Terörsüz Türkiye sürecinde Meclis bünyesinde, teröristbaşı Öcalan'ın talepleriyle kurulan komisyon toplantılarına devam ederken, İmralı'nın sözcülüğünü yapan DEM Partili yetkililer ve Kandil'deki PKK elebaşıları süreçte çıtayı yükseltmenin peşindeler. Her zaman ifade ediyoruz; taviz verdiğiniz zaman sorunlar azalmıyor, taviz tavizleri doğuruyor.
DEM Parti İmralı heyeti, bu hafta Perşembe günü PKK elebaşı Öcalan'la görüşmek için İmralı'ya gidiyor. Malum, heyette DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan, DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Mithat Sancar ile Avukat Özgür Erol yer alıyor. Bu, komisyon kurulduktan sonraki ilk ziyaret olacak.
Burada dikkat çeken husus şu; süreç artık talep etmekten öte, sitem ve tepkiyle yürütülüyor. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Öcalan'la DEM Parti İmralı Heyeti'nin yaptığı görüşmelerin 25 Temmuz'dan beri azaldığı belirterek hükümeti eleştirmiş, "İmralı kapıları elinizdeki bir musluk mudur? Bir ay açıyorsunuz, bir ay kapatıyorsunuz. Böyle mi barışı sağlayacağız?" ifadelerini kullanmıştı.
Sonralarda iş emir-komutaya mı dönüşür merak konusu.
Taviz verdikçe çıtayı yükseltiyorlar dedik, bakın DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli neler söylüyor: "Kürt meselesi dediğiniz meselenin çok önemli bir ayağı Kürtçedir. Kürt meselesi aynı zamanda Kürtçe meselesidir. Komisyon çalışmalarını, bu söylediğimiz minvalde yönetebilmesi için Sayın(!) Öcalan ile mutlaka düzenli görüşmesi gerekiyor. Bunun yolunun, yönteminin bir an önce bulunması gerekiyor. Komisyon bu konuyu görmezden gelemez. Öcalan ile görüşmeyen bir Komisyon'un yol alması çok mümkün olamaz..."
AKP hükümeti ve ittifak ortağı MHP, istediği kadar ilk dört maddeye, 42. ve 66. maddelere dokundurmayacağız desin, Terörsüz Türkiye sürecinde üçüncü ortakları olan DEM Parti'nin talepleri bu yönde. Bir de vurgu yapıyorlar, "en önemli ayağı Kürtçe'dir" diye ve şart koşuyorlar "Öcalan ile görüşmeyen bir Komisyon'un yol alması çok mümkün olamaz" ifadesiyle. PKK'nın Kandil ayağı da, ortamı müsait bulunca, peş peşe taviz talepleri sıralamaya devam ediyor. AKP ve MHP o maddeleri değiştirmeme konusunda samimilerse, süreci derhal durdurmaları gerekir.
Terör örgütü PKK elebaşlarından Duran Kalkan, İmralı'da kalmak istediğini pek çok kez dile getiren Abdullah Öcalan'ın komisyona götürülmesi gerektiğini savundu.
Öcalan, yer almazsa komisyonun başarılı olamayacağını savunan Kalkan, "İşte herkes Meclis'e gidiyor, komisyon Meclis'te çalışıyor, orada görüşülüyor. Apo da heyeti de Meclis'e götürülmeli. Meclis'te yeteri kadar dinlenmeli, yeterince zaman verilmeli. Ancak böyle olursa komisyon doğru ve yeterli çalışmış olur, yaptıklarından sonuç ortaya çıkar. Ama böyle olmazsa; örneğin İmralı'da rehine sistemi sürer, görüşmeler bile yapılmazsa, Meclis çalışması ne olursa olsun, komisyon ne kadar çevreyi katarsa katsın, hep tek yanlı işler, tek yanlı gider. Dolayısıyla oradan sonuç çıkmaz" dedi. Dikkatinizi çekerim eli kanlı teröristbaşına "rehine" diyor.
