Prof. Dr. Haydar Baş'a göre Atatürkçülük
Atatürk, 600 yıllık bir imparatorluktan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuran iradedir
25.11.2025 00:00:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Atatürk, 600 yıllık bir imparatorluktan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuran iradedir.
Padişah-saltanat kölesi bir toplumdan, hakimiyetin kendinde toplandığı bir millî iradeyi oluşturabilmiş devlet adamıdır.
Bunu Laz, Çerkez, Türk, Kürt vs. etnik kimlikleri Müslüman Türk şemsiyesinde toplayarak sağlamıştır.
Kurtuluştan sonra 15 yıl gibi kısa bir zaman dilimi içinde -ki ömrü vefa etmemiştir- devrimler ile "çağdaş uygarlık seviyesine" çıkarma hareketini gerçekleştirmiştir.
Esasen O, yepyeni bir anayasa, millet meclisi, kılık kıyafet devrimi, harf devrimi, saat ve takvimde değişim, tarih yazımı, dil çalışmaları vb. gibi devrimlerle ne İslam dininin dışına çıkmayı düşünmüş, ne de Batılıların aynısı bir taklit içine girmiştir.
O, milletin din-i İslam'dan koparılmasının imkansız olduğunu biliyordu ve zaten böyle bir amacı da yoktu.
Ancak medenî milletler seviyesine çıkarılma gayesi içindeydi.
Falih Rıfkı Atay, Çankaya eserinde Tanzimat'tan sonra iki çeşit adam yetiştiğini yazar:
"Biri Garp taklitçisi ve Garp mahkumu… Tepeden tırnağa 'alafranga' cilalı adam. Milletinden ve memleketinden uzaklaşmıştır. Frenk doğmadığına pişmandır. Ancak düvel-i muazzama kontrolü altındaki bir Türkiye'de hayat hakkı olduğuna inanmıştır.
İkinci tip, nasyonalisttir. Osmanlı nasyonalisti veya Türk nasyonalisti… O, kurtuluşun Garplışalmakta, milletin ve memleketin, Garp toplulukları içine katılmasında ve medenileşmesinde olduğuna inanmıştır. Şerefçe, gururca ve milletçe kendini milletinden ayırmaz…
Mustafa Kemal'in ilk benliğine kavuştuğundan beri şuur altını ve üstünü kıvrandıran mesele budur."
Kısaca, kültürel sahadaki devrimler, Atatürkçülüğü ne dinsiz yapar, ne de Batı kopyası…
Bizce Atatürkçülük:
Tam bağımsızlıktır,
Demokrasidir,
Cumhuriyete sahip çıkmaktır,
Üniter devlet demektir,
Kayıtsız şartsız millî hakimiyettir,
Ulusal egemenlik demektir,
Manda ve himayeyi kabul etmemektir,
Ulusal bir savunma demektir,
Hiçbir sahada yabancı denetiminde olmamaktır,
Emperyalizmi reddetmektir,
Emperyalizme araç olmayı reddetmektir,
Yabancı denetimini reddetmektir,
Bir milletin dinî ve millî hassasiyetine saygılı devletlerle ilişki kurmasıdır,
Azınlık tanımını Lozan'a göre yapmaktır,
Sünni, Şii, Alevi, Bektaşi ayrımı yapmadan bir olmaktır,
Türk, Kürt, Laz, Çerkez vs. etnik ayrıma gitmeden "Türk milleti" diyebilmektir,
Devleti ve milleti ile; sivili ve askeri ile bir bilek bir yürek olabilmektir,
Osmanlıcı olmamaktır,
Milletin manevî değerlerine sahip çıkmaktır,
Mazlum milletlere yardım etmek, Batı'ya karşı işbirliği, güç birliği demektir,
Harama helal, helale haram dememek; Ehl-i Beyt mantığında dindar olmaktır,
Kısaca Atatürkçülük; "Ne mutlu Türküm diyene" diyebilmektir.
Gazi Mustafa Kemal;Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Kurtuluş Savaşı karşısında olan Batılı hiçbir devletle hayatı boyunca ittifak düşünmemiştir.
Vatandaşlarına;
Vatan sevgisini,
Bayrak sevgisini,
Devlet sevgisini, Millî bir eğitimi,
Ve millî bir ekonomi modelini tavsiye etmiştir.
