Malum AKP hükümeti ile başlayan hukuktaki özgürlük, sınır tanımadan yoluna devam ediyor. Artık karşısına kim çıkarsa! Asker, polis, eski vekil, gazeteci, kulüp başkanı vs. Bir sabah ansızın (akşam veya öğlede olabilir) kapınız çalıyor. “Kim o” “Ben demokrasi” sözünü duyunca hemen açıyorsunuz. Gerisi malum… Bekle ki, hakkında delil bulunsun, iddianame hazırlansın! Tabi bu zaman işi. Haliyle devlet veya devleti yönetenler, seni mağdur etmemek için bakımını üstleniyorlar ve Silivri yatılı yerleşkesine yerleştiriyorlar…
Gazeteciler dedik! Bir çok gazeteci içerde. Bunlardan öne çıkanlar ise Ahmet Şık ve Nedim Şener oldu. Örgüt üyeliği iddiası ile tutuklandılar. Nedim Şener polisler arasında “Dokunan Yanar” diye bağırıyordu.
Hatta tutuklu gazeteciler ile ilgili bu süreçte Erdoğan taraf olmuş ve tutuklu gazetecilerin fikirlerinden ötürü değil, terör örgütü mensubu olmalarından ötürü tutuklandıklarını söyleyivermişti. Ama savcının iddianamesinde örgüt üyeliği değil, fikir üyeliği suçu isnat ediliyordu.
Neyse, 375 gün yattılar ve çıktılar. Ahmet Şık duruşunu hiç bozmadı. Hatta çıkıştaki çıkışından ötürü hakkında bir dava daha açıldı. Anladığım kadarıyla Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” na katılmaya niyeti yoktu.
Ya Nedim! Hatta Yılmaz Özdil “Nediiim” diye güzel bir yazı bile yazdı. Kendisi TV’lere çıktı, başından geçenleri anlattı gözyaşlarıyla. Duygulandık. Bak sen, şu hukukun üstünlüğüne inananların yaptıklarına dedik!
Sonra Nedim öyle bir şey yaptı ki, “Nedim Ben Sana Nediim” demek durumunda kaldım.
Hapisten çıkışta Nedim’in önünde “2T” seçeneği vardı. Ya Tatar Ramazan misyonunu üstlenecek, ya da Tayyip Erdoğan! Nedim, Tayyip Erdoğan modelini seçti. Ne mi yaptı?
Erdoğan hapse girmişti, cami, kışla, top, tüfek vs. dediği için. Bunları kime karşı kullanacaktı? Tabi ki ABD. Bu ABD karşıtlığı aşka dönüştü. Sonra, bu şarkı bitmez, diyerek çıktığı hapishaneden, hiçbir resmi sıfatı olmadan “Beyaz Sarayda” ağırlandı. Şarkının devamını zaten biliyor ve yaşıyorsunuz…
İşte Nedim’de bu profile benzer bir adım attı. Baştan sorayım; ABD’ye el uzatıp da, kolunu geçtim gönlünü kaptırmayan bir kişi tanıyor musunuz?
ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone bir resepsiyon veriyor. Bu resepsiyonda ödül verecek. (Yabancılardan ödül alanların halini biliyorsunuz)
Kimler yok ki! Hemde dudak ısırtan isimler “kadim dostun” mekânında. Bir tek dostun dostu yok.
K. Kılıçtaroğlu, Şafak Pavey, Rakel Dink, Sırrı Sakık, Hasip Kaplan ve eşi ile birlikte Nedim Şener. Resepsiyonun amacı Şafak Pavey’e “cesur kadın” ödülü vermek…
Şimdi Nedim’e gelirsek; Dokunan yanar, diye bağırıyordun. Gittin, kendi ayaklarınla teslim oldun.
