötürü nadim olmak ve özür dilemekten geçer.
Sonunda ne kadar yaşarsanız yaşayın, ölüm gelip kapınızı çaldığında geride tek şey bırakıyorsunuz.
İyi anılmak veya kötü anılmak…
İşte sizin hayat bilançonuz budur.
Umarım hepimiz ölünce ardımızdan yaptığımız iyi işler ve iyiliklerle anılan kimselerden oluruz.
Çünkü;
Makam, mevki, güzellik ve servet geçicidir. Hepsi bu dünyanın aldatmacasıdır.
Geriye kalan, şu gök kubbede hoş bir nidadır.
Nadim olun… Bunu kendinizden esirgemeyin…
- Gençlik ve milli demokrasi… / 19.06.2025
- Savaş tamtamları… / 18.06.2025
- Ölenlerin yaşamı… / 06.06.2025
- Söz veren mi, sözünü tutan mı değerli? / 31.05.2025
- Arifler ve âlimler… / 20.05.2025
- Bir öğün, üç tabak yemek… / 13.05.2025
- Zirvede olmak… / 09.05.2025
- Bir saldırının düşündürdükleri… / 06.05.2025
- Yörükler… / 02.05.2025