Siz, dinsizlik temeline dayalı bir Atatürk portresi çizmeye çalışacağınıza, bu ilkelerle şekil bulmuş Atatürk'ü hayata geçirmeye bakın." (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eserinden)
Padişah-saltanat kölesi bir toplumdan, hakimiyetin kendinde toplandığı bir millî iradeyi oluşturabilmiş devlet adamıdır.
Bunu Laz, Çerkez, Türk, Kürt vs. etnik kimlikleri Müslüman Türk şemsiyesinde toplayarak sağlamıştır.
Kurtuluştan sonra 15 yıl gibi kısa bir zaman dilimi içinde -ki ömrü vefa etmemiştir- devrimler ile "çağdaş uygarlık seviyesine" çıkarma hareketini gerçekleştirmiştir.
Esasen O, yepyeni bir anayasa, millet meclisi, kılık kıyafet devrimi, harf devrimi, saat ve takvimde değişim, tarih yazımı, dil çalışmaları vb. gibi devrimlerle ne İslam dininin dışına çıkmayı düşünmüş, ne de Batılıların aynısı bir taklit içine girmiştir.
O, milletin din-i İslam'dan koparılmasının imkansız olduğunu biliyordu ve zaten böyle bir amacı da yoktu.
Ancak medenî milletler seviyesine çıkarılma gayesi içindeydi.
Falih Rıfkı Atay, Çankaya eserinde Tanzimat'tan sonra iki çeşit adam yetiştiğini yazar:
"Biri Garp taklitçisi ve Garp mahkumu… Tepeden tırnağa 'alafranga' cilalı adam. Milletinden ve memleketinden uzaklaşmıştır. Frenk doğmadığına pişmandır. Ancak düvel-i muazzama kontrolü altındaki bir Türkiye'de hayat hakkı olduğuna inanmıştır.
İkinci tip, nasyonalisttir. Osmanlı nasyonalisti veya Türk nasyonalisti… O, kurtuluşun Garplışalmakta, milletin ve memleketin, Garp toplulukları içine katılmasında ve medenileşmesinde olduğuna inanmıştır. Şerefçe, gururca ve milletçe kendini milletinden ayırmaz…
Mustafa Kemal'in ilk benliğine kavuştuğundan beri şuur altını ve üstünü kıvrandıran mesele budur."
Kısaca, kültürel sahadaki devrimler, Atatürkçülüğü ne dinsiz yapar, ne de Batı kopyası…
Bizce Atatürkçülük:
Tam bağımsızlıktır,
Demokrasidir,
Cumhuriyete sahip çıkmaktır,
Üniter devlet demektir,
Kayıtsız şartsız millî hakimiyettir,
Ulusal egemenlik demektir,
Manda ve himayeyi kabul etmemektir,
Ulusal bir savunma demektir,
Hiçbir sahada yabancı denetiminde olmamaktır,
Emperyalizmi reddetmektir,
Emperyalizme araç olmayı reddetmektir,
Yabancı denetimini reddetmektir,
Bir milletin dinî ve millî hassasiyetine saygılı devletlerle ilişki kurmasıdır,
Azınlık tanımını Lozan'a göre yapmaktır,
Sünni, Şii, Alevi, Bektaşi ayrımı yapmadan bir olmaktır,
Türk, Kürt, Laz, Çerkez vs. etnik ayrıma gitmeden "Türk milleti" diyebilmektir,
Devleti ve milleti ile; sivili ve askeri ile bir bilek bir yürek olabilmektir,
Osmanlıcı olmamaktır,
Milletin manevî değerlerine sahip çıkmaktır,
Mazlum milletlere yardım etmek, Batı'ya karşı işbirliği, güç birliği demektir,
Harama helal, helale haram dememek; Ehl-i Beyt mantığında dindar olmaktır,
Kısaca Atatürkçülük; "Ne mutlu Türküm diyene" diyebilmektir.
Gazi Mustafa Kemal;Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Kurtuluş Savaşı karşısında olan Batılı hiçbir devletle hayatı boyunca ittifak düşünmemiştir.
Vatandaşlarına;
Vatan sevgisini,
Bayrak sevgisini,
Devlet sevgisini, Millî bir eğitimi,
Ve millî bir ekonomi modelini tavsiye etmiştir.
Siz, dinsizlik temeline dayalı bir Atatürk portresi çizmeye çalışacağınıza, bu ilkelerle şekil bulmuş Atatürk'ü hayata geçirmeye bakın." (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.



















































































