Senarist, Papa Yönetmen, Sarkozy Figüran, Türkiye

AB, Balkan, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin katılımıyla önceki gün Paris'te "Akdeniz Birliği" ya da "Akdeniz için birlik" adı verilen toplantı gerçekleştirildi. Zirve için kısaca İsrail ve Fransa'nın her istediğini aldığı bir toplantı olduğunu söyleyebilir.Türkiye güya katılmayacaktı. Sarkozy'nin toplantı başlamadan önce Fransa'nın altı aylık dönem başkanlığı sırasında müzakere sürecinde Türkiye'nin önüne taş koymayacağı garantisi vermesi AKP hükümetini tatmin etti ve Türkiye toplantıya katılma kararı aldı. Her zaman olduğu gibi Türkiye'yi ikna etmek zor olmadı Fransa için. Kapalı kapılar ardında konuşulanlar nedir bilemiyoruz ama Sarkozy'nin ağzından çıkan birkaç kelime Türkiye'yi Fransa'nın ve İsrail'in istediği yörüngeye soktu.Oysa Türkiye, sözde Ermeni soykırımını tanıyan Fransa'nın senaryosunda figüran olmamalıydı.Sadece Türkiye'nin üyeliğini referanduma götürecek olan Fransa'ya etkili bir tavır koymalıydı. Türkiye olmazsa saçma hale geleceği söylenen Akdeniz Birliği toplantısı elimize kolay kolay bulunmaz bir koz vermişti. Ama kullanamadık. Ya da kullanmak bile istemedik.Fransa'ya hak ettiği şekilde muamele edecek dirayet, tahmin ettiğimiz gibi AKP hükümeti yetkililerinde bulunmadığı için Türkiye eline geçen önemli bir kozu daha elinden kaçırmış oldu.Akdeniz Birliği'nin fikri Sarkozy'e aitmiş gibi görünse de aslında ona ait değil. Bu toplantının zemini yıllar önce şimdiki Papa Benedict tarafından çizilmişti. Katolik Kilisesi'ne bağlı Vatikan Dinsel Öğretiler Kurulu Başkanı Kardinal Joseph Ratzinger (Papa Benedict) 2004 yılında Fransız L'express Dergisi'ne verdiği demeçte şunları söylemişti; "Türkiye'nin geleceğini AB'de değil, Müslüman ülkelerden kurulu bir siyasi birlik içinde araması gereklidir. Türkiye Arap komşularıyla kültürel bir bölge oluşturabilir. Böylelikle kendi kimliğiyle önde gelen bir figür olabilir"Türkiye gerçekten bu birlik sayesinde bir figür olacaktır. ama Fransa'nın isteklerini yerine getiren basit bir figür olacaktır. Tıpkı BOP'ta ABD ve İsrail'in figürü olduğu gibi. İşte Kardinal Ratzinger'in bu sözleri Fransa cumhurbaşkanı Sarkozy sayesinde hayata geçiyor. Ömrümüz vefa ederse hep birlikte göreceğiz ki, Akdeniz Birliği, başlangıçtaki kabullerden çok farklılaşarak ilerleyecek ve Türkiye kendini Papa Benedict'in çizdiği çerçevenin içinde bulacak. Akdeniz zirvesi her ne kadar Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerinden bağımsız olduğu vurgulansa da Türkiye'nin dış politikasında her geçen yıl ağırlığı daha da artacağını şimdiden öngörebiliriz. Köprülerin altından çok sular geçince kimse Sarkozy'nin verdiği sözü hatırlamayacaktır. Türkiye'nin AB serüveninin başlangıcını hatırlayın. Ne sözler verilmişti Türkiye'ye. Tam üyelik, imtiyazlı ortaklığa dönüştü. Serbest dolaşım, tamamen kaldırıldı. Müzakere sürecine "ucu açık" denildi. Şimdi kimse başlangıçta verilen sözleri konuşmuyor bile.