Meşhur fıkradır, bilirsiniz; köylünün biri nefes nefese telaşlı bir şekilde Nasreddin Hoca'ya koşar:
- Hocam, dağda otlarken sizin inek bizim ineği vurmuş, uçurumdan aşağı yuvarlamış, ne olacak şimdi?
Hocanın cevabı cebinde:
- Evladım, hayvan hayvanlığını yapmış, ne yapabiliriz? Bir şey lazım gelmez.
Köylü bir-iki yutkunduktan sonra tekrar söze başlamış:
- Hocam, heyecanıma telaşıma bağışlayın, yanlış söyledim. Bizim inek sizin ineği vurup yuvarlamış uçurumdan.
Hoca kaşlarını çatıp, sert bakışlarını köylünün üzerine teksif ettikten sonra:
- Evladım, şimdi iş değişti, kitaba bakmamız lazım, demiş.
Bir ruh halini anlatması bakımından, şahid olduğu bir olay, duyduğu bir haber karşısında sergilenen duruşu, tavrı ele vermesi bakımından bu fıkra oldukça net gösteren bir ayna gibi duruyor karşımızda.
Diyorsunuz ki; son bir yılda, büyük şehirlerde, mahalle aralarında, apartman bodrumlarında açılan kilise-evlerin sayısı yirmi bini aşmış. Muhatabınız esip gürlüyor, "Vay namussuzlar, çoluk-çocuğumuzu baştan çıkaracaklar, yılbaşı ayinlerinde binlerce Türk insanının kiliseleri doldurduğunu ben de gördüm televizyonlarda. Allah encamımızı hayretsin, hep kötüye gidiyoruz."
Siz bir ekleme yapıyorsunuz; "AKP hükümetinin yaptığı bir yasa ile bunların önü açıldı, misyonerler cirit atar hale geldi her tarafta." Muhatabınız halden hale, renkten renge giriyor ve bu bugünün meselesi değil cinsinden, gazetelerin, televizyonların yaygarasıdır türünden laflar etmeye başlıyor.
Diyorsunuz ki; "Bir insan deseki, mühim olan kelime-i tevhidin birinci kısmıdır, yani lailahe illallah demektir. İman etmek için tevhid cümlesinin ikinci kısmı olan "Muhammedürresulullah" bölümüne inanmak şart değildir, ne lazım gelir?"
Muhatabınız derhal devreye giriyor: "Haşa, sümme haşa öyle söz, öyle lakırdı ola? Bu sözü kim söylerse derhal iman dairesinin dışına çıkar."
Masasının üzerinde duran gazeteyi göstererek işte bu gazetenin falan yazarı, filan tarihte aynen böyle yazdı, bulun okuyun, diyorsunuz.
Muhatabınız başlıyor kızarıp bozarmaya ve ardından savunmaya: "Bu gazete yazmışsa, o hocaefendi böyle demişse bir bildiği vardır, bir hikmeti vardır..."
"Ayetleri, hadisleri tamamen tersyüz etmenin hikmeti mi olurmuş" diyecek oluyorsunuz?
"Canım, biz bilemeyiz, bunlar derin meseleler" deyip çıkıyor kenara.
Vuran bizim inekse, ne yapalım hayvan hayvanlığını yapmış. Vurulan bizim inekse, iş değişiyor, kitaba müracaat.
Ortaya çıkan icraat, sarfedilen söz, kitaplara kaydedilen paragraflar yüzdeyüz yanlış, yüzde bin zararlı, tahripkar da olsa; bizim grup, bizim parti tarafından gelmişse "bir hikmeti var" deyip alkışa devam... Karşı grup, karşı partiden zuhur etmişse: "İla cehenneme zumera..."
Bir inek mantığı bile bu kadar tutarsız olamaz.
- Hocam, dağda otlarken sizin inek bizim ineği vurmuş, uçurumdan aşağı yuvarlamış, ne olacak şimdi?
Hocanın cevabı cebinde:
- Evladım, hayvan hayvanlığını yapmış, ne yapabiliriz? Bir şey lazım gelmez.
Köylü bir-iki yutkunduktan sonra tekrar söze başlamış:
- Hocam, heyecanıma telaşıma bağışlayın, yanlış söyledim. Bizim inek sizin ineği vurup yuvarlamış uçurumdan.
