PKK'nın "fesih" açıklaması, acaba stratejik bir manevra gibi okunabilir mi? Bugün ki yazımda konuya çok daha farklı bir perspektiften bakmaya çalıştım. Dikkatli bir göz, bu çıkışın ardında eskimiş ve etkisini yitirmiş bir ideolojik ezber izlerini görebilir. PKK, silahlı mücadele tarihinde ilk kez, kitle nezdinde taşıdığı "direniş" meşruiyetini yitirdiğini itiraf etmiş oldu. Bu ilan, bildirgelerinde ifade ettikleri gibi bir başarı hikâyesinin sonu değil; mecburi bir taktik değişikliği olarak da algılanabilir.
Yıllarca sürdürülen propaganda, "özgürlük" vaadiyle yürütülen dağ kadroları organizasyonu, bugün genç kuşakların gözünde anlamını yitiriyor. Ne 1990'ların sert mücadele iklimi kaldı, ne de 2000'lerin "demokratik özerklik" hayali... Artık Kürt gençleri daha çok üniversiteyi, yurtdışını, girişimciliği ve dijital kimliklerini konuşuyor. PKK ise hâlâ köhne dağ kamplarına çağırıyor.
Bu gerçek, sadece sahadaki kadrolarda değil, sivil görünümlü uzantılarda da bir çözülmeye neden oluyor. Son yıllarda çeşitli STK'lardan ve siyasi çevrelerden sessizce kopan isimlerin artması, tabandaki inanç eksilmesinin açık göstergesidir. Fesih ilanı, bu çözülmeyi merkezî bir dille kontrol altına alma çabasıdır.
Sosyolojik olarak dağılmanın en güçlü işareti, bir örgütün kendi anlatısına inanan insan bulmakta zorlanmasıdır. Bugün PKK'nin yaşadığı tam da budur. Ne "demokratik konfederalizm" ne "komünal yaşam" ne de "kadın özgürlükçü paradigma" gibi kavramlar artık sahada bir karşılık bulmuyor. Bunlar, kongre bildirilerine yazılsa da ne kırsalda ne kentte gençleri ikna etmeye yetiyor. Çünkü artık dünya başka bir yere aktı. Örgütün 1980'lerdeki ideolojisi, 2025 kuşağına anlamsız geliyor.
Devletin uzun yıllar süren mücadelesinde silahlı örgüt zayıflatılmış, yapısal olarak çökme noktasına getirilmiş olabilir. Ancak bu başarı, üniter yapının tahkimiyle taçlandırılamadı. Tam aksine, son yıllarda atılan birçok adım, yerel güç odaklarının ve etnik temelli siyaset yapan yapıların önünü açma riskini barındırıyor.
Fesih ilanı bu nedenle bir son değil, yeni başlangıç aslında. Sivili ile askeri ile, Sünni'si ile Alevi'si ile, kadınıyla erkeğiyle, genci ile yaşlısı ile tüm millettin devletle bütünleşmesi yerine, devletten kopuşu romantize eden yapılar tarafından yönlendirilmesine göz yumulursa, yeni bir parçalanma süreci tetiklenebilir. Ne yazık ki mevcut siyasi iktidar, bu noktada merkeziyetçiliği değil, "yönetilebilir dağınıklığı" tercih eder bir görüntü veriyor.
Konu sadece terör tehdidiyle değil, kamu düzeni açısından da değerlendirilmelidir. Feshedilen örgütün fonksiyonu sivil toplum örgütleri kisvesi altında bölgesel aidiyetler inşa eden yapılara devredilebilir. Bu durum, kamu otoritesinin görünürlüğünü zayıflatmakla kalmaz, uzun vadede aidiyet duygusunun ulus devlet dışı formlarda şekillenmesine de yol açar. Anayasadaki "tek devlet, tek millet, tek bayrak" vurgusunun sadece söylem düzeyinde kalması, bu sürecin önünü açar.
PKK sonrası dönemde yapılması gerekenler açıktır:
Sonuç olarak, PKK'nin sahneden çekilmesi, bir sürecin sonu değil; çok daha girift bir sürecin başlangıcıdır. Bu dönemde verilecek her ödün, ecdadımızın kanı ile yoğrulmuş vatan toprağının heba edilmesi anlamına gelir. Devletin görevi yalnızca terörü bastırmak değil, toplumsal parçalanma riskini de bertaraf etmektir.
Unutulmamalıdır ki, güçlü bir milli vizyonla, tüm fertlerinin katkısı ile Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.
Yıllarca sürdürülen propaganda, "özgürlük" vaadiyle yürütülen dağ kadroları organizasyonu, bugün genç kuşakların gözünde anlamını yitiriyor. Ne 1990'ların sert mücadele iklimi kaldı, ne de 2000'lerin "demokratik özerklik" hayali... Artık Kürt gençleri daha çok üniversiteyi, yurtdışını, girişimciliği ve dijital kimliklerini konuşuyor. PKK ise hâlâ köhne dağ kamplarına çağırıyor.
Bu gerçek, sadece sahadaki kadrolarda değil, sivil görünümlü uzantılarda da bir çözülmeye neden oluyor. Son yıllarda çeşitli STK'lardan ve siyasi çevrelerden sessizce kopan isimlerin artması, tabandaki inanç eksilmesinin açık göstergesidir. Fesih ilanı, bu çözülmeyi merkezî bir dille kontrol altına alma çabasıdır.
