‘Seninle istişare bile yapılmaz’
Hz. Ali (a.s.), fitne ateşini körüklememesi için Muaviye'ye yazdığı mektupta buyurdu ki: "Bil ki, sen Mekke fethedilince kanı bağışlanan ve âzâd edilen esirlerdensin. Bunların halifeliğe hakları şöyle dursun, meşverete alınmaları bile câiz değildir"
10.01.2025 11:30:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Muzâhım oğlu Nasr'ın kitabında Hz. Ali'nin Muaviye'ye gönderdiği mektupta şunların yazılı olduğu kayıtlıdır:
"Biliyorsun ki Talha'yla Zübeyr, bana biat ettiler, sonra biatlerinden döndüler. Onlarla savaştım, hak zuhur etti, dilemeseler de Allah'ın emri yerine geldi.
Bil ki bence en sevilir, istenir şey, senin bozgunculuktan vazgeçmen, fitneye sebep olmamandır; onun için Müslümanların kabul ettiklerini sen de kabul et. Aksi takdirde seninle savaşa girişmek zorunda kalır, aleyhinde Allah'tan yardım dilerim.
Osman'ı öldürenler hakkındaki sözleri uzattıkça uzattın. Halkın kabul ettikleri şeyi kabul et de ondan sonra kavmine hükmet, böylece de Allah'ın kitabına uy.
Senin dilediğin şey, çocukların süt emmek için başvurdukları düzene benziyor. Gerçekten de dileğini bırakıp aklını başına alarak bir dikkat etsen görürsün ki bütün Kureyş içinde Osman'ın kanından tamamıyla uzak olan kişi benim.
Bir de bil ki, sen Mekke fethedilince kanı bağışlanan ve azat edilen esirlerdensin. Bunların halifeliğe hakları şöyle dursun, meşverete alınmaları bile câiz değildir. Sana ve yanındakilere Abdullah oğlu Cerir'i gönderiyorum; o, iman ve hicret ehlindendir, adıma ona biat et; kuvvet ve tasarruf, ancak Allah'ındır."
Cerir, bu mektupla Şam'a gitti, mektubu Muaviye'ye sundu. Muaviye mektubu okuyunca Cerir kalkıp bir hutbe okudu, sonunda dedi ki:
"Ey halk, Osman'ın öldürülmesinde hazır bulunanlar bile öldürenler hakkında doğru düzgün bir şey bilmezlerken orada bulunmayanların bir şey bilmesine imkân olur mu?
Halk, tamamıyla Ali'ye biat etti. Talha'yla Zübeyr de bunların arasındaydı. Sonra biatlerinden döndüler, bu dönüşleri de bir sebebe dayanmıyordu.
Bu din, fitneye tahammül etmez. Arap da kılıca dayanmaz. Basra, dün, misli görülmemiş bir savaş yeri olmuştu. Aynı hâlin gene olması hiç de doğru değildir. Halkın Ali'ye biati umumi bir biattir. Ey Muaviye, sen de halkın kabul ettiğini kabul et. 'Osman beni vali yaptı ve azletmeden öldü' dersen bu da doğru bir düşünce değildir. Eğer bu rey doğru olsa düzen kalmaz. Her âmir, birisini memur olarak kullanır. Birisinin tayin ettiği memuru yerine gelen biri, azledebilir."
Muaviye, "Sabret, bakalım Şam halkı ne diyor?" dedi. Muaviye emretti, halkı camiye topladı. Cerir'le beraber kendisi de camiye gitti. Minbere çıkıp Şamlıları övdü, sonra dedi ki:
"Ey halk, bilirsiniz ki ben, mü'minlerin emiri Hattâb oğlu Ömer'in ve Affân oğlu Osman'ın halifesiyim size, içinizden hiç kimseye kötülük etmedim. Ben mazlum olarak öldürülen Osman'ın velisiyim. Allah, "'mazlum olarak öldürülen kişiye, öldürene karşı hak ve kudret verdim; ancak öldürmede aşırıya varmayın; gerçekten de ona yardım edilmiştir' der. Bu hususta fikriniz nedir?"
