Aşağıda geçen yer ve şahısların(!) gerçek hayatla bir ilgisi olmayıp, Annan planı ile de hiçbir ilgisi yoktur.
Hikaye İ. Hakkı Mumcuoğlu kardeşimden geldi. Hikayenin ismi "Sarı Öküz."
İşte hikaye...
Üzmek değildir gaye,
Aklı olana sermaye.
"Eski zamanların birinde bir Öküz sürüsü yaşarmış. Yaşarmış yaşamasına ama civardaki aslanlar bir türlü rahat bırakmazmış onları. Hemen her gün saldırırlarmış sürüye. Öküz dediğin öyle yabana atılır bir hayvan değil ki, bir araya toplandılar mı, kolayca defetmesini bilirlermiş o koca aslanları. Gerçi bir iki sıyrık alırlarmış, ama yine de boyun eğmezlermiş aslanların zorbalığına.
Gün geçtikçe aslanları almış bir kaygı. Tavşan, fare gibi küçük hayvancıklarla beslenir olmuşlar. Gitgide güçten düşmüşler. Eee aslan bu, hiç fareyle doyar mı. "Her halde bize bu otlağı terk etmek düşüyor" demiş aslanlardan birisi. "Evet" diye tasdik etmiş diğerleri. Nereye gideriz diye düşünürlerken "Bir dakika!" diye bir ses duymuşlar gerilerden. Herkes donup bakmış sesin geldiği tarafa. Sürünün en çelimsiz, ama kurnaz mı kurnaz bir ferdi olan Topal Aslan'mış söze atılan. "Hayır" demiş, "Hiç bir yere gitmiyoruz. Siz bana bırakın, ben hallederim bu işi."
İnanmamış kimse ona, ama haydi bir şans verelim ne çıkar diye düşünmüşler. O da almış yanına bir iki aslan ve gitmiş öküzlerin yanına. Beyaz bayrak çekmeyi de unutmamış (Bir başka rivayette ise on iki yıldızlı bir mavi bayrakmış). Öküzlerin lideri olan Boz Öküz başta olmak üzere beş irikıyım öküz yaklaşmış onlara. Sormuşlar ne istediklerini. Topal aslan başlamış konuşmaya. Bir yandan da Boz Öküz'ün sivri ve kocaman boynuzlarına bakıp ürperiyormuş.
"Saygıdeğer Öküz efendiler" diye başlamış lafa. "Bugün buraya sizden özür dilemek için geldik. Biliyorum, sizleri çok defa incittik, kim bilir kaçınızda şu pençemin izi vardır. Ama inanınız bunların hiç birini isteyerek yapmadık. Biliniz ki biz aslanlar, barışçı bir milletiz. Hele öküzlerle hiç bir alıp vermediğimiz olamaz. Evet, size çok kere saldırdık, ama niye biliyor musunuz, hep o sizin aranızdaki Sari Öküz yüzünden. Onun rengi öyle sizinkiler gibi değil ki. Gözümüzü kamaştırıyor, aklımizı başımızdan alıyor. Onu gördük mü ne kadar barışsever olduğumuzu unutup size saldırıyoruz ve sürünüze zarar veriyoruz. Yoksa bizim sizinle hiçbir alıp veremediğimiz yok. Onun yüzünden hepiniz zarar görüyorsunuz. Bir türlü rahat rahat otlayamıyorsunuz, belki geceleri bile kükrememiz uykunuzu kaçırıyor. Bunların hepsi Sarı Öküz'ün suçu. Verin onu bize, siz kurtulun, biz de barış içinde yaşayalım" demiş.
Boz Öküz, diğer önde gelenlerle görüşmek üzere geri çekilmiş. Hepsi de sıcak bakmışlar bu teklife. Bir tek yaşlı Benekli Öküz olmaz demiş, ama kimseye dinletememiş sesini. Zavallı Sarı Öküz kurban edilmiş aslanlara.
Hepsi birden saldırmışlar zavallı öküzün üzerine. Bir ikisini fırlatmış üstünden, ama bitkin düşmüş az sonra. Çırpınmış, haykırmış, yardım istemiş, yalvarmış, ama yokmuş onu işiten. Diğerleri üzülmüşler üzülmesine, ama elden ne gelir ki. Bütün sürünün selameti için gerekliymiş bu.
Gerçekten de günlerce sürüye hiçbir saldıran olmamış. Huzur içinde geçer olmuş günleri. Ama aslan milleti bu, ne kadar sabreder ki. Hele Öküz etinin tadını aldıktan sonra. Acıktık demişler Topal Aslan'a, daha bir kaç hafta bile geçmemişken. O da yine almış yanına bir kaçını, bir defa daha gitmiş Boz Öküz'ün yanına.
