Prof. Dr. Haydar Baş’ı anlamak için…

Bu satırlar…
Haydar Hoca keşke fikir adamı olarak insan yetiştirse, siyasetle uğraşmasa diyenlere bir cevaptır.
Haydar Baş’ı anlamak için Hz. Muhammed(s.a.v)’in hayatını bilmek, bilmek yetmez, idrak etmek gerekir…


Akabe Biati devlet içindi…
Devlet olmadan “İslâm” olmaz.
İslâm’ı eve hapsetmek ve Kur’an ve Sünnet’i hayata geçirmek isteyenleri “Dini siyasete âlet ediyor” diye geri püskürtmek isteyenler, İslâm’ın hayatın tamamını kuşatan kurallarından kendilerine sömürü alanı bırakmayacağını gören Haçlı emperyalistlerdir.
Nitekim Recep Bahar kardeşimizin bildirdiğine göre, İstanbul’da toplanan Medeniyetler İttifakı İştirakçiler Forumu’nda konuşan 3 milyar dolarlık servetin sahibi Sünni bir aileden gelen Lübnan Başbakanı Mikati, “Din ve iman evin içerisinde, evin dışındaki her şey ise ahlak ve iyi ilişkilerdir” demiştir.
Devşirilmiş böyle adamların tuzağına düşmeyen Haydar Baş’ın siyaset yoluyla devleti yönetmek istemesi, dininin gereğidir.
Nitekim Peygamberimiz Akabe biatlarını “devlet kurabileceği bir toprak parçası elde etmek için” yaparak Medine’ye ayak basmıştır.

Kan davalarını bitirme hedefi…
Peygamberimiz Medine’de yüzyıllardır aralarında amansız bir kan davası olan Evs ve Hazrec kabilelerini kardeş kılmıştır.
“Bugün size dininizi ikmâl ettim; üzerinize olan nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim (el-Maide 3)” ayetinin nazil olduğu Veda Haccı’nda da, Peygamberimiz, hem faize hem bütün kan davalarına son vermiştir.
Peygamberî bir rotayı takip eden Prof. Dr. Haydar Baş da, yüzyıllardır süren Alevi-Sünni, Sünni-Şia arasındaki kan davalarını kaldırmak için kendisine emanet edilen gayret kuşağını kuşanmıştır.


Hz. Muhammed (s.a.v) Medine Piyasasını eline geçiriyor
Hz. Muhammed (s.a.v) Medine’ye geldiğinde, nüfusu 10 ila 20 bin arasında olduğu tahmin edilen bu şehirde...
1-es-Sâfasif,
2-Müzâhim,
3-Kaynuka ve
4-Zübâle isimli dört Pazar vardı
Ve bu pazarların tamamı Yahudilerin elinde idi.
Berber, kasap, Fırıncı, Kebapçı, Kandilci, Kadehçi, Süt anneleri, Taş yontucuları, Tabut yapıcıları, Kabir kazıcıları, Mızrak ve Kılıç imalatçıları, Mekke’den zemzem suyu getiren, dışarıdan buğday ve kumaş getiren ithalatçılar, yay, eğer, çanak ve kırba yapıcıları gibi muhtelif meslekler icra ediliyordu…
Bir devlet için Pazar yani ekonominin yabancıların elinden kurtarılması şarttı. Hz. Muhammed (s.a.v) Medine’de hemen bir çadır kurdu ve halka, “İşte bundan böyle sizin pazarınız burasıdır” dedi.
Yahudi liderlerinden Ka’b b. Eşref Peygamber pazarına girdi ve çadırın iplerini kesti.
Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Milli Ekonomi Modeli” işte bunun içindir ve Haydar Hoca’nın önü, zamane Ka’ab b Eşref’leri tarafından işte bunun için kesilmektedir.
Hz. Muhammed (s.a.v) bu küstahlık üzerine yeni bir Pazar kurmuş ve bir müddet sonra piyasa Müslümanların eline geçmiştir.
Yine Devlet Başkanı olarak Hz. Muhammed (s.a.v) hızlı bir kamulaştırma faaliyetlerine başlamıştır.
Haydar Baş Hocanın MEM’inde, Medine’deki bu uygulamaların bugünle uyumlu bütün yansımaları mevcuttur.
Yani Hoca istese de İslâm’ı eve hapsedemez. Emaneti ona teslim eden irade Hocaya bu izni verir mi sanıyorsunuz?

