Paralar Leyla'ya basıldıkça!

Ağır bir mali krizin içine giren futbol kulüplerimiz arasında paraları Leyla'ya basma polemiği başladı.

Aslında paraları Leyla'ya basma yani har vurup harman savurma işi her alanda geçerli.

Tabi bu sırada birileri amiyane tabirle malı götürüyor ama neyse...

Örneğin tarım.

Tarımda da inanılması güç bir ithalat  furyası var.  Futboldaki parayı Leyla'ya basma olayı başka yollarla burada da geçerli. Kısa bir süre öncesine göre ihracatçısı olduğumuz ürünlerde ithalat rekorları kırıyoruz.

Örneğin buğday.

Buğdayda dünya ithalat şampiyonu olduk.

Ziraat Mühendisleri Odası son 5 yılın acı rakamlarını şu şekilde ilan etti, "2015/16 sezonunda buğday ve mamul madde karşılığı olarak 4.8 milyon ton olan ithalat, 2016/17 sezonunda 5.8 milyon ton, 2017/18 sezonunda 9.8 milyon ton, 2018/19 sezonunda 10.3 milyon ton olarak gerçekleşmiştir."

İthalat furyası bu yıl da devam ediyor. Yine Ziraat Mühendisleri Odası'nın açıklamasına göre, "Toprak Mahsülleri Ofisi, bu yılın Ocak ayında 650 bin ton buğday, Şubat ayında 300 bin ton buğday, 25 bin ton arpa ile Mart ayında 175 bin tonluk buğday ithalat ihalesi gerçekleştirdi ve 25 Ağustos 2020 tarihinde de 500 bin ton buğday, 60 bin ton arpa ithalat ihalesine çıkacak."

Neden bizde yok mu, topraklarımız mı verimsiz, üretemiyor muyuz, yoksa AB'ye verilmiş bir sözümüz mü var?

Buğdaydaki durumu şeker pancarı, tütün, pamuk gibi birçok üründe yaşadık, yaşıyoruz. Örneğin elimizde fındık gibi bir hazine var ama onun da fiyatını birkaç yabancı şirket belirliyor.

* * *

Hasat mevsiminin devam ettiği şu günlerde tarım sektörünün her kesiminden farklı şikayetler geliyor.

Kimisi yüksek maliyetlerden, kimisi doğal afetlerden, kimisi ithalattan şikayetçi.

Ayçiçeği üreticileri de dertli.

Onların derdinin nedeni, hükümetin çerezlik ay çiçeğinde gümrük duvarlarını aşağı çekerek ithalatın önünü açması.

Üreticiler şaşkın ve kızgın.

İthalat kararına tepki gösteren Manisa Kırkağaç Ziraat Odası Başkanı Emin Özarı şunları söylüyor; "Biz daha önce kendi ata tohumumuz dediğimiz, yerli ay çekirdeği tohumumuzu kullanıyorduk. Fakat geçen yıl Çin'den getirilen ay çekirdeğinden elde edilen verim ve fiyatların daha yüksek olması, tüketiciler tarafından da onun tercih edilmesi sebebiyle alım yapan firmalarda yerli ay çekirdeğine yönelmeyerek fiyatları düşük tuttular. Biz de geçen yıl para kazanamadığımız için bu yıl ithal ay çekirdeği ektik. Daha yüksek fiyata satabilmek için ama onda da karşımıza tam hasat zamanı Ticaret ve Sanayi Bakanlığımızın 5 Ağustos'ta Resmi Gazete'de yayınlamış olduğu kararlar çıktı. Bakanlık gümrük vergilerinde bir değişiklik yaptı. Bu çiftçilerimizde hayal kırıklığına neden oldu."

Yine Kırkağaç'ın ay çekirdeği üreticilerinden Üstün Dönmez ise, "Ümit ediyoruz ki, devletimiz çiftçilerimizin belini büken bu vergileri tekrar gözden geçirerek, geri almalarını talep ediyoruz. Çünkü çiftçilerin girdileri çok. Gübresi, tarımsal sulamada elektrik faturaları, iş gücü, mazot fiyatları yüksek olduğundan çiftçi kan ağlıyor" diyor.

* * *

Ülkemizde tüm imkanların fazlasıyla mevcut olmasına rağmen üretmek yerine dışarıdan satın almak, kendi çiftçisini desteklemek yerine yabancı çiftçileri zengin etmek, kendi ürününe pazar bulmak yerine kendi topraklarını başkalarına pazar yapmak hangi yerli ve milli politikanın eseri doğrusu merak ediyorum!

Tarım sektörü merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifade ettiği gibi stratejik bir sektör.

Yazımızı Milli Ekonomi Modeli'nde tarımı ayağa kaldıracak projeleri ortaya koyan Haydar Hoca'nın tarihe geçen şu ifadeleriyle noktalayalım, "Tarım stratejik bir sahadır. Bir insan karnı aç savaşamaz. Ekmeği olmadan mücadele edemez. Silah bundan sonra gelir. Senin yiyeceğin ekmeğin yok ise mağlubiyete mahkumsun. Onun için tarımı ayağa kaldırmak mecburiyetindeyiz."