"Selam" diye girmiş söze. "Gördünüz ya, biz aslanlar ne denli uysal milletiz. Doğru kararınız için sizi bir daha kutlamak isterim. Siz de huzur içindesiniz, biz de. Ne mutlu. Yalnız buraya bunları söylemek için gelmedim. Büyük bir problemimiz var..." "Nedir?" demiş Boz Öküz merakla... "Şu sizin Uzun Kuyruk" demiş Topal Aslan, "Öyle uzun bir kuyruğu var ki, nereden baksak görünüyor. O kuyruğunu salladıkça bizim de aklımız başımızda gidiyor. Gözümüz dönüyor, sürüye saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Halbuki siz öyle mi ya, hepiniz normal kuyruklusunuz. Bir onun suçu yüzünden, korkarım hepiniz zarar göreceksiniz. Gelin verin onu bize, bu mevzuyu burada kapatalım. Eskisi gibi barış ve sevgi içinde iki taraf da hayatını sürdürsün."
Boz Öküz, yine istişare yapmış sürünün ulularıyla. Yine sadece Benekli Öküz olmuş karşı çıkan. Hepsi de "verelim gitsin" demişler. İstişare daha da kısa sürmüş bu defa. Dışlamışlar Uzun Kuyruk'u sürüden. Saatler sürmüş zavallının çırpınışları ama sonunda O da yenik düşmüş aslanlara.
Tekrar tekrar yinelenmiş bu olanlar. Her geçen gün daha da semirmiş aslanlar. Alabildiğince güçlenmişler. Öküzlerse her geçen gün daha da zayıflamışlar, seyreldikçe seyrelmişler. Aslanlar, küstahlaştıkça küstahlaşıyorlarmış. Artık bir sebep bile söyleme gereği duymuyorlarmış.
"Verin bize şu öküzü, yoksa karışmayız" demeye başlamışlar. Zavallı öküzlerin hayır diyebilecek güçleri kalmamış. Hepsi birer birer can veriyormuş aslanların pençesinde. Boz Öküz de aralarında olmak üzere bir kaçı kalmış en sona.
"Ne oldu bize, ne zaman kaybettik bu harbi aslanlara karşı, oysa ne kadar da güçlüydük!" diye sormuş biri Boz Öküz'e. "Biz" demiş Boz Öküz, gözleri nemli ve sesi pişmanlıkla titreyerek, "Sarı Öküz'ü verdiğimiz gün kaybettik bu harbi."
(Yazar ve kaynak bilinmiyor)
KIBRIS'I VERELİM DİYENLERE HİTAP OLUNUR...
Son cümleyi atın, satın, süte katın...
Hikaye İ. Hakkı Mumcuoğlu kardeşimden geldi. Hikayenin ismi "Sarı Öküz."
İşte hikaye...
Üzmek değildir gaye,
Aklı olana sermaye.
"Eski zamanların birinde bir Öküz sürüsü yaşarmış. Yaşarmış yaşamasına ama civardaki aslanlar bir türlü rahat bırakmazmış onları. Hemen her gün saldırırlarmış sürüye. Öküz dediğin öyle yabana atılır bir hayvan değil ki, bir araya toplandılar mı, kolayca defetmesini bilirlermiş o koca aslanları. Gerçi bir iki sıyrık alırlarmış, ama yine de boyun eğmezlermiş aslanların zorbalığına.
Gün geçtikçe aslanları almış bir kaygı. Tavşan, fare gibi küçük hayvancıklarla beslenir olmuşlar. Gitgide güçten düşmüşler. Eee aslan bu, hiç fareyle doyar mı. "Her halde bize bu otlağı terk etmek düşüyor" demiş aslanlardan birisi. "Evet" diye tasdik etmiş diğerleri. Nereye gideriz diye düşünürlerken "Bir dakika!" diye bir ses duymuşlar gerilerden. Herkes donup bakmış sesin geldiği tarafa. Sürünün en çelimsiz, ama kurnaz mı kurnaz bir ferdi olan Topal Aslan'mış söze atılan. "Hayır" demiş, "Hiç bir yere gitmiyoruz. Siz bana bırakın, ben hallederim bu işi."
İnanmamış kimse ona, ama haydi bir şans verelim ne çıkar diye düşünmüşler. O da almış yanına bir iki aslan ve gitmiş öküzlerin yanına. Beyaz bayrak çekmeyi de unutmamış (Bir başka rivayette ise on iki yıldızlı bir mavi bayrakmış). Öküzlerin lideri olan Boz Öküz başta olmak üzere beş irikıyım öküz yaklaşmış onlara. Sormuşlar ne istediklerini. Topal aslan başlamış konuşmaya. Bir yandan da Boz Öküz'ün sivri ve kocaman boynuzlarına bakıp ürperiyormuş.
