Geçen hafta bugün bayramdı. Ne bayramı? Ramazan Bayramı. Ramazan neydi? Rahmet, bereket ve mağfiret ayı.
İyi de Müslümanlar rahmet, bereket ve mağfiret ayı bitti, diye bayram mı yapıyor?
Hayır. Müminler, Allah-u Teala'nın (c.c) belirlediği süre içerisinde (Ramazan ayı) imsakten, gün batımına kadar bırak haramları, şu şu helallerden bile uzak duracaksınız, emrini yerine getirdikleri, Resulüllah'ı taklit gayretine girdikleri ve bu gayretlerini neticeye erdirdikleri için bayram yapıyor ve yaptık.
Bu bayramımızın bir özelliği de ümitlerimizden ötürüydü. Neydi ümidimiz? Rahmetin, bereketin ve cehennem azabından kurtuluşun ümidiydi. Bizi ümide sevk eden ise tuttuğumuz oruçlardı.
Bu noktada İmama Gazali'ye dönelim. İmam Gazali şöyle diyor;
"Kim ekin eker ve çalışırda, sonra "-Benim ümidim odur ki, küfelerce ürün yetişecek." derse, bu onun haklı umududur."
(Ama birçok insan ya hiç oruç tutmadı, ya da sadece aç kaldı. Onlarda bir ümit içerisinde, diye aklımıza bir soru gelebilir. İmam Gazali'den devam edelim)
"Diğer biriside ekin ekmez, hiç çalışmaz, evinde uyur ve bütün seneyi gafletle geçirirde hala "-Ben bu sene çok ürün bekliyorum."derse, bu konuşması kendini aldatmaktan başka bir şey değildir.
Aynı şekilde bir kul, Allah yolunda çalışıp, O'na asi olmaktan kaçınarak "-Allah'ın şu ibadetimi kabul etmesini ve sevap ihsan etmesini ümit ediyorum" derse bu, onun bir asla dayanan ümit ve temennisidir.
Fakat bir kimsede ömrünü gaflet içinde geçirip, ibadetleri terk eder, gaflet içinde yaşar, Allah'ın gazabını umursamaz, rızasını önemsemez, ikazına aldırış etmezde sonra "-Allah'ın rahmetini, cehenneminden kurtuluşu ümit ediyorum." derse bu, onun aslı olmayan bir arzusudur.
Nitekim Resülullah (saav); "Akıllı kişi, işlerinin sonunu gören, nefsini Allah'a itaatkâr kılan, ölümden sonrası için çalışandır. Aciz kişide nefsini, hevasının peşine takıp, Allah'tan hala bir şey umandır." buyurmuştur." (Abdüllatif Tercümesi sh:312)
Bizler bir ümit içerisindeyiz. Ama Müslüman olduğu halde nefsine aldanmış, şeytana ve kötü arkadaşlara uyarak oruçtan, namazdan, zikirden uzak kalmış, birçok günaha dalmış olan kardeşlerimiz ne yapacak?
Nasıl olsa battım, diyerek o günah çukurunda iyice derinlere mi gidecek? Hayır. İnandım, diyen için Allah'ın rahmetinden ümit kesmek aptallıktır. Çünkü seni, beni, alemleri yaratan Allah (c.c.) bunu yasaklamıştır;
"De ki: 'Ey kendi aleyhlerine haddi aşmış kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." (Zümer 53)
Ne yapmamız lazım?
Cevabı Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızdan alalım;
"Kul, hiçbir şart ve hiçbir halde Rabbinin mağfiret eşiğinden ayrılmamalıdır. Ne affedilmişliğin getireceği şımarıklık ve gevşeklik ne de bağışlanma ümidinin yokluğuyla gelecek olan küskünlük ve Hakk'a (c.c) dargınlık, çıkış yolu değildir, çıkmaz sokaktır. Bu sebeple kul tövbeye sarılmalı ve her dem Rabbinin rahmet kapısını güzel amellerle, rahmeti celb edecek samimi ve ihlâslı gayretlerle çalmalıdır. Asla ümidini yitirmemelidir. Zira ancak kâfir olan Hak'tan ümidini keser?" (Prof. Dr. Haydar Baş, İslam ve Hz. Mevlana sh:275)
O zaman şimdi, şu an, hemen o kapıyı çalmaya başlayalım; Ya Rabbi! Sen affedicisin. Affetmeyi seversin. Bizi affet."
