Savcıydın, avukat mı oldun?

Bir başbakan düşünün, "Ergenekon'un savcısıyım" diyor; iddianamesi, uyduruk deliller ve yalancı tanıklarla fos çıkıyor. Savcılık işinden çırak çıkınca, serde ustalık(!) var ya, bu defa da avukatlığa soyundu. Kendisini "usta" ilân etmesine rağmen hangi işe el attıysa çömezlikten öteye gidemedi. Gol kralıydım dediyse de malzemeci yamaklığıymış işin aslı (Soner Yalçın/Kayıp Sicil). Öyle başlamış, sonra hatır ve gönülle amatör takımda bir yer bulabilmiş. Tabii başbakan olunca her şey abartılıyor?Yağdanlıkçılar ne güne duruyor?    Neyse ki, ikinci malzemeci yamaklığında hayal bile edemeyeceği durumları siyaseten mümkün kılan Istanbul Başakşehir Futbol Kulübü, "Fatih Terim Stadyumu"nun açılışında bir forma verdi kendisine. Rabıtasızlık bu kadar olur; sırtındaki formanın numarası 12, niye mi, 12. Cumhurbaşkanı adayı da ondan ve de kalkıp şu demeci veriyor: "Spora siyaseti sokmam!" El insaf! Herkesi saf mı sanıyor, yoksa ne dediğinin farkında mı değil? Birkaç gün önce yüreğimiz yine dağlandı. Suriye sınırındaki çatışmada üç askerimiz şehit düştü. Türk Silahlı Kuvvetleri Genel Kurmay Başkanlığı resmen açıkladı: "Saldırıyı PKK yaptı." PKK da, saldırıyı üstlenerek, Ceylanpınar'da askerle çatıştıklarını açıkladı. Buna rağmen Tayyip Erdoğan, saldırının PKK tarafından yapılmadığını iddia etti! Dönelim yazının başlığına; savcılığı "Ergenekon"da duvara toslayınca, belki avukatlıkta iş tutarız diye, PKK'nın avukatlığına soyunmaz mı? Eşkıyaya karşı ülkeyi savunma yerine, tam tersine eşkıyayı savunma da neyin nesi, demeyin. Bu işin arkasında İmralı pazarlığı pazarlığı var! Eşkıya başı Abdullah Öcalan'a vaad edilenler var? Varoğlu var! Askerimizi vuran PKK suçunu itiraf ediyor, sen bu itirafa rağmen, kedi şeyini örtercesine adamların suçunu gizleme gayretkeşliğini sürdürüyorsun, niye?  Ülkeyi bölme bahasına başımıza açtığı dert "açılım" zarar görmesin diye. Varsın vatan bölünsün, maksat Öcalan'a gol olmasın. Kendi kalene gol atıyorsun! Başbakanlığı da futbolculuğu kadar olursa kendi kalesine gol atması mukadderdi. Ancak bu, mahalle takımında top koşturmaya ya da malzemeci yamaklığına hiç benzemez. "Benzemez kimse sana/Tavrına hayran olayım" lâfları da, şarkılarda kalmış? Kendi kalene gol attığın maçın seyircisi Türk Milleti? Bu seyirci de, yandaşlarının çiğneye çiğneye ağızlarında çürüttüğü sakız olan "Beraber yürüdük bu yollarda?" yerine tek yürek tek yumruk olarak, "Asakiri İslâmız, Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diye sizi sandığa gömene kadar kovalar; tribünleri sahaya indirmeyin, demokratik anlamda! Sayın Başbakan ortaksız olamıyor; 17 Aralık operasyonuyla ortaklık bozuldu. Oysa ortağına ne istediyse vermişti yargının ve askerin tasfiyesine kadar. "Açılım"daki ortağı Öcalan ve PKK? Bu ortaklarına da istediklerini veriyor. Demokrasi masalına devamla elimizde avcumuzda kalanı da, hak edenlerle değil eşkıya ile paylaşmaya niyetli. Yargılama hukuku tarihinde ve de günümüzde ikrar önemli bir ispat vasıtasıdır. İkrar, suçu işleyenin suçluluğunu kabul etmesidir. PKK üç askerimizi şehit etmiş, suçunu ikrar ederek olayı sahiplenmiştir. Biliyor ki, kendisinin de sahibi vardır; küstahlaşmasının ve şımarmasının sebebi budur, ülkenin başbakanı arkasındadır, açılım aşkına. Diğer hayati konularda olduğu gibi, terör konusunda da, çözümler üretemeyen AKP Hükûmeti ve başı çâreyi eşkiyaya ricakâr olmada görüyor. Riyakâr da olsanız, ricakâr da? Toplum vicdanındaki yerinizden ne haber?