Hoca kaşlarını çatıp, sert bakışlarını köylünün üzerine teksif ettikten sonra:
- Evladım, şimdi iş değişti, kitaba bakmamız lazım, demiş.
Bir ruh halini anlatması bakımından, şahid olduğu bir olay, duyduğu bir haber karşısında sergilenen duruşu, tavrı ele vermesi bakımından bu fıkra oldukça net gösteren bir ayna gibi duruyor karşımızda.
Diyorsunuz ki; son bir yılda, büyük şehirlerde, mahalle aralarında, apartman bodrumlarında açılan kilise-evlerin sayısı yirmi bini aşmış. Muhatabınız esip gürlüyor, "Vay namussuzlar, çoluk-çocuğumuzu baştan çıkaracaklar, yılbaşı ayinlerinde binlerce Türk insanının kiliseleri doldurduğunu ben de gördüm televizyonlarda. Allah encamımızı hayretsin, hep kötüye gidiyoruz."
Siz bir ekleme yapıyorsunuz; "AKP hükümetinin yaptığı bir yasa ile bunların önü açıldı, misyonerler cirit atar hale geldi her tarafta." Muhatabınız halden hale, renkten renge giriyor ve bu bugünün meselesi değil cinsinden, gazetelerin, televizyonların yaygarasıdır türünden laflar etmeye başlıyor.
Diyorsunuz ki; "Bir insan deseki, mühim olan kelime-i tevhidin birinci kısmıdır, yani lailahe illallah demektir. İman etmek için tevhid cümlesinin ikinci kısmı olan "Muhammedürresulullah" bölümüne inanmak şart değildir, ne lazım gelir?"
Muhatabınız derhal devreye giriyor: "Haşa, sümme haşa öyle söz, öyle lakırdı ola? Bu sözü kim söylerse derhal iman dairesinin dışına çıkar."
Masasının üzerinde duran gazeteyi göstererek işte bu gazetenin falan yazarı, filan tarihte aynen böyle yazdı, bulun okuyun, diyorsunuz.
Muhatabınız başlıyor kızarıp bozarmaya ve ardından savunmaya: "Bu gazete yazmışsa, o hocaefendi böyle demişse bir bildiği vardır, bir hikmeti vardır..."
"Ayetleri, hadisleri tamamen tersyüz etmenin hikmeti mi olurmuş" diyecek oluyorsunuz?
"Canım, biz bilemeyiz, bunlar derin meseleler" deyip çıkıyor kenara.
Vuran bizim inekse, ne yapalım hayvan hayvanlığını yapmış. Vurulan bizim inekse, iş değişiyor, kitaba müracaat.
Ortaya çıkan icraat, sarfedilen söz, kitaplara kaydedilen paragraflar yüzdeyüz yanlış, yüzde bin zararlı, tahripkar da olsa; bizim grup, bizim parti tarafından gelmişse "bir hikmeti var" deyip alkışa devam... Karşı grup, karşı partiden zuhur etmişse: "İla cehenneme zumera..."
Bir inek mantığı bile bu kadar tutarsız olamaz.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Emekli ağlar yıkılır dağlar / 29.03.2024
- Dipsiz kuyunun kazıcıları hayret içinde / 28.03.2024
- Ne olursa ‘yeter artık’ diyeceksiniz? / 27.03.2024
- Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar / 26.03.2024
- Bende her yaradan var / 24.03.2024
- Ramazan’ın ortasında faizin tam ortasına… / 23.03.2024
- 'Yusuf’u kurt yedi' yalanı devam ediyor / 22.03.2024
- Kaç Yusuf kuyulara atılıyor? Kaç Yusuf pazarlarda satılıyor? / 21.03.2024
- Hayatı pürdikkat yaşamanın mevsimidir Ramazan / 20.03.2024
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Dipsiz kuyunun kazıcıları hayret içinde / 28.03.2024
- Ne olursa ‘yeter artık’ diyeceksiniz? / 27.03.2024
- Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar / 26.03.2024
- Bende her yaradan var / 24.03.2024
- Ramazan’ın ortasında faizin tam ortasına… / 23.03.2024
- 'Yusuf’u kurt yedi' yalanı devam ediyor / 22.03.2024
- Kaç Yusuf kuyulara atılıyor? Kaç Yusuf pazarlarda satılıyor? / 21.03.2024
- Hayatı pürdikkat yaşamanın mevsimidir Ramazan / 20.03.2024
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024