Bizler, küresel dünyada, "sınırsız Türkçemizle" içinde bulunduğumuz ahval ve şeraiti anlatacak ifadeleri bulmakta zorlanırken, bundan ondört asır evvel Sevgili Peygamberimiz ve güzide ashabı öyle veciz sözler söylemişler ki, bunları duyduğumuzda "benim söylemek istediğim de işte buydu" demekten kendimizi alamıyoruz.
Bu cümleden olarak sahabe-i kiramdan İbn-i Ömer'in ifadesiyle Kur'an hükümlerinin çürük hurmalar gibi sağa sola fırlatıldığı "ahir zaman"da yaşıyoruz.
Tarih boyunca düşmanını karşı safta görmeye alışık olan aziz milletimiz, Cenab-ı Hakkın kendisine bahşettiği saflığından olsa gerek, küffarın yeni taktiğini deşifre etmekte zorluk çekiyor.
Ancak suret-i haktan görünen birileri yukarıdaki ifadeyle Kur'an hükümlerini çürük hurmalar gibi sağa sola fırlatmaya başlayınca taşları yerli yerine koymakta geç kalmıyor.
Şimdi hep birlikte şu ayetleri ve bu ayetleri burada zikretmemize sebep olan olayları hatırlayalım:
"Ey inananlar, mümin kadınlar göç ederek size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer onların gerçekten inanmış olduğunu anlarsanız onları kafirlere geri döndürmeyin. Ne bu kadınlar onlara helaldir, ne de onlar bunlara helal olurlar" (Mumtehine:10).
"Bugün sizin için dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'a razı oldum" (Maide: 3).
"Kim İslam'dan başka bir din ararsa bilsin ki (o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette kaybedenlerden olacaktır" (Âl-i İmran: 85).
"İbrahim ne Yahudi, ne Hıristiyandı, dosdoğru bir Müslümandı, müşriklerden de değildi" (Âl-i İmran: 67).
"Müminler inananları bırakıp kafirleri dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir dostluğu kalmaz" (Âl-i İmran: 28).
"Onlar müminleri bırakıp kafirleri dost tutuyorlar, onların yanında şeref mi arıyorlar? Bütün şeref tamamen Allah'a aittir" (Nisa: 139).
"Sen onların, kendi dinlerine uymadıkça ne Yahudi ne de Hıristiyanlar Senden razı olmazlar. "Asıl doğru yol, Allah'ın yoludur" de. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyarsan, and olsun ki Allah'tan Sana ne bir dost, ne de bir yardımcı olur" (Bakara: 120).
"Ey inananlar, eğer inkar edenlere itaat ederseniz, sizi arkanıza (küfre) çevirirler. O zaman büsbütün kaybedersiniz" (Al-i İmran: 149).
"Ey inananlar, Yahudileri ve Hıristiyanları veliler edinmeyin! Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları kendine veli yaparsa o onlardandır" (Maide: 51).
"Ey inananlar! Allah'tan korkun, O'na yaklaşmaya vesile arayın" (Maide: 35).
(Allah öcü değildir, O'ndan korkulmaz ve Allah ile kul arasına girilmez diyen din adamlarını hatırlayın).
"Riba (faiz) yiyenler ancak şeytanın dokunup çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu onların "alışveriş de riba gibidir" demelerinden ötürüdür. Oysa Allah alışverişi helal, ribayı haram kılmıştır" (Bakara: 275).
Allah'ın ayetlerini üç beş paraya satanlar (Al-i İmran: 77) şüphesiz kötü bir alışveriş yapıyorlar; ancak konumuz bu değil.
Konumuz şu ki kaybettikçe harisleşen haçlı ordusu, yeni taktiği gereği, içimizdeki bahtsızları satın almak ve içimize din adamı kisvesinde kendi askerlerini yerleştirmek suretiyle, Kur'an ve Sünneti tahrip edip maneviyatımızı çökertmek istiyor.
Dün diyebileceğimiz kadar yakın bir geçmişte faaliyet gösteren Humpher'lar Lawrens'lar bu gerçeğin en çarpıcı delilleri.
Bu ve diğer misyonerlerin muttaki gözükmek uğruna yıllarca gece namazına kalktıkları, defalarca hacca gittikleri ve İslam coğrafyasının sayılı vaizleri arasına girdikleri düşünüldüğünde, fetvalarını pek içimize sindiremediğimiz ya da haklarında su-i zanda bulunmaktan ve gıybet yapmaktan korkarak icraatlarında hikmet aradığımız din adamlarımızın, asıl kimlik ve maksatlarını anlamak için "hatıratlarını" yazmalarını beklememize gerek kalmayacaktır.
Zira "mümin bir delikten iki kere ısırılmaz" buyurarak Sevgili Peygamberimiz de bize bunu emretmektedir.
Evet kim ne derse desin gerçek şu ki; haçlı ruhu hiç ölmedi, kıyamete kadar da ölmeyecek.
Bizim ekmeğimizi yiyip, bizim suyumuzu içen üniformasız haçlı askerleri, şeytanın dahi akıl edemeyeceği oyunlarla amaçlarına vasıl olmaya çalışırken, bu savaşa bilfiil iştirak edemeyenler işin manevi tarafını üstleniyorlar ve İstanbul düşman işgalinden kurtulsun diye yüce Tanrıya el açıyorlar.
Fazla birşey söylemeye gerek yok.