Görmez’i görmediler!
Kazakistan’da, “4’üncü Semavi ve Evrensel Dinler Kongresi” Gerçekleştirildi. Kongreye Türkiye’yi temsilen Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez katıldı.
Toplantı sonrası Görmez, Kazak din adamlarının Türkiye’de eğitileceğine dair detaylı bilgiler verdi. Kürtaj hakkındaki soruları cevapladı. Ve bir gazetecinin sorusu üzerine, “Dinler arası diyalog” olmaz deyiverdi.
Niçin olmayacağını da şöyle izah etti:
“-Dinler arası diyalog olmaz, din adamları arasında diyalog olur. Yani iki farklı dinden din adamı oturup örneğin çevre ile ilgili, savaşlarla ilgili bir konuyu görüşebilir. Ancak dinler arası diyalog olmaz. Dinler birbirine dönüştürülemez, din adamları dünya ile ilgili sorunları tartışır.”
İlgili haber 1 Haziran 2012 tarihli gazetelerde yer aldı ama kimilerinde bazı eksikliklerle.
Mesela Yeni Şafak 18’inci sayfadan duyurduğu haberinde Sayın Görmez’in “Dinler arası diyalog olmaz” görüşünü tamamen sansürlemişti.
Aynı haberi 3’üncü sayfadan duyuran Zaman da, Görmez’in “Dinler arası diyalog olmaz” sözlerini görmezlikten gelen gazetelerdendi.
Daha bir hafta önce “Bizim Sayfa”nın “Sohbet” köşesinde “Dinlerarası Diyalog” için, “Ehli kitab, tek bir yaratıcıya inansa da, Salih ameller işlese de, mesela namaz kılsa, oruç tutsa ve cami yapsa da, Müslüman olmadıkça hiç faydası olmaz. İşte bir âyeti kerime meali: ‘Kâfirlerin cami yapmaları ve (hayır olarak yaptıkları) diğer bütün amelleri, boşa gidecek, Cehennemde sonsuz kalacaklardır. (Tevbe, 17) diye yazan ve “Müslüman’a kâfir diyenin kendisi kâfir olduğu gibi, kâfire de Müslüman’dır, cennetliktir demek küfürdür. İslamiyet gelince, önceki bütün dinler yürürlükten kalktı.” Diyen Türkiye Gazetesi bile, Görmez’in, “Dinler Arası Diyalog olmaz” görüşünü sansürlemiş, Yeni Şafak ve Zaman’la aynı çizgiye düşmüştü…
O sayfanın okurlarından gelen tepkiyi göğüsleyememiş olmalı ki, Türkiye, bir gün sonra geri adım attı, Görmez’in “Dinler arası diyalog olmaz” görüşünü 2 Haziran’da okurları ile paylaştı…
Ne diyelim?
Siyasetin ve çıkarın gözü kör olsun…
İnsana hakikati işte böyle örttürüyor..
Başbakan Erdoğan Dinler Arası Diyalog’un uzantılarından BM Medeniyetler İttifakı İşbirlikçiler Forumu’nda Suriye karşıtlarını bir araya getirirse…
Ve bu toplantıda “Medeniyet, Çan ve ezan seslerinin kilise çanları ile birbirine karışması” olarak tarif edilir, kilise korosu Vatikan’dan ilahiler, Türkiye’den de “Katibim”i çalarsa…
Olacağı budur…
Çıkarcılar “gerçeği işte böyle örter” ve “İnsanlık İsa’yı bekliyor” diye dergilerinde kapak yapanların, Mardin’de tahtadan sırat köprüsü yapıp, Papaz ve Hahamlarla birlikte cennete geçme tiyatroları sahneleyenlerin çizgisine düşüverir…