Sosyolojik olarak dağılmanın en güçlü işareti, bir örgütün kendi anlatısına inanan insan bulmakta zorlanmasıdır. Bugün PKK'nin yaşadığı tam da budur. Ne "demokratik konfederalizm" ne "komünal yaşam" ne de "kadın özgürlükçü paradigma" gibi kavramlar artık sahada bir karşılık bulmuyor. Bunlar, kongre bildirilerine yazılsa da ne kırsalda ne kentte gençleri ikna etmeye yetiyor. Çünkü artık dünya başka bir yere aktı. Örgütün 1980'lerdeki ideolojisi, 2025 kuşağına anlamsız geliyor.
Devletin uzun yıllar süren mücadelesinde silahlı örgüt zayıflatılmış, yapısal olarak çökme noktasına getirilmiş olabilir. Ancak bu başarı, üniter yapının tahkimiyle taçlandırılamadı. Tam aksine, son yıllarda atılan birçok adım, yerel güç odaklarının ve etnik temelli siyaset yapan yapıların önünü açma riskini barındırıyor.
Fesih ilanı bu nedenle bir son değil, yeni başlangıç aslında. Sivili ile askeri ile, Sünni'si ile Alevi'si ile, kadınıyla erkeğiyle, genci ile yaşlısı ile tüm millettin devletle bütünleşmesi yerine, devletten kopuşu romantize eden yapılar tarafından yönlendirilmesine göz yumulursa, yeni bir parçalanma süreci tetiklenebilir. Ne yazık ki mevcut siyasi iktidar, bu noktada merkeziyetçiliği değil, "yönetilebilir dağınıklığı" tercih eder bir görüntü veriyor.
Konu sadece terör tehdidiyle değil, kamu düzeni açısından da değerlendirilmelidir. Feshedilen örgütün fonksiyonu sivil toplum örgütleri kisvesi altında bölgesel aidiyetler inşa eden yapılara devredilebilir. Bu durum, kamu otoritesinin görünürlüğünü zayıflatmakla kalmaz, uzun vadede aidiyet duygusunun ulus devlet dışı formlarda şekillenmesine de yol açar. Anayasadaki "tek devlet, tek millet, tek bayrak" vurgusunun sadece söylem düzeyinde kalması, bu sürecin önünü açar.
PKK sonrası dönemde yapılması gerekenler açıktır:
- Etnik ayrımcılıktan uzak Milli kimliği kültür ve eğitim yoluyla da korumak,
- Yerel yönetimleri güçlendirme adına üniter yapıyı zayıflatacak girişimlerden uzak durmak,
- Anadilde eğitim gibi konularda tavizkar değil, kapsayıcı ve birleştirici bir dil geliştirmek (Her vatandaşın ana dilini konuşma hakkı kutsaldır ancak resmi eğitim dili Türkçe olmalıdır),
- Vatandaşlık tanımlarında etnik kökenlere vurgu yapacak yeni söylemlere kesinlikle izin vermemek,
- Ülkemizin tamamında ekonomik kalkınmayı sağlayacak milli ekonomi modelini uygulamak,
- Türk Milletinin her ferdinin doya doya demokrasiyi yaşamasına engel olabilecek, kanun dışı uygulamalara izin vermemek,
- Kimlik temelli değil, hak temelli bir hukuk ve eşitlik anlayışı geliştirmek.
Sonuç olarak, PKK'nin sahneden çekilmesi, bir sürecin sonu değil; çok daha girift bir sürecin başlangıcıdır. Bu dönemde verilecek her ödün, ecdadımızın kanı ile yoğrulmuş vatan toprağının heba edilmesi anlamına gelir. Devletin görevi yalnızca terörü bastırmak değil, toplumsal parçalanma riskini de bertaraf etmektir.
Unutulmamalıdır ki, güçlü bir milli vizyonla, tüm fertlerinin katkısı ile Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
- PKK sonrası dönem: Fırsat mı, tuzak mı? / 23.05.2025
- PKK feshedildi mi, yeniden mi kuruldu? / 22.05.2025
- Trump’ın Türkiye’ye bakışı: Hayranlık mı, hesap mı? / 20.05.2025
- Zafer Günü töreni ve dış politika üzerine / 19.05.2025
- Neopatrimonyalizm ve muhalefetin yol haritası / 18.05.2025
- Muhalefetsiz demokrasi olmaz / 17.05.2025
- Hindistan, ABD ve İslamofobi üzerine düşünceler / 16.05.2025
- Bu olanların hiçbiri sürpriz değil / 15.05.2025
- Barış mı, dağılmanın eşiği mi? / 14.05.2025
- Hedef “Atatürksüz Türkiye” / 13.05.2025
- PKK feshedildi mi, yeniden mi kuruldu? / 22.05.2025
- Trump’ın Türkiye’ye bakışı: Hayranlık mı, hesap mı? / 20.05.2025
- Zafer Günü töreni ve dış politika üzerine / 19.05.2025
- Neopatrimonyalizm ve muhalefetin yol haritası / 18.05.2025
- Muhalefetsiz demokrasi olmaz / 17.05.2025
- Hindistan, ABD ve İslamofobi üzerine düşünceler / 16.05.2025
- Bu olanların hiçbiri sürpriz değil / 15.05.2025
- Barış mı, dağılmanın eşiği mi? / 14.05.2025
- Hedef “Atatürksüz Türkiye” / 13.05.2025