Türkler'e barbar diyerek Hıristiyan Avrupa Birliği'nde işi olmadığını söyleyen Atina piskoposuna Yunan yargısı neden soruşturma açtı dersiniz?
Piskoposun sözlerine katılmadıklarından dolayı mı yoksa onun bu çıkışının zamansız ve yersiz olduğundan mı?
Milli eğitim müfredatında Türkler'e karşı önyargılı metinler hazırlayan, Türk topraklarına emperyal niyetler besleyen Yunan bakışında değişme mi olmuştu?
Elbette ki hayır.
Kıbrıs'taki müzakere sürecinde RumYunan ikilisinin ayak oyunlarını görmüyor musunuz? Türk Hükümeti ve Denktaş'ı köşeye sıkıştırmak için adamlar akla hayale gelmeyen hin oğlu hinlikler peşindeler.
Tüm gayretleri Türkler'i adada tecrit ederek yutmak, tanınmamaları için diğer devletleri markaja almak. Bunda da bu zamana kadar başarılı oldular.
KKTC tanınmadığı gibi, Türkiye'ye Avrupa'da bir önyargı var. Tüm bunlara karşın AB'ye giren onlar, monte edilmeye çalışılan ise bizler.
Yunanistan ve Kıbrıs'ta gerçekleşen tarihi olayların backraundunda(geçmişinde) Kilise ve kilise adamlarının güçlü eli olduğu görülür.
Hükümet revizyonlarında ve darbelerde sürekli olarak bu kesimlerin projelerine işlerlek kazandırıldı.
Dini yaklaşımları ile tarihi tezlerini paralel yürüten Yunanistan'ın yukarıda bahsini ettiğimiz Piskopos davasını da bu zaviyeden ele almak gerek. Alınan yapay ve kısmi kararlar Yunan devlet anlayışını değiştirmeyecektir.
Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu 57'nci hükümet zamanında meslektaşı İsmail Cem ile sirtaki oynarken bizler "tamam Ege'de sıcak rüzgarlar esecek'' dedik ve karşı taraftan jestler bekledik. Beklenen oldu mu? Olmadı.
Başbakan Simitis'in Batı Trakya'daki Türk azınlık için vaadettiği siyasal açılımlar için heveslenerek "Batı Trakya için yeni dönem açılıyor''dedik ve karşı taraftan medet umduk. Ne değişti? Hiçbirşey.
Batı Trakya'da Türk azınlığın hakları halen gaspediliyor. Bu, uluslararası insan hakları raporlarıyla da sabitlenmiş bir gerçek.
Kıbrıs için AB-ABD dayatmasının arttığı bir süreçte bizler şom ağızlı Piskoposun sözlerini yargıya taşıyan Yunanistan için yeniden umutvar kesiliyoruz.
Piskoposa açılan soruşturmayı jest olarak sunanların sonucunu da takip etmeleri gerekiyor.
Anlayacağınız, söylevler ve eylemler değişse de Rum-Yunan bakış açısı değişecek gibi değil.
Piskopos'un bu çıkışını anlayabilmek için Yunan tarihini okumaya gerek yok.
Dış politikaya biraz ilgisi olanlar hangi gerekçelerle o ağızın konuşturulduğunu anlayacaklardır.
Eli kanlı EOKA'cı Papadopulosla Atina piskoposunun buluştuğu nokta ortak.
İkisi de Türkler'i istemiyor,
bizler istesek de.
Piskoposun sözlerine katılmadıklarından dolayı mı yoksa onun bu çıkışının zamansız ve yersiz olduğundan mı?
Milli eğitim müfredatında Türkler'e karşı önyargılı metinler hazırlayan, Türk topraklarına emperyal niyetler besleyen Yunan bakışında değişme mi olmuştu?
Elbette ki hayır.
Kıbrıs'taki müzakere sürecinde RumYunan ikilisinin ayak oyunlarını görmüyor musunuz? Türk Hükümeti ve Denktaş'ı köşeye sıkıştırmak için adamlar akla hayale gelmeyen hin oğlu hinlikler peşindeler.
Tüm gayretleri Türkler'i adada tecrit ederek yutmak, tanınmamaları için diğer devletleri markaja almak. Bunda da bu zamana kadar başarılı oldular.
KKTC tanınmadığı gibi, Türkiye'ye Avrupa'da bir önyargı var. Tüm bunlara karşın AB'ye giren onlar, monte edilmeye çalışılan ise bizler.
Yunanistan ve Kıbrıs'ta gerçekleşen tarihi olayların backraundunda(geçmişinde) Kilise ve kilise adamlarının güçlü eli olduğu görülür.
Hükümet revizyonlarında ve darbelerde sürekli olarak bu kesimlerin projelerine işlerlek kazandırıldı.
Dini yaklaşımları ile tarihi tezlerini paralel yürüten Yunanistan'ın yukarıda bahsini ettiğimiz Piskopos davasını da bu zaviyeden ele almak gerek. Alınan yapay ve kısmi kararlar Yunan devlet anlayışını değiştirmeyecektir.
Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu 57'nci hükümet zamanında meslektaşı İsmail Cem ile sirtaki oynarken bizler "tamam Ege'de sıcak rüzgarlar esecek'' dedik ve karşı taraftan jestler bekledik. Beklenen oldu mu? Olmadı.
Başbakan Simitis'in Batı Trakya'daki Türk azınlık için vaadettiği siyasal açılımlar için heveslenerek "Batı Trakya için yeni dönem açılıyor''dedik ve karşı taraftan medet umduk. Ne değişti? Hiçbirşey.
Batı Trakya'da Türk azınlığın hakları halen gaspediliyor. Bu, uluslararası insan hakları raporlarıyla da sabitlenmiş bir gerçek.
Kıbrıs için AB-ABD dayatmasının arttığı bir süreçte bizler şom ağızlı Piskoposun sözlerini yargıya taşıyan Yunanistan için yeniden umutvar kesiliyoruz.
Piskoposa açılan soruşturmayı jest olarak sunanların sonucunu da takip etmeleri gerekiyor.
Anlayacağınız, söylevler ve eylemler değişse de Rum-Yunan bakış açısı değişecek gibi değil.
Piskopos'un bu çıkışını anlayabilmek için Yunan tarihini okumaya gerek yok.
Dış politikaya biraz ilgisi olanlar hangi gerekçelerle o ağızın konuşturulduğunu anlayacaklardır.
Eli kanlı EOKA'cı Papadopulosla Atina piskoposunun buluştuğu nokta ortak.
İkisi de Türkler'i istemiyor,
bizler istesek de.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005