"Komisyon İmralı'ya gitmeli" görüşü için "yadırgadım" diyen Kalkan, şöyle devam etti: "Apo İmralı'da rehine konumunda kaldıkça komisyonun bir milim ilerlediğinden söz edilemez. Sadece konuşur durur. Bunu herkes bilmeli… Her şey Apo'nun fiziki özgürlüğüne bağlı. O özgürlük yönünde gelişmeler olmadıkça diğer söylemler, konuşmalar, yapılan işler bir iyi niyet çalışmasından öteye gitmez. Herhangi bir sonuç vermez."
MHP lideri Devlet Bahçeli'ye atıf yapan PKK'lı Kalkan, "Devlet Bahçeli ilk günden söylemişti. 'Gelsin Meclis'te, DEM Parti grubunda konuşsun' demişti. Şimdi güzel konuşmalarına devam ediyor Devlet Bahçeli ama bunlar hep sözde kalıyor. Bahçeli'nin sözleri neden pratikleşmiyor? Neden pratikleşmemesi üzerinde durmuyor? Onu anlamıyoruz. Halbuki üzerinde durması gerekli" dedi.
Duran Kalkan, "AKP tutumunu netleştirmeli. Yani zihniyetini ve politikasını netleştirmeli. Tayyip Erdoğan'ın 1990'lı yıllardaki zihniyet şeylerini açıklamak istemiyoruz. Bunlar konuşmalarda var, yazılı olarak var. O zaman söylüyordu. Birçok şeyi kabul ediyordu. Bizden daha radikaldi hatta. Ama şimdi gerçekten ne düşünüyor; kamuoyuna açıklamalı. Herkes bilmeli" diye konuştu.
1990'lı yıllarda Duran Kalkan'ın bildiği, bizim bilmediğimiz ne söylendi acaba?
Bütün bu ve benzeri açıklamalara bakılırsa, hükümet ve süreç ortakları zaten bir karar aldı da, komisyon bu işin sadece meşrulaştırma aracı mı sorusu akla geliyor.
Bu iş nereye kadar gider, bu konuda da Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın şu açıklamalarına kulak vermek lazım:
"Bu işin finali anayasa değişikliğine kadar gider. Anayasa değişikliğinde de en temel maddelerden biri ne olacaktır? Madde 66. Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk'tür. Maddenin muhatabı devlet. Burada şu denmiyor; 'Bir Laz, Laz olduğunu inkar etmek zorundadır.' Laz, Laz olduğunu muhafaza edebilir. Kürt, Kürt olduğunu muhafaza edebilir. Ama ben devletsem sorumluluklarım hepsine karşı aynıdır.
Dolayısıyla o yüzden bu ülkede Kürt cumhurbaşkanı çıkmıştır. Kürt başbakan çıkmıştır, Kürt bakan olmuştur, Laz Başbakan olmuştur, Laz bakan olmuştur. Bunların önünde hiçbir engel yoktur. Dolayısıyla madde devletin muhatap olduğu bir madde, vatandaşın muhatap olduğu bir madde değil. O yüzden anayasa değişikliği gündeme getirilip eğer bunlar tartışmaya açılırsa ki -bunların ön sinyallerini alıyoruz- bu samimi bir tartışma olmaz benim gözümde."
- Türkiye, SDG’ye operasyon yapabilir mi? / 10.09.2025
- Türkiye ekonomisinde yaprak dökümü / 09.09.2025
- Bütünleşik muhalefet sözde kalmamalı / 06.09.2025
- Adalet ve demokrasi için Çağlayan’daydık / 05.09.2025
- Ekonomide büyüyoruz, enflasyon düşüyor, halk niye fakir? / 04.09.2025
- Soruşturmalar siyasi değilse, ispatlayın! / 03.09.2025
- 19 Mayıs’taki bağımsızlık yürüyüşü 30 Ağustos’ta sele dönüştü / 02.09.2025
- Komisyon, ‘cambaza bak’ oyunu mu? / 30.08.2025
- 81 ilde sığınak dün değil niye bugün? / 28.08.2025