‘O, ne kötü uyanıştır ki ölümden sonra hasıl olur’
Dünya iman sahibi için bir zindan sayılır. Mademki imanlıdır, hâli öyle olur. Takva hâli devamlı olursa, zindan hâlini Hak açar. Sıkıntılı hâlini bilmez olur
06.05.2023 10:25:00





Dünya iman sahibi için bir zindan sayılır. Mademki imanlıdır, hâli öyle olur. Takva hâli devamlı olursa, zindan hâlini Hak açar. Sıkıntılı hâlini bilmez olur.
İşte hüccetiniz: "Bir kimse Hakk'a karşı ittika sahibi olursa, kurtuluş yolunu Hak açar ve ummadığı yönden geçimini gönderir." (Cuma/2-3)
İman sahibi, vücut yumurtasının kabuğunu kırarsa, hikmet danelerini toplar. Hak yakınlığı kanadı onu sarar, o canibe çeker. Onu sofraların ve şenliklerin sahibi eder.
Ey akılsız, sana şimşekler çakar, ama faydalanman kabil değil. Benliğinde onu tutacak ve sebat ettirecek hâlin yok. Bâzı şeyler sana arz edilir, ama geldiği gibi gider.
Bin defa ölmeye ve yok olmaya muhtaçsın. Sonra hâlinle sebat eder, kalırsın. Geceler olur, gündüzler geçer, sen hâline devam edersin ve durumunda değişiklik olmaz.
Yedi kat yeri tutan bir kuvvet olduktan sonra, bâzı temennilerin olabilir ve gölgende gelişmen mümkün sayılır. Ama bugünkü perişan hâlinle, öyle şeyleri beklemen abestir.
Öyle bir hâlin var ki, bir yeşil sebze için, mideni oynatır ve kıyametini koparırsın. Bir akşamlık sofranda lokma eksik olsa, dünya başına dar olur ve kıyametin kopar.
Olagelen hâlleri serbest kıl, kalbine girsin ve birleşsin. Onlardan hâsıl olan kuvvetle sana uçmak düşer. Bir kuş olursun, şarkı, garbı öyle dolaşır gezersin.
Sen uykudasın. Peygamber (s.a.a.v) efendimiz: "İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar" buyurdu.
O, ne kötü uyanıştır ki, ölümden sonra hâsıl olur.
Varlığını Hak yolunda hare eden fakir kimseye o gerekir ki, kâinat örtüsünü örte ve iffet perdesine bürüne... Tâ Hakk'a vâsıl oluncaya kadar onları açmaya...
Ve doğruluk ayağı ile Hakk'a koşa; O'nun yakınlık duygusunu bula... Aynı şekilde dünyadan da, âhiretten de geçe... Halkı bıraka, varlığını bir yana ite...
Bunları kalben yapmalı, aksi hâlde kurtuluş yoktur.
Kul, kalbini gerçek yola koyar ve ilerlemeye devam arzusunu duyarsa, Hakk'ın yardımı onu karşılar. O'nun rahmeti, şefkati kucaklar. O'nun cezbesi çeker ve İlâhî nazarları kavuşur, övgüleri gelir.
Peygamberlerin, meleklerin süvarileri o kulun yardımına koşar ve o zâta melekler, peygamberlerin ervahı sahib olur. Hakk'ın zevk ve safa âlemlerine götürürler.
Ey kalbi ölüler, cennet arzunuz, sizi Hakk'a karşı bağladı. Ayrılınız, ayrılınız, yaptığınız hatalardan dönünüz.
Kısa emelli olmalısın. Kalbinin Hakk'a yakınlık bulması için maddî emellerden ayrılman icab eder. Sır âleminin halktan temiz ve Hakk'a yakın olması için hemen her arzunun yerine gelmesini dileme...
Ümitlerini kıs ve ezeldeki yazını okumaya başla... Onları okurken satır satır üzerinde dur.
Kelime kelime bak. Her harfi incele. Onlarda vakitlerini, zamanlarını görmeye başlarsın. Hatta saatini, anını dahi öğrenirsin.
O vakit gideceğin yerler sana gözükmeye başlar. Seni kaplayan her İlâhî korku, Hakk'a iletir. O cezbe anında sana düşen, sebat ve olgunluktur.
Hiçbir şeyi düşünme, ömrün uzaması veya kısalması, kıyametin kopması veya kopmaması, senin için bir önem taşımasın. Halk sana ister öfke duysun veya dargın kalsın... İster sana bir şey versinler, isterse mahrum bıraksınlar.
Sonra Geylânî Hazretleri bağırarak ayağa kalktı, yüzünü elleri ile kapadı ve: - Ey ateş, selâm ve serin ol, dedi.
Daha sonra duâ etti: Allahım, ayıplarımızı yüzümüze vurma.
Daha sonra oturdu ve öğütlerine devam etti. Daha önce anlattığı gibi, Süfyân-ı Sevri'nin, Fudayl b. lyaz'a söylediği:
- Gel, oturalım, Hak katında bilinen hâlimizi düşünelim ve ağlayalım; sözünü anlattı. Sonra, öğütlerine devam etti:
- Onlar, Hak'tan çekinir ve korkardı. Hak onlara neler verdi ise, onlar da onu dağıtırdı. Kalpleri daima hüzünle dolar ve taşardı. Onlar, yaptıkları işin kabul olmayacağını düşünür ve ağlardı.