Ya hu! O (Nedim) cemaati kastediyordu. Kardeşim! Bahsettiğin cemaati güçlü kılan kim? Bir ilkokul mezunu vaizin, koskoca bir ülkenin siyasi ve sosyal alanına bu derece direk müdahalede bulunması sıradan bir şey mi? Veya böyle bir olasılık var mı? Sahi cemaatin şimdiki ağasını kim besliyor? Bu sorunun cevabı ile “hür adamı kim besledi” sorusunun cevabı aynı çıkacaktır. Üstelik şifresiz olarak.
Ey Nedim! Sen ABD’nin ülkemiz ve dünya üzerindeki maddi ve manevi alanlardaki yapılanmalarını, amaçlarını, hedeflerini bilmiyor musun? Biliyorsun. Eee ne işin var orada. Ben sana ne diiim…
Ya Kılıçtaroğlu! Sorsan solcudur, iş, hak, emek, adalet, özgürlük vs. der. Gitmiş, emperyalizmin babasını ziyarete. Gitmiş kapitalizmin vahşi baş aktörünün evine. Hem de Meclis’imizde açıkça ülkemi tehdit eden isimlerle. Sonra AKP’ye rakip olacakmış, iktidardan indirecekmiş…
Erdoğan’ın dostu ABD. Kılıçtaroğlu’nun dostu ABD. O zaman Erdoğan dosttur Kılıçtaroğlu. İşlemin sonucu bu. Dost dosta rakip olmaz, kuralını unutmayın…
Erdoğan ne yapsın!
Bankanın birindeyim. İşlem uzadı. Yaşlı bir amca. Sakallı. Elinde bir sürü belge. Ha bire konuşuyor, şikâyet ediyor. Bankacılık sisteminden yakınıyor. Büyüklerim “karışma” demişlerdi ama dayanamadım, yine karıştım. Amca, Türkiye’de en çok kazanan sektör hangisi? Bankalar, dedi. Ne yapıyorlar? Faizli para satıyorlar. Niye şikâyet ediyorsun… Erdoğan düşünsün, dedim. Ya, Erdoğan’ın ne suçu var, deyince kısa devre yaptı benim beyin. Sus, o zaman, otur oturduğun yerde…
Evet, vatandaş hayatından şikâyetçi ama dillerinde de “Erdoğan ne yapsın” türküsü.
* 12 askerimiz şehit olmuş. Erdoğan ne yapsın!
* PKK azıtmış, 6 şehit daha, İstanbul’u, doğuyu ateşe vermişler. Erdoğan ne yapsın!
* Benzin 5 TL’ye dayanmış. Erdoğan ne yapsın!
* Asgari ücretle geçinemiyormuş. Erdoğan ne yapsın!
* Hapishaneler dolup taşmış, fuhuş, içki tarihi rekorlara çıkmış. Erdoğan ne yapsın!
* Hıristiyan olmayan yerlere bile kiliseler açılıyormuş, gençlerimiz din değiştiriyormuş, diyalogla çok dinlilik ortaya çıkmış. Erdoğan ne yapsın!
* Müslümanlarla küs, haçlılarla kanka olmuşuz. Erdoğan ne yapsın!
Hülasa liste uzun. Vatandaş hem şikayetçi hemde toz kondurmuyor. Erdoğan ne yapsın, diyor. Bizde onu diyoruz. Erdoğan bu millet için, bu devlet için artık bir şey yapsın. Hiçbir şey yapmasa bile “Müslüman’ı Müslüman’a kırdırmak” isteyenlerin oyununa gelmesin. Milleti kardeş katili yapmasın.
Gazeteciler dedik! Bir çok gazeteci içerde. Bunlardan öne çıkanlar ise Ahmet Şık ve Nedim Şener oldu. Örgüt üyeliği iddiası ile tutuklandılar. Nedim Şener polisler arasında “Dokunan Yanar” diye bağırıyordu.
Hatta tutuklu gazeteciler ile ilgili bu süreçte Erdoğan taraf olmuş ve tutuklu gazetecilerin fikirlerinden ötürü değil, terör örgütü mensubu olmalarından ötürü tutuklandıklarını söyleyivermişti. Ama savcının iddianamesinde örgüt üyeliği değil, fikir üyeliği suçu isnat ediliyordu.
