İçi boşaltılmış, sıradanlaştırılmış, ihtirasların simgesi haline iki büyük kavram sevgi ve aşk. Oysa bu iki kavram varoluş sırrının nüktesi, hayatın manası, güzelliğidir.
Bugün bireysel olarak, toplumsal olarak ve insanlık olarak huzuru, barışı bulamıyorsak bunun arka planındaki en büyük sebep sevgi ve aşktan mahrum oluşumuzdur.
Sevginin, aşkın olmadığı sinelerde nefret, kibir, gurur, intikam vardır. Bu duyguların hakim olduğu birey ve toplumlar ve de devletler, dünyayı vahşet arenasına çevirmiştir.
Ne hazindir ki bu vahşet arenasında en çok bedel ödeyen ise Müslümanlar ve İslam dünyasıdır. Çünkü Müslümanlarda, sevgiden, aşktan uzaklaşmış, vahşet sahiplerine benzemek için her türlü vahşeti işleyecek veya taraf olacak hale gelmiştir.
Sevgi ve aşk, dedik
Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocam o eski gönül sohbetlerini dinlerken sevginin, 'bir şeye meyletmek, istemek, arzu etmek' manasına geldiğini, insanın istese de, istemese de bu duyguya sahip olduğunu, sevginin ilahi boyutuna ise 'aşk' denildiğini ifade ediyor ve sevginin olmadığı yerde nefretin olduğunu, vurguluyordu.
'Sevgi, Allah'ın eseridir' diyen Haydar Baş Hocam asıl sevgiye daha doğrusu asıl sevgiliye vurgu yaparak şöyle diyordu:
'Sevginin sonsuz olmasının alamet ve işareti bu olması lazımdır. Eğer sevdiğin şeyin başı ve sonu olmuş olsa idi senin sevginin de, başı ve sonu olmuş olacaktı. Çünkü sen de, O'nun eserisin, sevgin de O'nun eseridir. Sen de varlıksın, mahlûksun, sevgi de varlıktır, mahlûktur.
Ama iki mahlûk, yaratılmış olan şey, bir yaratılmamış olandan etkilenerek, O'na doğru sürükleniyor.
Tabir-i caizse o duygu bizi, lokomotiflerin vagonları çektiği gibi arkasında sürüklüyor. Biz, istesek de istemesek de böyle bir seyir içerisinde, arayış peşindeyiz. Bir sevgi, bir muhabbet, başka bir ifadeyle aşk arayışı peşindeyiz."
Biz, aşktan doğdur
'Peygamberimizin yolu aşk yoludur. Aşk, annemizdir. Biz, aşktan doğduk. Seviyoruz ve hayatımızın güzelliği bu yüzden' diyen Haydar Baş Hocam, 'aşk, kulun Allah'ı sevmesi ve Allah'ın, kulu sevmesi şeklinde iki yönlü bir ilişki olarak tanımlar ve şöyle der:
'Esasen aşk, tekliktir. Yani ikinin, bire rücu etmesidir. İkinin, bir olmasıdır. Allah, kulunun kalbine tecelli ettiği zaman, o tecelli ile kulun, kendini unutmasıdır.
Bu, yanan bir sobanın içine simsiyah kömürün atılmasıyla, on dakika sonra bu simsiyah kömürün ateş rengine bürünüp, ortada hiçbir şey kalmayıp, her şeyin ateş olmasına benzer.
Nuranî tecelliler kulun kalbine tecelli ettiği zaman, işte o teklikte, nefis dediğimiz "ene/ben" dediğimiz şey kömür gibi erimeye başlar. O'nun varlığına bürünür'.
Aşk ehlinden aşk
Gerek Prof. Dr. Haydar Baş'ın ve gereksek okuduğum gönül erlerinin eserlerinde ortak payda olarak 'aşk' ifade edilir.
İnsan olarak hep bir şeyleri isteriz, arzu ederiz veya meylederiz. Kimisi bir kadına, kimisi bir erkeğe, kimisi mala-mülke vs.
Bu noktada Haydar Baş Hocamın şu sözü hep aklımdadır: 'Eğer istediğin şey (hedefin, amacın, gayen) Allah için, Allah rızası içinse çok şeydir. Değilse boş şeydir.