İyi de Müslümanlar rahmet, bereket ve mağfiret ayı bitti, diye bayram mı yapıyor?
Hayır. Müminler, Allah-u Teala'nın (c.c) belirlediği süre içerisinde (Ramazan ayı) imsakten, gün batımına kadar bırak haramları, şu şu helallerden bile uzak duracaksınız, emrini yerine getirdikleri, Resulüllah'ı taklit gayretine girdikleri ve bu gayretlerini neticeye erdirdikleri için bayram yapıyor ve yaptık.
Bu bayramımızın bir özelliği de ümitlerimizden ötürüydü. Neydi ümidimiz? Rahmetin, bereketin ve cehennem azabından kurtuluşun ümidiydi. Bizi ümide sevk eden ise tuttuğumuz oruçlardı.
Bu noktada İmama Gazali'ye dönelim. İmam Gazali şöyle diyor;
"Kim ekin eker ve çalışırda, sonra "-Benim ümidim odur ki, küfelerce ürün yetişecek." derse, bu onun haklı umududur."
(Ama birçok insan ya hiç oruç tutmadı, ya da sadece aç kaldı. Onlarda bir ümit içerisinde, diye aklımıza bir soru gelebilir. İmam Gazali'den devam edelim)
"Diğer biriside ekin ekmez, hiç çalışmaz, evinde uyur ve bütün seneyi gafletle geçirirde hala "-Ben bu sene çok ürün bekliyorum."derse, bu konuşması kendini aldatmaktan başka bir şey değildir.
Aynı şekilde bir kul, Allah yolunda çalışıp, O'na asi olmaktan kaçınarak "-Allah'ın şu ibadetimi kabul etmesini ve sevap ihsan etmesini ümit ediyorum" derse bu, onun bir asla dayanan ümit ve temennisidir.
Fakat bir kimsede ömrünü gaflet içinde geçirip, ibadetleri terk eder, gaflet içinde yaşar, Allah'ın gazabını umursamaz, rızasını önemsemez, ikazına aldırış etmezde sonra "-Allah'ın rahmetini, cehenneminden kurtuluşu ümit ediyorum." derse bu, onun aslı olmayan bir arzusudur.
Nitekim Resülullah (saav); "Akıllı kişi, işlerinin sonunu gören, nefsini Allah'a itaatkâr kılan, ölümden sonrası için çalışandır. Aciz kişide nefsini, hevasının peşine takıp, Allah'tan hala bir şey umandır." buyurmuştur." (Abdüllatif Tercümesi sh:312)
Bizler bir ümit içerisindeyiz. Ama Müslüman olduğu halde nefsine aldanmış, şeytana ve kötü arkadaşlara uyarak oruçtan, namazdan, zikirden uzak kalmış, birçok günaha dalmış olan kardeşlerimiz ne yapacak?
Nasıl olsa battım, diyerek o günah çukurunda iyice derinlere mi gidecek? Hayır. İnandım, diyen için Allah'ın rahmetinden ümit kesmek aptallıktır. Çünkü seni, beni, alemleri yaratan Allah (c.c.) bunu yasaklamıştır;
"De ki: 'Ey kendi aleyhlerine haddi aşmış kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." (Zümer 53)
Ne yapmamız lazım?
Cevabı Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızdan alalım;
"Kul, hiçbir şart ve hiçbir halde Rabbinin mağfiret eşiğinden ayrılmamalıdır. Ne affedilmişliğin getireceği şımarıklık ve gevşeklik ne de bağışlanma ümidinin yokluğuyla gelecek olan küskünlük ve Hakk'a (c.c) dargınlık, çıkış yolu değildir, çıkmaz sokaktır. Bu sebeple kul tövbeye sarılmalı ve her dem Rabbinin rahmet kapısını güzel amellerle, rahmeti celb edecek samimi ve ihlâslı gayretlerle çalmalıdır. Asla ümidini yitirmemelidir. Zira ancak kâfir olan Hak'tan ümidini keser?" (Prof. Dr. Haydar Baş, İslam ve Hz. Mevlana sh:275)
O zaman şimdi, şu an, hemen o kapıyı çalmaya başlayalım; Ya Rabbi! Sen affedicisin. Affetmeyi seversin. Bizi affet."
Akın Aydın / diğer yazıları
- İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu? / 26.04.2024
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024