Neyse, 375 gün yattılar ve çıktılar. Ahmet Şık duruşunu hiç bozmadı. Hatta çıkıştaki çıkışından ötürü hakkında bir dava daha açıldı. Anladığım kadarıyla Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” na katılmaya niyeti yoktu.
Ya Nedim! Hatta Yılmaz Özdil “Nediiim” diye güzel bir yazı bile yazdı. Kendisi TV’lere çıktı, başından geçenleri anlattı gözyaşlarıyla. Duygulandık. Bak sen, şu hukukun üstünlüğüne inananların yaptıklarına dedik!
Sonra Nedim öyle bir şey yaptı ki, “Nedim Ben Sana Nediim” demek durumunda kaldım.
Hapisten çıkışta Nedim’in önünde “2T” seçeneği vardı. Ya Tatar Ramazan misyonunu üstlenecek, ya da Tayyip Erdoğan! Nedim, Tayyip Erdoğan modelini seçti. Ne mi yaptı?
Erdoğan hapse girmişti, cami, kışla, top, tüfek vs. dediği için. Bunları kime karşı kullanacaktı? Tabi ki ABD. Bu ABD karşıtlığı aşka dönüştü. Sonra, bu şarkı bitmez, diyerek çıktığı hapishaneden, hiçbir resmi sıfatı olmadan “Beyaz Sarayda” ağırlandı. Şarkının devamını zaten biliyor ve yaşıyorsunuz…
İşte Nedim’de bu profile benzer bir adım attı. Baştan sorayım; ABD’ye el uzatıp da, kolunu geçtim gönlünü kaptırmayan bir kişi tanıyor musunuz?
ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone bir resepsiyon veriyor. Bu resepsiyonda ödül verecek. (Yabancılardan ödül alanların halini biliyorsunuz)
Kimler yok ki! Hemde dudak ısırtan isimler “kadim dostun” mekânında. Bir tek dostun dostu yok.
K. Kılıçtaroğlu, Şafak Pavey, Rakel Dink, Sırrı Sakık, Hasip Kaplan ve eşi ile birlikte Nedim Şener. Resepsiyonun amacı Şafak Pavey’e “cesur kadın” ödülü vermek…
Şimdi Nedim’e gelirsek; Dokunan yanar, diye bağırıyordun. Gittin, kendi ayaklarınla teslim oldun.
Ya hu! O (Nedim) cemaati kastediyordu. Kardeşim! Bahsettiğin cemaati güçlü kılan kim? Bir ilkokul mezunu vaizin, koskoca bir ülkenin siyasi ve sosyal alanına bu derece direk müdahalede bulunması sıradan bir şey mi? Veya böyle bir olasılık var mı? Sahi cemaatin şimdiki ağasını kim besliyor? Bu sorunun cevabı ile “hür adamı kim besledi” sorusunun cevabı aynı çıkacaktır. Üstelik şifresiz olarak.
Ey Nedim! Sen ABD’nin ülkemiz ve dünya üzerindeki maddi ve manevi alanlardaki yapılanmalarını, amaçlarını, hedeflerini bilmiyor musun? Biliyorsun. Eee ne işin var orada. Ben sana ne diiim…
Ya Kılıçtaroğlu! Sorsan solcudur, iş, hak, emek, adalet, özgürlük vs. der. Gitmiş, emperyalizmin babasını ziyarete. Gitmiş kapitalizmin vahşi baş aktörünün evine. Hem de Meclis’imizde açıkça ülkemi tehdit eden isimlerle. Sonra AKP’ye rakip olacakmış, iktidardan indirecekmiş…
Erdoğan’ın dostu ABD. Kılıçtaroğlu’nun dostu ABD. O zaman Erdoğan dosttur Kılıçtaroğlu. İşlemin sonucu bu. Dost dosta rakip olmaz, kuralını unutmayın…
Erdoğan ne yapsın!