Bu noktada aşıklar şöyle der: 'İnsanî aşk, ilahi aşkın bir yansımasıdır. Bir insana duyulan sevgi, aslında Allah'ın güzelliklerinin, o insanda tecelli etmesinden kaynaklanır. Ancak gerçek aşık, bu sevgiyi, Allah'a yöneltebilen kişidir.'
Prof. Dr. Haydar Baş ise 'Allah'ı sevmek istiyorsak, bunun tek yolu, kalbe Allah'ın nazarını davet etmektir. Tecellinin daveti de Allah'ı zikirle, ibadetle mümkündür.
O zaman o kalbe tecelli oldu mu Allah sevilir, O'na, aşık olunur. Kulun, Allah'ı sevmesi, kalbinde yaşadığı bir hâldir. Bu, sözlerle ifade edilemeyecek latif bir histir. Bu duygu insanı Allah'ı anmaya, O'nun rızasını istemeye sevk eder' der.
Aşk, aynı zamanda bir yaratılış sebebidir
Hadis-i şerifte "Gizli bir hazine idim, bilinmeyi murat ettim (istedim), bu yüzden kainatı yarattım" ifadesi Yüce Allah'ın, kainatı yaratma sebebini, kendi güzelliğinin, hakikatinin, kudretinin bilenmesinin ifadesidir. (En doğruyu Allah bilir)
O zaman aşk
O zaman aşk insanın, Allah'a yönelik derin bir bağlılık ve özlem duygusudur.
O zaman aşk, nefsin isteklerinden arınarak Allah'ın nuruyla dolmak ve O'nun sevgisiyle bütünleşmektir.
O zaman aşk, insanı manevî olarak yükselten, kalbi temizleyen ve kişiyi Allah'a yaklaştıran bir haldir.
O zaman aşk, varlığın özünde yer alan ilahi bir hakikat ve birleştirici bir kuvvettir.
Aşkın kapısı, pınarı, denizi hülasa merkezi ise Peygamber Efendimiz ve Ehl-i Beyt'idir. O kapıya, o pınara, o denize, o merkeze gitmeden, onlara aşık olmadan aşık olunmaz, Allah'a gidilemez.
Bu yolculuğun ilk adımı ise birbirimizi sevmemizdir. Sevgiyle kalın…
Bugün bireysel olarak, toplumsal olarak ve insanlık olarak huzuru, barışı bulamıyorsak bunun arka planındaki en büyük sebep sevgi ve aşktan mahrum oluşumuzdur.
Sevginin, aşkın olmadığı sinelerde nefret, kibir, gurur, intikam vardır. Bu duyguların hakim olduğu birey ve toplumlar ve de devletler, dünyayı vahşet arenasına çevirmiştir.
Ne hazindir ki bu vahşet arenasında en çok bedel ödeyen ise Müslümanlar ve İslam dünyasıdır. Çünkü Müslümanlarda, sevgiden, aşktan uzaklaşmış, vahşet sahiplerine benzemek için her türlü vahşeti işleyecek veya taraf olacak hale gelmiştir.
Sevgi ve aşk, dedik
Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocam o eski gönül sohbetlerini dinlerken sevginin, 'bir şeye meyletmek, istemek, arzu etmek' manasına geldiğini, insanın istese de, istemese de bu duyguya sahip olduğunu, sevginin ilahi boyutuna ise 'aşk' denildiğini ifade ediyor ve sevginin olmadığı yerde nefretin olduğunu, vurguluyordu.
'Sevgi, Allah'ın eseridir' diyen Haydar Baş Hocam asıl sevgiye daha doğrusu asıl sevgiliye vurgu yaparak şöyle diyordu:
'Sevginin sonsuz olmasının alamet ve işareti bu olması lazımdır. Eğer sevdiğin şeyin başı ve sonu olmuş olsa idi senin sevginin de, başı ve sonu olmuş olacaktı. Çünkü sen de, O'nun eserisin, sevgin de O'nun eseridir. Sen de varlıksın, mahlûksun, sevgi de varlıktır, mahlûktur.
Ama iki mahlûk, yaratılmış olan şey, bir yaratılmamış olandan etkilenerek, O'na doğru sürükleniyor.
