Salgının tam ortasındayız
Uzmanlara göre 20 milyondan fazla insana bulaşarak 735 bine yakın sayıda kişinin ölümüne neden olan koronavirüs salgınının tam ortasındayız. Salgının başlangıcında her 100 bin yeni vaka için haftalar geçmesi gerekiyorken, şimdi ise 100 bin yeni vaka için bir kaç saat geçmesi yeterli oluyor
10.08.2020 16:44:00





Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) koronavirüsle ilgili olarak Ocak ayı sonunda küresel olağanüstü hal ilan etmesinin üzerinden 6 aydan fazla süre geçti. O dönemde dünya çapında 10 bin koronavirüs (Covid-19) vakası belirlenmiş ve 200'den fazla insan ölmüştü. Henüz açıklanan vakaların tümü Çin'de idi. O günden bu yana hayatlarımızda çok büyük değişiklikler oldu. Ancak bütün olarak ele alındığında salgında dünyadaki fotoğraf iç açıcı değil. Salgının başından bu yana resmi rakamlara göre 20 milyonu aşkın kişi virüse yakalandı ve yaklaşık 735 bin kişinin koronavirüsten öldüğü kayıtlara geçti. Salgının başlangıcında toplam sayıya her 100 bin yeni vaka eklenmesi için haftalar geçiyordu, şimdi ise bir kaç saat içinde küresel vaka sayısı bu kadar hızla artabiliyor.
Pandeminin bitişi yakın değil
Uzmanlara göre koronavirüs salgını dünyadaki bütün toplumlara yayılmış durumda. Ancak Covid-19'un her ülkedeki etkileri farklı farklı gelişiyor. Fakat ister Amazon yağmur ormanlarında yaşasınlar ister Singapur gökdelenlerinde, herkesin üzerinde uzlaştığı bir şey, virüsün insan temasıyla yayıldığı gerçeği. İnsanlar ne kadar çok biraraya gelirse, virüs o kadar hızlı yayılıyor. Bu salgının ortaya çıktığı gün kadar bugün de geçerli. Salgının şu anda en hızlı yayıldığı merkez haline gelen Latin Amerika'da ya da Hindistan'da vakaların çok yüksek olması bu yüzden. Hong Kong'un insanları özel karantina tesislerinde tutmasının ya da Güney Kore yetkililerinin insanların cep telefonlarının ve banka hesaplarının izini sürmesi de bundan. Avrupa ve Avustralya'nın önlemleri gevşetirken salgını kontrol altında tutmakta zorlanmasının sebebi de bu.
Başarı örneği: Yeni Zelanda
Salgınla mücadelenin başarılı olduğu yerlerde, virüsün bir kişiden diğerine geçiş yollarının kapatılmasının etkili olduğu düşünülüyor ve bu konuda en çok dikkat çeken örnek Yeni Zelanda. Ülkede henüz az sayıda vaka varken harekete geçen hükümet hemen sokağa çıkma önlemleri koydu. Şimdi ülkede hemen hiç yeni vaka çıkmıyor ve hayat büyük ölçüde normale döndü. Temel önlemleri almak yoksul ülkeler açısından da etkili oldu. Salgının ortaya çıktığı Çin ile en uzun sınırı olan ülke Moğolistan çok kötü etkilenebilirdi. Ama Temmuz ayına kadar yoğun bakım gerektiren hiç bir vaka olmadı. Bütün dönem boyunca sadece 293 vaka tespit edildi ve ülkede Covid-19'dan ölen olmadı. Vakaların kimlerle teması olduğunu belirleyip bu kişileri hızla izole eden Moğolistan yönetimi aynı zamanda okulları kapattı, uluslararası seyahatleri kısıtladı, el yıkama ve maske kullanımını ilk teşvik eden ülkelerden biri oldu.
Başarılı olmak da yetmiyor
Fakat koronavirüsle mücadelede sıkı ve can yakıcı önlemler sayesinde bir tür kontrol sağlayan ülkeler de, salgının bir türlü yok olmadığını ve önlemler gevşetildiği anda yeniden yayılmaya başladığını, "normalleşmenin" hala hayli uzakta olduğunu görüyorlar. Avustralya, sosyal mesafe önlemleri ve sınırlamaları ilk gevşeten ülkelerden biri oldu ama şu anda Victoria eyaletinde salgın "felaket" boyutlarında. Melbourne kentinde Temmuz ayı başlarında yeniden sokağa çıkma önlemleri uygulamaya başladı ama virüsün yayılışı durmayınca daha da sıkı önlemler ilan edildi. Şu anda gece sokağa çıkma yasağı uygulanıyor ve insanlara evlerinin yalnızca 5 kilometrelik çevresinde egzersiz yapmaları söylendi. Avrupa da önlemleri gevşetmeye başladı fakat İspanya, Fransa ve Yunanistan bir kaç hafta içinde vaka sayılarının artmaya başladığını bildirdi, Almanya üç aydır ilk kez günde 1000'den fazla yeni vaka açıkladı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.