Şamlılar hep birden, "Biz Osman'ın kanını isteriz ve sana tâbiyiz" dediler. Muaviye, bu şekilde fitne ateşini kaynatmaya devam etti.
"Biliyorsun ki Talha'yla Zübeyr, bana biat ettiler, sonra biatlerinden döndüler. Onlarla savaştım, hak zuhur etti, dilemeseler de Allah'ın emri yerine geldi.
Bil ki bence en sevilir, istenir şey, senin bozgunculuktan vazgeçmen, fitneye sebep olmamandır; onun için Müslümanların kabul ettiklerini sen de kabul et. Aksi takdirde seninle savaşa girişmek zorunda kalır, aleyhinde Allah'tan yardım dilerim.
Osman'ı öldürenler hakkındaki sözleri uzattıkça uzattın. Halkın kabul ettikleri şeyi kabul et de ondan sonra kavmine hükmet, böylece de Allah'ın kitabına uy.
Senin dilediğin şey, çocukların süt emmek için başvurdukları düzene benziyor. Gerçekten de dileğini bırakıp aklını başına alarak bir dikkat etsen görürsün ki bütün Kureyş içinde Osman'ın kanından tamamıyla uzak olan kişi benim.
Bir de bil ki, sen Mekke fethedilince kanı bağışlanan ve azat edilen esirlerdensin. Bunların halifeliğe hakları şöyle dursun, meşverete alınmaları bile câiz değildir. Sana ve yanındakilere Abdullah oğlu Cerir'i gönderiyorum; o, iman ve hicret ehlindendir, adıma ona biat et; kuvvet ve tasarruf, ancak Allah'ındır."
Cerir, bu mektupla Şam'a gitti, mektubu Muaviye'ye sundu. Muaviye mektubu okuyunca Cerir kalkıp bir hutbe okudu, sonunda dedi ki:
"Ey halk, Osman'ın öldürülmesinde hazır bulunanlar bile öldürenler hakkında doğru düzgün bir şey bilmezlerken orada bulunmayanların bir şey bilmesine imkân olur mu?
Halk, tamamıyla Ali'ye biat etti. Talha'yla Zübeyr de bunların arasındaydı. Sonra biatlerinden döndüler, bu dönüşleri de bir sebebe dayanmıyordu.
Bu din, fitneye tahammül etmez. Arap da kılıca dayanmaz. Basra, dün, misli görülmemiş bir savaş yeri olmuştu. Aynı hâlin gene olması hiç de doğru değildir. Halkın Ali'ye biati umumi bir biattir. Ey Muaviye, sen de halkın kabul ettiğini kabul et. 'Osman beni vali yaptı ve azletmeden öldü' dersen bu da doğru bir düşünce değildir. Eğer bu rey doğru olsa düzen kalmaz. Her âmir, birisini memur olarak kullanır. Birisinin tayin ettiği memuru yerine gelen biri, azledebilir."
Muaviye, "Sabret, bakalım Şam halkı ne diyor?" dedi. Muaviye emretti, halkı camiye topladı. Cerir'le beraber kendisi de camiye gitti. Minbere çıkıp Şamlıları övdü, sonra dedi ki:
"Ey halk, bilirsiniz ki ben, mü'minlerin emiri Hattâb oğlu Ömer'in ve Affân oğlu Osman'ın halifesiyim size, içinizden hiç kimseye kötülük etmedim. Ben mazlum olarak öldürülen Osman'ın velisiyim. Allah, "'mazlum olarak öldürülen kişiye, öldürene karşı hak ve kudret verdim; ancak öldürmede aşırıya varmayın; gerçekten de ona yardım edilmiştir' der. Bu hususta fikriniz nedir?"
Şamlılar hep birden, "Biz Osman'ın kanını isteriz ve sana tâbiyiz" dediler. Muaviye, bu şekilde fitne ateşini kaynatmaya devam etti.