Rus uçağının ardından

Putin'in G20 zirvesinde "IŞİD'le petrol ticareti yapan ülkeler aramızda" ifadesi sonrasında başlayan gerginlik, Rus uçağının vurulmasının ardından doruğa ulaştı. İki ülkenin geçmişine bakıldığında iplerin kopma noktasına geldiği bir süreçten geçiyoruz. Bazı kanallarda, Rusya'ya gönderilmeyen meyve sebzenin pazarda ucuza satılmasından bahsedilse de, gelişmeler Türkiye'nin bu işten zararlı çıkacağını gösteriyor. Türk iş adamlarının sınır dışı edilmesine, ihracatın durmasına, turizmin darbe almasına, vize muafiyetinin kalkmasına, kışın kapıda olduğu bu günlerde doğalgazın kesilmesini de eklersek acaba bu uçak düşürme hadisesinden kimin yüzü gülecek? Türk milleti çileye alışıktır gibi beyanlar duyulsa da kapalı kapılar ardında, uçak düşürmenin maliyeti mutlaka konuşuluyordur. Prof. Dr. Haydar Baş Bey, birkaç gün önce katıldığı canlı yayında kendilerine farklı kanallardan "Rusya ile aramızı düzeltin" şeklinde gelen yardım edin taleplerinden bahsetti. Onun cevabı ise, "Türk milleti ve devleti bana hangi payeyi verdi ki, hangi sıfatla gidip arabuluculuk yapayım" olmuş. Sayın Baş çok doğru söylemiş. Kendilerine gelen "bize yardım et" çağrısı bana, İmam Cafer (a.s.) efendimizin Halife Mansur'a buyurduklarını hatırlattı. Gerçek ilmin Ehl-i Beyt soyunda olduğunu bilen Halife Mansur, İmam'ın fikirlerinden yararlanmak için O'na şöyle yazdı: "Niçin diğer insanların etrafımızı sardığı gibi sen de bizi sarmıyorsun" yanımızda yer almıyorsun?" İmam Cafer ona şu karşılığı verdi: "Senden korkmamızı gerektirecek bir dünyalığımız olmadığı gibi, sana umut besleyebileceğimiz bir maneviyat ve dindarlık da görmüyoruz sende. Ne seni kutlayacağımız bir nimet içerisindesin, ne de kendini, gelip sana teselli vermemizi gerektirecek bir musibet içinde görmektesin. Bu durumda seni niye ziyaret edelim ki?" Hakikaten bugün siyasetin geldiği nokta Mansur'un haline benzemekte. Ancak, kör, sağır, dilsizi oynayan halk, bu siyasetin geldiği hali görmekten acizdir. Başka türlü millete barışı, bolluğu ve bereketi sunanı elleri ile iterler miydi? Herhalde Türk ve dünya siyasetinde, Sayın Baş gibi Meclis'e dahi giremeyen ancak görüş ve düşünceleri ile siyasete yön veren ikinci bir siyasi bulunmamakta? 2013 Şubatında Duma'daki MEM sunumunun ardından Milli Ekonomi Modeli'nin kuralları Duma'da yani Rus Meclisinde kanunlaşarak uygulanmakta. Yani Hz. Yusuf misali, ülkesinden uzakta bambaşka bir memlekette ekonomide tek söz sahibi ilim adamı, Sayın Baş. Yine Türk siyasetinin, sosyal devlete yaklaşan tüm söylemleri O'ndan alıntıdır. 5000 TL asgari ücret vereceğim dedikten sonra, Ak Partisi 1300 TL vereceğim dememiş miydi? Sayın Baş'ın bir MEM projesi olarak ortaya koyduğu yani tezin uygulanması için gerekli olarak vermeyi taahhüt ettiği ve kaynaklarını açıkladığı bu proje Ak Partisi'nin boynuna bir ilmek gibi dolanmış durumda. Milletin Sayın Baş'a yönelmesini engellemek için, 1300 TL asgari ücret dediler, şimdi vermelerine imkan olmadığı için geveleyip duruyorlar. Asgari ücret, çocuk maaşı, kira ödersin gibi taksitlerle ev sahibi olma gibi milletin umut bağladığı ama sahibine ait olmadığı için havada kalan tüm sosyal devlet projeleri Sayın Baş'a ait değil mi? Millet emaneti sahibine teslim etmediği sürece hayaller rüyalarda kalmaya; ülke ve devlet ise günden güne içinden çıkılmaz girdaplarda boğulmaya  devam edecektir.