Bankanın birindeyim. İşlem uzadı. Yaşlı bir amca. Sakallı. Elinde bir sürü belge. Ha bire konuşuyor, şikâyet ediyor. Bankacılık sisteminden yakınıyor. Büyüklerim “karışma” demişlerdi ama dayanamadım, yine karıştım. Amca, Türkiye’de en çok kazanan sektör hangisi? Bankalar, dedi. Ne yapıyorlar? Faizli para satıyorlar. Niye şikâyet ediyorsun… Erdoğan düşünsün, dedim. Ya, Erdoğan’ın ne suçu var, deyince kısa devre yaptı benim beyin. Sus, o zaman, otur oturduğun yerde…
Evet, vatandaş hayatından şikâyetçi ama dillerinde de “Erdoğan ne yapsın” türküsü.
* 12 askerimiz şehit olmuş. Erdoğan ne yapsın!
* PKK azıtmış, 6 şehit daha, İstanbul’u, doğuyu ateşe vermişler. Erdoğan ne yapsın!
* Benzin 5 TL’ye dayanmış. Erdoğan ne yapsın!
* Asgari ücretle geçinemiyormuş. Erdoğan ne yapsın!
* Hapishaneler dolup taşmış, fuhuş, içki tarihi rekorlara çıkmış. Erdoğan ne yapsın!
* Hıristiyan olmayan yerlere bile kiliseler açılıyormuş, gençlerimiz din değiştiriyormuş, diyalogla çok dinlilik ortaya çıkmış. Erdoğan ne yapsın!
* Müslümanlarla küs, haçlılarla kanka olmuşuz. Erdoğan ne yapsın!
Hülasa liste uzun. Vatandaş hem şikayetçi hemde toz kondurmuyor. Erdoğan ne yapsın, diyor. Bizde onu diyoruz. Erdoğan bu millet için, bu devlet için artık bir şey yapsın. Hiçbir şey yapmasa bile “Müslüman’ı Müslüman’a kırdırmak” isteyenlerin oyununa gelmesin. Milleti kardeş katili yapmasın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Hakan Fidan’ın itirafları / 10.10.2025
- Yolsuzluk, adaletsizlik, uyuşturucu, kumar neden gündemde? / 09.10.2025
- Devlet Bahçeli’nin Filistin ve Gazze tespitleri / 08.10.2025
- Milli güvenlik sorunlarımız / 06.10.2025
- Küresel itaatsizlik başladı / 05.10.2025
- Erdoğan’ın ‘kazan kazan’ modelini hatırlar mısın? / 04.10.2025
- Gülen’e nasip olmadı, Erdoğan’a mı nasip olacak? / 03.10.2025
- ABD’ye nasıl ve neden peşkeş çekildiğimizi yazıyorum / 02.10.2025
- Aşağıdaki vasıfları taşıyan yöneticiler aranıyor / 30.09.2025
- Peygamberimiz itibardan asla taviz vermemiştir / 29.09.2025
- Yolsuzluk, adaletsizlik, uyuşturucu, kumar neden gündemde? / 09.10.2025
- Devlet Bahçeli’nin Filistin ve Gazze tespitleri / 08.10.2025
- Milli güvenlik sorunlarımız / 06.10.2025
- Küresel itaatsizlik başladı / 05.10.2025
- Erdoğan’ın ‘kazan kazan’ modelini hatırlar mısın? / 04.10.2025
- Gülen’e nasip olmadı, Erdoğan’a mı nasip olacak? / 03.10.2025
- ABD’ye nasıl ve neden peşkeş çekildiğimizi yazıyorum / 02.10.2025
- Aşağıdaki vasıfları taşıyan yöneticiler aranıyor / 30.09.2025
- Peygamberimiz itibardan asla taviz vermemiştir / 29.09.2025