"Saygıdeğer Öküz efendiler" diye başlamış lafa. "Bugün buraya sizden özür dilemek için geldik. Biliyorum, sizleri çok defa incittik, kim bilir kaçınızda şu pençemin izi vardır. Ama inanınız bunların hiç birini isteyerek yapmadık. Biliniz ki biz aslanlar, barışçı bir milletiz. Hele öküzlerle hiç bir alıp vermediğimiz olamaz. Evet, size çok kere saldırdık, ama niye biliyor musunuz, hep o sizin aranızdaki Sari Öküz yüzünden. Onun rengi öyle sizinkiler gibi değil ki. Gözümüzü kamaştırıyor, aklımizı başımızdan alıyor. Onu gördük mü ne kadar barışsever olduğumuzu unutup size saldırıyoruz ve sürünüze zarar veriyoruz. Yoksa bizim sizinle hiçbir alıp veremediğimiz yok. Onun yüzünden hepiniz zarar görüyorsunuz. Bir türlü rahat rahat otlayamıyorsunuz, belki geceleri bile kükrememiz uykunuzu kaçırıyor. Bunların hepsi Sarı Öküz'ün suçu. Verin onu bize, siz kurtulun, biz de barış içinde yaşayalım" demiş.
Boz Öküz, diğer önde gelenlerle görüşmek üzere geri çekilmiş. Hepsi de sıcak bakmışlar bu teklife. Bir tek yaşlı Benekli Öküz olmaz demiş, ama kimseye dinletememiş sesini. Zavallı Sarı Öküz kurban edilmiş aslanlara.
Hepsi birden saldırmışlar zavallı öküzün üzerine. Bir ikisini fırlatmış üstünden, ama bitkin düşmüş az sonra. Çırpınmış, haykırmış, yardım istemiş, yalvarmış, ama yokmuş onu işiten. Diğerleri üzülmüşler üzülmesine, ama elden ne gelir ki. Bütün sürünün selameti için gerekliymiş bu.
Gerçekten de günlerce sürüye hiçbir saldıran olmamış. Huzur içinde geçer olmuş günleri. Ama aslan milleti bu, ne kadar sabreder ki. Hele Öküz etinin tadını aldıktan sonra. Acıktık demişler Topal Aslan'a, daha bir kaç hafta bile geçmemişken. O da yine almış yanına bir kaçını, bir defa daha gitmiş Boz Öküz'ün yanına.
"Selam" diye girmiş söze. "Gördünüz ya, biz aslanlar ne denli uysal milletiz. Doğru kararınız için sizi bir daha kutlamak isterim. Siz de huzur içindesiniz, biz de. Ne mutlu. Yalnız buraya bunları söylemek için gelmedim. Büyük bir problemimiz var..." "Nedir?" demiş Boz Öküz merakla... "Şu sizin Uzun Kuyruk" demiş Topal Aslan, "Öyle uzun bir kuyruğu var ki, nereden baksak görünüyor. O kuyruğunu salladıkça bizim de aklımız başımızda gidiyor. Gözümüz dönüyor, sürüye saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Halbuki siz öyle mi ya, hepiniz normal kuyruklusunuz. Bir onun suçu yüzünden, korkarım hepiniz zarar göreceksiniz. Gelin verin onu bize, bu mevzuyu burada kapatalım. Eskisi gibi barış ve sevgi içinde iki taraf da hayatını sürdürsün."
Boz Öküz, yine istişare yapmış sürünün ulularıyla. Yine sadece Benekli Öküz olmuş karşı çıkan. Hepsi de "verelim gitsin" demişler. İstişare daha da kısa sürmüş bu defa. Dışlamışlar Uzun Kuyruk'u sürüden. Saatler sürmüş zavallının çırpınışları ama sonunda O da yenik düşmüş aslanlara.
Tekrar tekrar yinelenmiş bu olanlar. Her geçen gün daha da semirmiş aslanlar. Alabildiğince güçlenmişler. Öküzlerse her geçen gün daha da zayıflamışlar, seyreldikçe seyrelmişler. Aslanlar, küstahlaştıkça küstahlaşıyorlarmış. Artık bir sebep bile söyleme gereği duymuyorlarmış.
"Verin bize şu öküzü, yoksa karışmayız" demeye başlamışlar. Zavallı öküzlerin hayır diyebilecek güçleri kalmamış. Hepsi birer birer can veriyormuş aslanların pençesinde. Boz Öküz de aralarında olmak üzere bir kaçı kalmış en sona.
"Ne oldu bize, ne zaman kaybettik bu harbi aslanlara karşı, oysa ne kadar da güçlüydük!" diye sormuş biri Boz Öküz'e. "Biz" demiş Boz Öküz, gözleri nemli ve sesi pişmanlıkla titreyerek, "Sarı Öküz'ü verdiğimiz gün kaybettik bu harbi."
(Yazar ve kaynak bilinmiyor)
KIBRIS'I VERELİM DİYENLERE HİTAP OLUNUR...
Son cümleyi atın, satın, süte katın...
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024