Halk hangi devlete kulak assın!
Halkın önünde konuşan şu devlet tablosuna bakın…
AKP’nin bürokratı, Diyarbakır Emniyet Müdürü “Dağda ölen bir teröriste ağlamıyorsanız insan değilsiniz” diyor.
Başbakan Yardımcısı ve AKP hükümet sözcüsü Bülent Arınç ise “Ben sayın Emniyet Müdürü’nün sözlerini okudum. Konuşmanın içeriğine baktığımız zaman, bunu takdirle karşılıyorum” diyor.
Başbakan R. T. Erdoğan ise “Biz evlatlarımızı katleden ve bu mücadeleler esnasında ölen terörist için de ağlamadık, ağlamayız. Yerimizi iyi bileceğiz. Siyaseti bırakın siyasetçiler yapsın. Herkes kendi görevin yapacak” diyor.
Bunlardan hangisi devlettir?
Herbiri mi, hiçbiri mi yoksa tamamı mı?!
Vatandaş devlet namına kime kulak asacak, hangisinin söylemine göre vaziyet sergileyecek?!
Bu vahim tablo, AKP hükümetinin, devleti nerelere sürüklediğinin resmidir!
AKP, benzer ikircikli ve paradoksal vaziyeti, PKK ile yapılan Oslo pazarlıkları ve sonrasında ortaya koydu.
Böyle bir devlet ve hükümet anlayışı, terörü bitiremez; bilakis teröre tavan yaptırır, millete de düzine düzine evladının tabutlarını taşıtır…
Nitekim BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, “anadilde eğitim hakkı” babından şu çıkışı yapıyor: Bunu diyen bir Başbakan savaşta karar kılmış bir Başbakandır.
AKP hükümetinin şirazeden çıkmış politik vaziyeti, bakınız ne belalar sarıyor milletimizin başına…
75 milyonluk Müslüman Türk milleti, buyurun cenaze namazına!
***
Hükümetin aklı gerçekten bulanık
Erdoğan’ın grup konuşmasını izleyen biri, doktor olması gerekmez; bunların aklının gerçekten karmakarışık olduğunu fark eder, ürperir.
Erdoğan, sanki meydan muharebesinde konuşuyor, öyle çıkışıyor ki… Şu çıkış, akl-ı selim bir çıkış olabilir mi Allah aşkına:
“Efendim bu tezkereyle dünyaya savaş açabilirmişiz. O işin perde arkası. Açılır, açılmaz. Onu, yeri-zamanı geldiğinde konuşuruz!”
Bundan daha vahim olan ise, hükümetin, Suriyeli eli kanlı isyancı terör çetelerine olan desteklerini, “Kıbrıs Barış harekatına benzetmesi.”
Aynen şunu söylüyor Erdoğan:
“Kıbrıs’ta soydaşlarımız katledildiğinde, varlıkları tehlikeye girdiğinde hiç tereddüt etmeden, bize faturası ne oldu diye bakmadan bütün imkanlarımızla yanlarında olmuştuk, hala da olmaya devam etmiyor muyuz?”
Bu kadarına pes doğrusu…
İki-üç sene önce abi-kardeş olduğun, vizeleri kaldırdığın, beraberce Cuma namazı kıldığın, Bakanlar Kurulu’nu otağında topladığın Esad’ı, Amerika düğmeye bastığı andan itibaren “zalim ve düşman” ilan edeceksin, içeriden satın alınmış eli kanlı isyancı terör çetelerine tam destek vereceksin, bunu da Türk milletinin Rumlara ve Yunan’a karşı verdiği Kıbrıs Barış harekatına benzeteceksin… Pesss!
Şeytan, batıl kıyasçıların babası olarak nam salmış; ama bu kıyas, şeytanın kıyasını bile sollamış!
Böyle “batıl bir kıyas”ı hangi akl-ı selim yapabilir?! Böyle batıl bir kıyas, Müslüman Türk milletine nasıl yutturulmaya kalkışılır?!
Müslüman Türk milleti, bu batıl kıyası yutarsan, buyurun kendi cenaze namazına!
Hayır yutmadıysan, buyurun AKP’nin cenaze namazına… Seçim sandığı tabutları olsun bunların!
***
“Büyükşehir” olmanın hava parası!
Hükümet, saman altından Başkanlık sistemi eksenli federatif yapılanmanın taşlarını döşüyor.
Bakanlar Kurulu, 13 yeni büyükşehir ihdas eden kanun tasarısını imzaladı, Meclis’e sevk etti.
Aydın, Denizli, Muğla, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Balıkesir, Van, Manisa, Hatay, Malatya ve Mardin büyükşehir olacak…
Böylece, bin 551 belediye kapatılıyor, 16 bin köy mahalleye dönüşüyor.
AKP’li Galip Ensarioğlu, yasayı, özerkliği bile aşan “bütünşehir reformu” olarak nitelendiriyor.
Milletin kucağına ateş topu gibi bütün bütün eyaletler geliyor; Apo ve PKK, Oslo’nun pazarlıklarının ilk meyvesini devşirme bayramı yapıyor!
Dahası… Ucuz değil, bedava hiç değil; bölünmenin bir de hava paraları var!
AKP’nin bunca vahim icraatlarına rağmen hala ayıkmayanların başına taş gibi “bütünşehir” vergileri geliyor; onlar da kına vursunlar!
Köylülerin anasını ağlatacak, canına okuyacak yeni yeni vergiler geliyor.
Su parası geliyor, atık su parası geliyor.
Emlak vergisi geliyor.
Çöp vergisi geliyor.
Tabela vergisi geliyor.
Eğlence vergisi geliyor.
İmar harçları geliyor.
Ruhsat harçları geliyor.
Yangın sigortası vergisi geliyor.
Bütün bunlar, “büyükşehir” olmanın hava parası!
Bunları ödeyemeyen vatandaşa, faiz, haciz, icra, yetmedi jandarma dipçiğiyle kodes görünecek!
Halkın ensesinde boza pişirircesine tahsil dilecek olan bu vergiler, hizmet olarak geri dönecek mi?
Nerede… Devletin kasası, borçlarının faizine yetmiyor ki?!
AKP hükümetinin, milletin sırtından vergi devşirmek için çektiği “büyükşehir” numarasının ne demek olduğunu, köy evine izinsiz tek çivi dahi çakamayınca, sırtına yüklenen vergiler faizleriyle tahsil edilmeye başlayınca anlayacak köylümüz, kasabalımız!
O zaman Müslüman Türk milleti, buyurun cenaze namazına! AKP’nin bu vahim vaziyetleri karşısında milletimiz ayıkırsa, seçim sandığı AKP’nin tabutu olacak. Hayır ayıkmaz, aymazlık sürerse, sandık topyekun devlet ve milletimizin tabutu olacak!