Sevsinler demokrasiyi

Dış karışıklıkların son hadde ulaştığı ve komşularımızın, tarafımızdan desteklenen kaosunun bize bulaştığı, bunun sorumlusunun iktidardan başkasının olmadığı gerçeğini hala anlamayan, sıkı sıkı sarıldığı açılımın sonucunun kaçınılmaz Kürdistan olduğunu ve bunun ABD ve İsrail planının temelinde BOP'laştığını göremeyen bir topluluk için, söylenecek bir kaç şey vardır?Kendin ettin, kendin buldun.Bunca yıldır, bilerek ABD'ye kul dun.Merak ediyorum, ne umuyordun.PYD'ye destek olduğunuzu defalarca ilan ettik. Yetmedi.Silahları ile giden PKK, dışarıya boşuna gitmedi.Suriye ile bu iş bitmedi.Anlayana sivrisinek saz,Anlamayana yemek takımı az.Halkımız bu gerçeği anladığı halde niye hala tencerelerine tavalarına vurup dikkat çekiyor.? Sayın Başbakan, Aslında millet işe yaramayan bu ev eşyalarını elden çıkarmak istiyor ve mallarını satabilmek için kalite gösterisi ve ilan maksadı ile gürültü çıkarıyor.Bunu şahsınıza karşı yapılan bir protesto olarak sakın düşünmeyin. Bu yüzden ceza yazmayın, Tabii bundan kurtulmanın bir yolu var. Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ile bu tencereler daima dolu olacağından, vallahi sesi asla olmaz. Esasında bu satışı siz işporta satıcılarının sokak aralarındaki satışları ile karıştırdınız ve onlara zabıtalarınızı gönderip gazla dezenfekte ettiniz. Çeşitli aletlerle tozlarını aldınız. Tencere ve tavalara, henüz el atmadınız. Çadırlarını, gecekondu olarak düşünüp söküp attınız. Her türlü aşağıladınız yetmedi, şimdi kanunların hükümlerini değiştirerek ceza yazmaya kalkışıyorsunuz. Kullanılacak olan kanun, herhalde, 'Gürültü İle Mücadele Kanunu'! Bu demokrasi ne kadar esnek bir şey sanki ağızlarda çiklet, önce tadını çıkart, üfle şişir. Sonunda ağzında patlatarak kontrol et... Dalgınlığa gelmez. Fazla şişirmeye kalkarsanız, dışarıda patlar. Ama ne var ki, o zaman etrafa rezil olursun. Bir ülkede yemek yerken, çatal sesi tencere kapak sesi kırılan tabak sesi, kimsenin umurunda olabilir mi? Veya tencere ile yuvarlanıp onu bulan kapağın çıkaracağı bir kaç dakikalık sesin birkaç kişi haricinde kime ne zararı olur ki, aylardır yararı dahi olmamış bu sesin zararının olmayacağını herkes bilmektedir.Öncelikle gecenin en kritik saatlerinde şehrin göbeğinde çalınan kornaların, evlerin arasına geldiğinde ve gittiğinde korna ile konuşanların okul taşıtlarının öğrencileri çağıran kornalarının, sonuna kadar gaza basılarak ses düzenekleri ile etrafa yayılan anfi sesleri. Gürültü yapması için özel sistemleri olan arabaların egzoz ve anfi sesleri, ile sabaha kadar şehirlerde sinirleri bozması, anarşinin her an tedirgin ettiği insanları, günün her hangi bir saatinde yerinden fırlatan havai fişek gösterileri, her an tepemizden geçen uçaklar, TIR'lar, trenler, acı frenler, yol boyunca her gördüğüne korna çalan dolmuşlar, ambulanslar? Saymakla bitmeyen, çalışan aletler, masum zannedilen klimalar, gece gündüz tatil yerlerinde dolaşan, sebze, meyve satıcıları vs, vs.  Sizi hiç ilgilendirmiyor. Ama siz sadece demokratik kanunları, sizden olmayanlara nasıl uygularım diye düşünüyorsunuz. Ülke kimsenin çiftliği değildir. Ülkede bize ait seslerden asla şikayetçi değilim. Ne yazık ki Ülkemiz Obama'nın çiftliğine dönüştürüldü. Kırkı aşkın Askeri üsse sahip ABD, çiftliklerinde ne besliyor, benden iyi bilenlersiniz.  NATO toprağı olarak ilan ettiğiniz ülkede, tüm sesleri bastıran, ABD askerinin ve PKK teröristlerinin postal seslerini ne zaman duyacaksınız merak ediyorum. Ramazanda iftarlarda nutuk atacağınıza, öncelikle ezan sesini duyurmaya gayret edin. İnancı olmayanların yasakladıkları ezanları sahil bölgelerinde inançlı vatandaşlara temin edin de demokrasinizi, daha doğrusu inanç özgürlüğünüzü görelim. Yer mi soruyorsunuz. Ayvalık CUNDA adası Sahil siteleri. Belediye hoparlörü bas bas bağırırken sabah ve akşam ezan sesi için camilerde ara düzenekler mevcut olduğu halde, yazın asla kullanılamıyor.Var, ama ne yazık ki, yok. Ne dersiniz? Sevsinler Türk demokrasisini.