Niye Amerika!

Sayın Davutoğlu New York'a, yatırımcıları Türkiye'ye davete gitti. Yanında Başbakan Yardımcısı Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de vardı.İç siyaset ve ekonomik performansta yaşanan olumsuzlukların geçici olduğunu, kalıcı bir etki bırakmayacaklarını ifade etmek mecburiyetinde hissetti.Marie Harf'i hatırlarsınız. Hani Sayın Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde, Türkiye hakkında söylediklerinin tersini ifade eden beyanların sahibi? ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Marie Harf, basın toplantısında Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in, ABD'ye yapmakta oldukları ziyaretten haberi olmadığını belirtti.Bazıları Obama'dan randevu talep edildi ama kabul görmedi dese de işin bu kısmı yazının konusu dışında olduğu için girmiyoruz.Bizim için önemli olan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Başbakanı resmi bir ziyaretle Bakanları ile beraber ABD'de ve Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın bu ziyaretten haberi yok.Üçüncü dünya ülkesi muamelesi mi görüyoruz acaba? Bu itibar kaybında Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında bir süredir devam eden güç krizi kadar, -ki Fidan'ın adaylığında, şeffaflık yasasında, 4 bakanın Yüce Divan oylamasında gördük- Cumhurbaşkanı'nın Merkez Bankası'na müdahale sayılabilecek beyanlarıyla yükselişinin önüne geçilemeyecek doların seyri de etkili.Ancak asıl sorun, okyanus ötesinden siyaseten veya ekonomik olarak yardım talebi?Genç cumhuriyet kuruluş dönemlerinde emperyalizme karşı direnen halklar için bağımsızlık meşalesi idi. Büyük bir cesaret ve örnekti. Borç almamış, var olan kaynakları ve insanın emeğini devreye koyarak o tarihlerde uçak sanayinde bile büyük atılımlara imza atmıştı.Günümüzdeyse, aynı dini paylaştığımız ülkeler için bile bir güven kaybı yaşıyoruz. Yurt dışından ithal teknolojiler bir bir elimizde patlıyor.Ekonominin canlandırılması için yapılan ziyaret, güven verici bulunur mu bilemiyoruz ama ekonominin asıl meseleleri halledilmeden tam bir seviye yükselmesi beklenemez. Yabancı yatırımcıların bir anda piyasadaki sıcak parayı çekmeleriyle ülkede yaşanan deflasyon sürecini, derviş döneminde hepimiz yaşadık.'Hard currency'ler ile borçla dönen bir ekonomi her zaman ve her yatırımcı için kırılgandır. Ve bu zinciri boynuna takan ülkeler için de tehdit sebebidir.Sayın Davutoğlu'nun bir şeyler yapma çabası için okyanus ötesine gitmesine gerek yoktu.Dünyanın kurtuluş için ayağına geldiği, fikir aldığı Prof. Dr. Haydar Baş Türkiye'de, yanı başında. Her konuşmasında hiçbir karşılık beklemeden akıl vermeye, yol göstermeye, ülkeyi girdiği bataktan çıkarmaya hazır olduğunu dile getirirken onu yok saymak millet ve devlet adına o makamlarda oturanlar için büyük bir çelişkidir. Rusya'da uygulanan modeli, Yunanistan'da sol partiyi iktidara taşıdı.Türk siyasetinde rutinleşen seçimler öncesinde ABD ziyareti, bizce önemini yitirmiştir. Zira, Amerika'dan himmet yerine, Sayın Baş'ın projeleriyle halkın önüne çıkmak 21. yy. seçmeni için daha cazip hale gelmiştir.Bugün farklı partilerin seçim beyannamelerinde gördüğümüz ve fakat kaynağını gizledikleri projeler bunun ispatıdır.Seçimlere az bir zaman kala, yine alıntılar havada uçuşmaya başladı.Lütfen bu sefer aslına, tezin sahibine, Sayın Baş'a yönelelim.İş, aş istemiyor muyuz?