Vatan savunmasında görev alan her vatan evladını kahpe kurşunlara kurban verdikten sonra hemen herkesin ağzında bir sloganımız vardır; "Şehitler ölmez, vatan bölünmez". Evet, gerçekten de kutsal değerler uğruna (vatan, namus, bayrak, din) canını seve seve verebilenler peygamberlikten sonra en kutsal makam olan şehitlik makamına ulaşır. Şehitler hakkında ayet-i kerime ve hadis-i şerif olarak bir çok müjde bulunmaktadır. Özelikle şehitlerin diğer ölülerle karıştırılmaması, onların Allah katında çok özel yerlere sahip oldukları hakkında bildirilen Al-i İmran suresindeki şu ayetler çok manidardır:"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler. (Şehitler) Allah'ın nimetine, keremine ve Allah'ın, mü'minlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler." (Al-i İmran / 169.170.171).Şehitlerin Allah katındaki yerleri asla tartışma ya da şüphe konusu olamaz ancak, bizim üzerinde durmak istediğimiz, "vatan bölünmez" temennisidir... Elde edilmesi gereken bir başarının, zaferin mutlaka bir bedeli, bir yolu vardır. Gereken yol ve yordam takip edilemezse, o hedefe varış da mümkün olmayacaktır. Bu durum, aynı zamanda eşyanın tabiatı denilen ilahi kuralın tâ kendisidir. "Vatan bölünmez" ve fakat; bölünmemesi için gerekenler yapıldıktan sonra (!) ? Vatanın bölünmesi için oynanan oyunlara alet olunup, gerekli duruş ve mücadele yapılmadan, düşmanın kucağına sığınıp adeta onlardan medet umar arzeden bir yapıyla, "vatan bölünmez" ifadesi, kuru bir temenniden öteye gidemez. Endişemiz, korkumuz; gidilen yolun bölünmeye doğru gidiyor olmasıdır. Allah muhafaza, elin gavurlarının bölücü darbeleri korkarım bizi lime lime böler de bir daha bir araya gelemeyiz.Tarihten gelen soyluluğumuza, asaletimize, zaferlerimize, liderlerimize güvenip; "bu millet ve devlet asla yıkılmaz, bölünmez, yok olmaz" sözlerle gibi övünmek, gaflete düşmek, zamanları çoktan geride kaldı. Zaman Türk milletinin kendi ayakları üzerinde durarak kendi projeliyle ayakta kalma zamanıdır. ***Meseleyi biraz daha iyi anlatabilmek için İslam tarihinden "Uhud Savaşı"ndan bahsetmek istiyorum;Bildiğiniz gibi Uhud Savaşı öncesinde Peygamber Efendimiz (sav) savaş taktiğini belirlemiş, savaşacak kişi ve yerlerini bizzat tayin etmişti. Sonradan Okçu Tepesi diye anılan tepeye 50 kişilik bir okçu grubu görevlendirip; "Her ne pahasına olursa olsun burayı terk etmeyin" dedi. Çetin geçen savaşın ilk seyri esnasında Peygamberin ordusu henüz tam anlamıyla zaferi kazanmamış iken okçular; "savaşı kazandık" zannıyla ganimet toplamak için görev yerlerini terk ettiler. Bunu fırsat bilen müşrik ordusu ise yeniden taarruza geçerek İslam ordusuna saldırmış ve Müslümanların bir an dağılmalarına, onlarca şehit verilmesine neden olmuşlardır. Uhud Savaşı'nda İslam ordusu, son anda toparlanarak bozgundan kurtulmuşlardı ama; geride de 70 şehid vermişlerdi ve Hz. Peygamber de yaralanmıştı? ***Buradan çıkarılacak ders şudur; "Allah, kainatta koyduğu kurallara uyulmadığı taktirde içinde Âemlere Rahmet olarak gönderdiği Peygamberi bile olsa, onları zaferden mahrum bırakıyor"?Bakınız bu konuda ders alınması için de şu ayeti kerimeyi indiriyor;"Andolsun, Allah, izniyle, onları (müşrikleri) kırıp geçirdiğiniz sırada size olan vadini gerçekleştirdi. Nihayet sevdiğiniz şeyi (zaferi) size gösterdikten sonra, zaaf gösterdiniz. (Peygamber'in verdiği) emir konusunda tartıştınız ve emre karşı geldiniz. İçinizden dünyayı isteyenler de vardı, ahireti isteyenler de. Sonra sizi denemek için onlardan yüzünüzü çevirdi. (Kaçıp hezimete uğradınız. Buna rağmen) sizi bağışladı. Allah mü'minlere karşı çok lütufkârdır."(Al-i İmran / 152)Zaferden sonra gösterilen zaaflar, kazanılan zaferleri bile geri kaybetmeye sebep olmaktadır. Uhud, bu örneklerden sadece biridir. Dünya tarihinde, özellikle de kendi tarihimizde bunun misalleri mevcuttur. Şimdi elimizi vicdanımıza koyarak kendimize soralım; Allah aşkına, biz AB den ABD den emir (pardon tavsiye) almadan ne zaman kendi başımıza hareket edeceğiz? Büyük devlet olmanın kurallarına göre ne zaman davranacağız?Yazımızın başında ne demiştik; "şehitler ölmez vatan bölünmez" Şehitler canlarını vererek ölmüyor, geleceklerini kurtarıyor ama, biz vatanı bölünmekten koruyabilecek miyiz? Allah korktuğumuza uğratmasın!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Hüseyin Baş’tan Türkiye’de ‘siyasi kaos’ uyarısı / 27.12.2025
- Asıl pehlivan nefsini yenendir / 26.12.2025
- Rağbet edenin rahmet bulacağı Regaip Gecesi / 25.12.2025
- Recep ayında kılınan namaz hakkında / 24.12.2025
- Üç ayların eşiğinde, Recep ayı / 22.12.2025
- Nefsin üç karanlık yüzü / 21.12.2025
- Asgari ücret tartışmaları ve görmezden gelinen gerçek / 20.12.2025
- Haset, iyiliği yakan gizli ateştir / 19.12.2025
- Münafığın vasıfları ve tehlikeleri / 18.12.2025
- İbadet ve güzel ahlâk kulluğun ayrılmaz parçalarıdır / 17.12.2025
- Asıl pehlivan nefsini yenendir / 26.12.2025
- Rağbet edenin rahmet bulacağı Regaip Gecesi / 25.12.2025
- Recep ayında kılınan namaz hakkında / 24.12.2025
- Üç ayların eşiğinde, Recep ayı / 22.12.2025
- Nefsin üç karanlık yüzü / 21.12.2025
- Asgari ücret tartışmaları ve görmezden gelinen gerçek / 20.12.2025
- Haset, iyiliği yakan gizli ateştir / 19.12.2025
- Münafığın vasıfları ve tehlikeleri / 18.12.2025
- İbadet ve güzel ahlâk kulluğun ayrılmaz parçalarıdır / 17.12.2025





























































































