Resûlullah, insanların en cesuruydu
Peygamber Efendimiz çok cesurdu. Cesaretini daima muhafaza ederdi. Aksini gören olmadı. Hz. Ali (r.a.) şöyle anlatır: “Bedir günü, biz Peygambere (s.a.v.) sığınmıştık. O ise, düşmana hepimizden daha yakın duruyor, korkmuyordu. O gün aramızda en güçlü, iradesine hâkim olan O’ydu”
12.07.2023 21:00:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





İmam Gazali Hazretleri, Resûlullah'ın (s.a.v.) bazı özellikleriyle ilgili olarak şöyle buyurdu:
Peygamber Efendimizin giyim için pek elbise seçtiği olmazdı. Çok kere beyaz giyerdi. Ve "Beyazı, dirilerinize giydirin; ölülerinize de kefen yapın" buyururdu.
Çok kere evden çıkınca, yüzüğüne ip bağlardı; bununla, yapması gereken bir işi hatırda tutmak isterdi. Başına bir şey giyer, üzerine de sarık sarardı; sarıksız giydiği de olurdu. Çok kere başına giydiği şeyi çıkarır, sütre yapar, namaz kılardı. Elbisesini sağdan giyerdi. Giyerken şu duayı yapardı: "Allah'a hamd olsun. Beni halkı arasında iyi gösteren şeyi verdi ve örtünebileceğim şeyi nasip etti." Elbiseyi çıkarırken de soldan başlardı.
Cuma günleri için hususi bir elbisesi vardı. Yeni bir elbise giydiği zaman, eskisini muhtaçlara verirdi. Muhtaçlara verilen elbise için şöyle buyururdu: "Hangi Müslüman olursa olsun; fazla elbisesini bir Müslüman fakire Allah için verirse, diri ve ölü halinde Allah Teâlâ onu dünya ve ahirette, kötülükten saklar."
Yatağı sarı renkte idi. İçi hurma lifi ile dolu idi. Boyu iki kol veya az fazla idi. Eni, kol boyundan bir karış fazla idi. Sefer için, iki katlı bir abası vardı. Harp esnasında onu beraberine alırdı. Üzerinde üç gümüş halka bulunan bir de sarı kuşağı vardı.
Peygamber Efendimiz çok cesurdu. Cesaretini daima muhafaza ederdi. Aksini gören olmadı.
Hz. Ali (r.a.) tarafından anlatılan şu kısa hikâye O'nun şecaatini bize kolayca anlatır:
Bedir günü, biz Peygambere (s.a.v.) sığınmıştık. O ise, düşmana hepimizden daha yakın duruyor, korkmuyordu. O gün aramızda en güçlü, iradesine hâkim olan O'ydu."
Şunu bilesin ki, bir kimse, O'nun halini, âdetini görse ya da can kulağı ile dinlese; evvel, âhir O'nun benzeri bulunmasına imkân olmadığını anlar ve bilir. Ve bilir ki O'ndan zuhura gelen cümle işler, ancak bir vahyin ve İlâhi nüzulün eseridir. Arap'ın en görgüsüz adamı dahi bir görüşte O'nun yalancı yüzü taşımadığını hemen anlar ve inanırdı. O'nun gerçek yönünü anlamak için basiretle, anlayışla bakmak yeterdi. O'nun doğruluğu ve peygamberliğine çok delil vardır.
Kureyş kabilesinin talebi üzerine, herkesin gözü önünde Ay'ı ikiye bölmüştü.
Hendek günü, Ebu Talha'nın evinde az yemekle çok kimsenin karnını doyurmuştu.
Bir gün asker susamıştı. Az su bulundu, Peygamberimiz parmaklarını içine soktu, bütün asker ondan doya doya içti, susuzluğunu giderdi.
Yine elinin dahi içine zor sığdığı bir kapta bulunan su ile bütün asker abdest aldı.
Bunların oluşu birer mucizedir. Basiret sahibi olan, bunlar karşısında nasıl iman etmeden durur? En iyi bilen Allah'tır.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Peygamber Efendimizin giyim için pek elbise seçtiği olmazdı. Çok kere beyaz giyerdi. Ve "Beyazı, dirilerinize giydirin; ölülerinize de kefen yapın" buyururdu.
Çok kere evden çıkınca, yüzüğüne ip bağlardı; bununla, yapması gereken bir işi hatırda tutmak isterdi. Başına bir şey giyer, üzerine de sarık sarardı; sarıksız giydiği de olurdu. Çok kere başına giydiği şeyi çıkarır, sütre yapar, namaz kılardı. Elbisesini sağdan giyerdi. Giyerken şu duayı yapardı: "Allah'a hamd olsun. Beni halkı arasında iyi gösteren şeyi verdi ve örtünebileceğim şeyi nasip etti." Elbiseyi çıkarırken de soldan başlardı.
Cuma günleri için hususi bir elbisesi vardı. Yeni bir elbise giydiği zaman, eskisini muhtaçlara verirdi. Muhtaçlara verilen elbise için şöyle buyururdu: "Hangi Müslüman olursa olsun; fazla elbisesini bir Müslüman fakire Allah için verirse, diri ve ölü halinde Allah Teâlâ onu dünya ve ahirette, kötülükten saklar."
Yatağı sarı renkte idi. İçi hurma lifi ile dolu idi. Boyu iki kol veya az fazla idi. Eni, kol boyundan bir karış fazla idi. Sefer için, iki katlı bir abası vardı. Harp esnasında onu beraberine alırdı. Üzerinde üç gümüş halka bulunan bir de sarı kuşağı vardı.
Peygamber Efendimiz çok cesurdu. Cesaretini daima muhafaza ederdi. Aksini gören olmadı.
Hz. Ali (r.a.) tarafından anlatılan şu kısa hikâye O'nun şecaatini bize kolayca anlatır:
Bedir günü, biz Peygambere (s.a.v.) sığınmıştık. O ise, düşmana hepimizden daha yakın duruyor, korkmuyordu. O gün aramızda en güçlü, iradesine hâkim olan O'ydu."
Şunu bilesin ki, bir kimse, O'nun halini, âdetini görse ya da can kulağı ile dinlese; evvel, âhir O'nun benzeri bulunmasına imkân olmadığını anlar ve bilir. Ve bilir ki O'ndan zuhura gelen cümle işler, ancak bir vahyin ve İlâhi nüzulün eseridir. Arap'ın en görgüsüz adamı dahi bir görüşte O'nun yalancı yüzü taşımadığını hemen anlar ve inanırdı. O'nun gerçek yönünü anlamak için basiretle, anlayışla bakmak yeterdi. O'nun doğruluğu ve peygamberliğine çok delil vardır.
Kureyş kabilesinin talebi üzerine, herkesin gözü önünde Ay'ı ikiye bölmüştü.
Hendek günü, Ebu Talha'nın evinde az yemekle çok kimsenin karnını doyurmuştu.
Bir gün asker susamıştı. Az su bulundu, Peygamberimiz parmaklarını içine soktu, bütün asker ondan doya doya içti, susuzluğunu giderdi.
Yine elinin dahi içine zor sığdığı bir kapta bulunan su ile bütün asker abdest aldı.
Bunların oluşu birer mucizedir. Basiret sahibi olan, bunlar karşısında nasıl iman etmeden durur? En iyi bilen Allah'tır.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.