Son nefeslerinin iyi geçmeyeceği üzüntüsüne kapılır, sızlanırdı. İmam-ı Ahmed son nefesle değişen âlemi anlatırken şöyle derdi: O bir başka libastır (giysi), bir başta taamdır (yiyecektir) ve günler gayet azalmıştır..." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
İşte hüccetiniz: "Bir kimse Hakk'a karşı ittika sahibi olursa, kurtuluş yolunu Hak açar ve ummadığı yönden geçimini gönderir." (Cuma/2-3)
İman sahibi, vücut yumurtasının kabuğunu kırarsa, hikmet danelerini toplar. Hak yakınlığı kanadı onu sarar, o canibe çeker. Onu sofraların ve şenliklerin sahibi eder.
Ey akılsız, sana şimşekler çakar, ama faydalanman kabil değil. Benliğinde onu tutacak ve sebat ettirecek hâlin yok. Bâzı şeyler sana arz edilir, ama geldiği gibi gider.
Bin defa ölmeye ve yok olmaya muhtaçsın. Sonra hâlinle sebat eder, kalırsın. Geceler olur, gündüzler geçer, sen hâline devam edersin ve durumunda değişiklik olmaz.
Yedi kat yeri tutan bir kuvvet olduktan sonra, bâzı temennilerin olabilir ve gölgende gelişmen mümkün sayılır. Ama bugünkü perişan hâlinle, öyle şeyleri beklemen abestir.
Öyle bir hâlin var ki, bir yeşil sebze için, mideni oynatır ve kıyametini koparırsın. Bir akşamlık sofranda lokma eksik olsa, dünya başına dar olur ve kıyametin kopar.
Olagelen hâlleri serbest kıl, kalbine girsin ve birleşsin. Onlardan hâsıl olan kuvvetle sana uçmak düşer. Bir kuş olursun, şarkı, garbı öyle dolaşır gezersin.
Sen uykudasın. Peygamber (s.a.a.v) efendimiz: "İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar" buyurdu.
O, ne kötü uyanıştır ki, ölümden sonra hâsıl olur.
Varlığını Hak yolunda hare eden fakir kimseye o gerekir ki, kâinat örtüsünü örte ve iffet perdesine bürüne... Tâ Hakk'a vâsıl oluncaya kadar onları açmaya...
Ve doğruluk ayağı ile Hakk'a koşa; O'nun yakınlık duygusunu bula... Aynı şekilde dünyadan da, âhiretten de geçe... Halkı bıraka, varlığını bir yana ite...
Bunları kalben yapmalı, aksi hâlde kurtuluş yoktur.
Kul, kalbini gerçek yola koyar ve ilerlemeye devam arzusunu duyarsa, Hakk'ın yardımı onu karşılar. O'nun rahmeti, şefkati kucaklar. O'nun cezbesi çeker ve İlâhî nazarları kavuşur, övgüleri gelir.
Peygamberlerin, meleklerin süvarileri o kulun yardımına koşar ve o zâta melekler, peygamberlerin ervahı sahib olur. Hakk'ın zevk ve safa âlemlerine götürürler.
Ey kalbi ölüler, cennet arzunuz, sizi Hakk'a karşı bağladı. Ayrılınız, ayrılınız, yaptığınız hatalardan dönünüz.
Kısa emelli olmalısın. Kalbinin Hakk'a yakınlık bulması için maddî emellerden ayrılman icab eder. Sır âleminin halktan temiz ve Hakk'a yakın olması için hemen her arzunun yerine gelmesini dileme...
Ümitlerini kıs ve ezeldeki yazını okumaya başla... Onları okurken satır satır üzerinde dur.
Kelime kelime bak. Her harfi incele. Onlarda vakitlerini, zamanlarını görmeye başlarsın. Hatta saatini, anını dahi öğrenirsin.
O vakit gideceğin yerler sana gözükmeye başlar. Seni kaplayan her İlâhî korku, Hakk'a iletir. O cezbe anında sana düşen, sebat ve olgunluktur.
Hiçbir şeyi düşünme, ömrün uzaması veya kısalması, kıyametin kopması veya kopmaması, senin için bir önem taşımasın. Halk sana ister öfke duysun veya dargın kalsın... İster sana bir şey versinler, isterse mahrum bıraksınlar.
Sonra Geylânî Hazretleri bağırarak ayağa kalktı, yüzünü elleri ile kapadı ve: - Ey ateş, selâm ve serin ol, dedi.
Daha sonra duâ etti: Allahım, ayıplarımızı yüzümüze vurma.
Daha sonra oturdu ve öğütlerine devam etti. Daha önce anlattığı gibi, Süfyân-ı Sevri'nin, Fudayl b. lyaz'a söylediği:
- Gel, oturalım, Hak katında bilinen hâlimizi düşünelim ve ağlayalım; sözünü anlattı. Sonra, öğütlerine devam etti:
- Onlar, Hak'tan çekinir ve korkardı. Hak onlara neler verdi ise, onlar da onu dağıtırdı. Kalpleri daima hüzünle dolar ve taşardı. Onlar, yaptıkları işin kabul olmayacağını düşünür ve ağlardı.
Son nefeslerinin iyi geçmeyeceği üzüntüsüne kapılır, sızlanırdı. İmam-ı Ahmed son nefesle değişen âlemi anlatırken şöyle derdi: O bir başka libastır (giysi), bir başta taamdır (yiyecektir) ve günler gayet azalmıştır..." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.