Tabir-i caizse o duygu bizi, lokomotiflerin vagonları çektiği gibi arkasında sürüklüyor. Biz, istesek de istemesek de böyle bir seyir içerisinde, arayış peşindeyiz. Bir sevgi, bir muhabbet, başka bir ifadeyle aşk arayışı peşindeyiz."
Biz, aşktan doğdur
'Peygamberimizin yolu aşk yoludur. Aşk, annemizdir. Biz, aşktan doğduk. Seviyoruz ve hayatımızın güzelliği bu yüzden' diyen Haydar Baş Hocam, 'aşk, kulun Allah'ı sevmesi ve Allah'ın, kulu sevmesi şeklinde iki yönlü bir ilişki olarak tanımlar ve şöyle der:
'Esasen aşk, tekliktir. Yani ikinin, bire rücu etmesidir. İkinin, bir olmasıdır. Allah, kulunun kalbine tecelli ettiği zaman, o tecelli ile kulun, kendini unutmasıdır.
Bu, yanan bir sobanın içine simsiyah kömürün atılmasıyla, on dakika sonra bu simsiyah kömürün ateş rengine bürünüp, ortada hiçbir şey kalmayıp, her şeyin ateş olmasına benzer.
Nuranî tecelliler kulun kalbine tecelli ettiği zaman, işte o teklikte, nefis dediğimiz "ene/ben" dediğimiz şey kömür gibi erimeye başlar. O'nun varlığına bürünür'.
Aşk ehlinden aşk
Gerek Prof. Dr. Haydar Baş'ın ve gereksek okuduğum gönül erlerinin eserlerinde ortak payda olarak 'aşk' ifade edilir.
İnsan olarak hep bir şeyleri isteriz, arzu ederiz veya meylederiz. Kimisi bir kadına, kimisi bir erkeğe, kimisi mala-mülke vs.
Bu noktada Haydar Baş Hocamın şu sözü hep aklımdadır: 'Eğer istediğin şey (hedefin, amacın, gayen) Allah için, Allah rızası içinse çok şeydir. Değilse boş şeydir.
Bu noktada aşıklar şöyle der: 'İnsanî aşk, ilahi aşkın bir yansımasıdır. Bir insana duyulan sevgi, aslında Allah'ın güzelliklerinin, o insanda tecelli etmesinden kaynaklanır. Ancak gerçek aşık, bu sevgiyi, Allah'a yöneltebilen kişidir.'
Prof. Dr. Haydar Baş ise 'Allah'ı sevmek istiyorsak, bunun tek yolu, kalbe Allah'ın nazarını davet etmektir. Tecellinin daveti de Allah'ı zikirle, ibadetle mümkündür.
O zaman o kalbe tecelli oldu mu Allah sevilir, O'na, aşık olunur. Kulun, Allah'ı sevmesi, kalbinde yaşadığı bir hâldir. Bu, sözlerle ifade edilemeyecek latif bir histir. Bu duygu insanı Allah'ı anmaya, O'nun rızasını istemeye sevk eder' der.
Aşk, aynı zamanda bir yaratılış sebebidir
Hadis-i şerifte "Gizli bir hazine idim, bilinmeyi murat ettim (istedim), bu yüzden kainatı yarattım" ifadesi Yüce Allah'ın, kainatı yaratma sebebini, kendi güzelliğinin, hakikatinin, kudretinin bilenmesinin ifadesidir. (En doğruyu Allah bilir)
O zaman aşk
O zaman aşk insanın, Allah'a yönelik derin bir bağlılık ve özlem duygusudur.
O zaman aşk, nefsin isteklerinden arınarak Allah'ın nuruyla dolmak ve O'nun sevgisiyle bütünleşmektir.
O zaman aşk, insanı manevî olarak yükselten, kalbi temizleyen ve kişiyi Allah'a yaklaştıran bir haldir.
O zaman aşk, varlığın özünde yer alan ilahi bir hakikat ve birleştirici bir kuvvettir.
Aşkın kapısı, pınarı, denizi hülasa merkezi ise Peygamber Efendimiz ve Ehl-i Beyt'idir. O kapıya, o pınara, o denize, o merkeze gitmeden, onlara aşık olmadan aşık olunmaz, Allah'a gidilemez.
Bu yolculuğun ilk adımı ise birbirimizi sevmemizdir. Sevgiyle kalın…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025