Bu söz gazetemizin üslubuna pek uygun düşmeyecek ama ok yaydan çıktı bir kere:
Köpeğin duası kabul olunsaydı gökten kemik yağardı...
özgül AYDIN
Bu cümleden olarak sahabe-i kiramdan İbn-i Ömer'in ifadesiyle Kur'an hükümlerinin çürük hurmalar gibi sağa sola fırlatıldığı "ahir zaman"da yaşıyoruz.
Tarih boyunca düşmanını karşı safta görmeye alışık olan aziz milletimiz, Cenab-ı Hakkın kendisine bahşettiği saflığından olsa gerek, küffarın yeni taktiğini deşifre etmekte zorluk çekiyor.
Ancak suret-i haktan görünen birileri yukarıdaki ifadeyle Kur'an hükümlerini çürük hurmalar gibi sağa sola fırlatmaya başlayınca taşları yerli yerine koymakta geç kalmıyor.
Şimdi hep birlikte şu ayetleri ve bu ayetleri burada zikretmemize sebep olan olayları hatırlayalım:
"Ey inananlar, mümin kadınlar göç ederek size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer onların gerçekten inanmış olduğunu anlarsanız onları kafirlere geri döndürmeyin. Ne bu kadınlar onlara helaldir, ne de onlar bunlara helal olurlar" (Mumtehine:10).
"Bugün sizin için dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'a razı oldum" (Maide: 3).
"Kim İslam'dan başka bir din ararsa bilsin ki (o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette kaybedenlerden olacaktır" (Âl-i İmran: 85).
"İbrahim ne Yahudi, ne Hıristiyandı, dosdoğru bir Müslümandı, müşriklerden de değildi" (Âl-i İmran: 67).
"Müminler inananları bırakıp kafirleri dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir dostluğu kalmaz" (Âl-i İmran: 28).
"Onlar müminleri bırakıp kafirleri dost tutuyorlar, onların yanında şeref mi arıyorlar? Bütün şeref tamamen Allah'a aittir" (Nisa: 139).
"Sen onların, kendi dinlerine uymadıkça ne Yahudi ne de Hıristiyanlar Senden razı olmazlar. "Asıl doğru yol, Allah'ın yoludur" de. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyarsan, and olsun ki Allah'tan Sana ne bir dost, ne de bir yardımcı olur" (Bakara: 120).
"Ey inananlar, eğer inkar edenlere itaat ederseniz, sizi arkanıza (küfre) çevirirler. O zaman büsbütün kaybedersiniz" (Al-i İmran: 149).
"Ey inananlar, Yahudileri ve Hıristiyanları veliler edinmeyin! Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları kendine veli yaparsa o onlardandır" (Maide: 51).
"Ey inananlar! Allah'tan korkun, O'na yaklaşmaya vesile arayın" (Maide: 35).
(Allah öcü değildir, O'ndan korkulmaz ve Allah ile kul arasına girilmez diyen din adamlarını hatırlayın).
"Riba (faiz) yiyenler ancak şeytanın dokunup çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu onların "alışveriş de riba gibidir" demelerinden ötürüdür. Oysa Allah alışverişi helal, ribayı haram kılmıştır" (Bakara: 275).
Allah'ın ayetlerini üç beş paraya satanlar (Al-i İmran: 77) şüphesiz kötü bir alışveriş yapıyorlar; ancak konumuz bu değil.
Konumuz şu ki kaybettikçe harisleşen haçlı ordusu, yeni taktiği gereği, içimizdeki bahtsızları satın almak ve içimize din adamı kisvesinde kendi askerlerini yerleştirmek suretiyle, Kur'an ve Sünneti tahrip edip maneviyatımızı çökertmek istiyor.
Dün diyebileceğimiz kadar yakın bir geçmişte faaliyet gösteren Humpher'lar Lawrens'lar bu gerçeğin en çarpıcı delilleri.
Bu ve diğer misyonerlerin muttaki gözükmek uğruna yıllarca gece namazına kalktıkları, defalarca hacca gittikleri ve İslam coğrafyasının sayılı vaizleri arasına girdikleri düşünüldüğünde, fetvalarını pek içimize sindiremediğimiz ya da haklarında su-i zanda bulunmaktan ve gıybet yapmaktan korkarak icraatlarında hikmet aradığımız din adamlarımızın, asıl kimlik ve maksatlarını anlamak için "hatıratlarını" yazmalarını beklememize gerek kalmayacaktır.
Zira "mümin bir delikten iki kere ısırılmaz" buyurarak Sevgili Peygamberimiz de bize bunu emretmektedir.
Evet kim ne derse desin gerçek şu ki; haçlı ruhu hiç ölmedi, kıyamete kadar da ölmeyecek.
Bizim ekmeğimizi yiyip, bizim suyumuzu içen üniformasız haçlı askerleri, şeytanın dahi akıl edemeyeceği oyunlarla amaçlarına vasıl olmaya çalışırken, bu savaşa bilfiil iştirak edemeyenler işin manevi tarafını üstleniyorlar ve İstanbul düşman işgalinden kurtulsun diye yüce Tanrıya el açıyorlar.
Fazla birşey söylemeye gerek yok.
Bu söz gazetemizin üslubuna pek uygun düşmeyecek ama ok yaydan çıktı bir kere:
Köpeğin duası kabul olunsaydı gökten kemik yağardı...
özgül AYDIN