logo
25 NİSAN 2024

SÖKTÜ TAN DO'DU GÜNEŞ UYANDI ANADOLU

11.06.2001 00:00:00
Trabzon Atatürk Meydanı ve İstanbul Çağlayan Meydanı'ndaki tarihi buluşmalardan sonra yüzbinler dün Başkentte, Tandoğan Meydanı'nda "Bu vatan bizimdir, bizim kalacak" sloganı eşliğinde tek yürek oldular. Baştan sona büyük bir coşku içinde geçen mitingte, Bakü Devlet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Haydar Baş'ın kürsüye gelmesiyle alanı dolduranların duyguları kabardı; heyecanları zirveye ulaştı.

Bu millet esir olmaz

Prof. Dr. Haydar Baş, her cümlesi 'vecize' niteliğindeki muhteşem konuşmasında, tarihi karakteri bağımsızlık olan bu millete hiç kimsenin esareti layık göremeyeceğini vurguladı. Üstad Baş, Atatürk'ün ifade buyurduğu gibi bağımsızlığın bu milletin karakteri olduğuna işaret etti. Prof.Dr. Baş, konuşmasında bağımsızlığı da şu ifadelerle tanımladı: "Bir milletin hiç bir dış gücün etkisinde kalmadan kendisini idare etmesine, öz değerleriyle istediği tarz ve biçimde yaşamasına, can emniyetini, mal emniyetini, namus emniyetini, din ve vicdan emniyetini, okuma yazma emniyetini, seyahat etme emniyet ve hürriyetini yaşamanın adıdır bağımsızlık. Onun için iktisadi, hukuki, siyasi, tarihi, kültürel, bütün değerlerimizde bağımsız olmak mecburiyet ve mükellefiyetindeyiz. O bakımdan her an şunu söylüyoruz. Bu vatan bizimdir bizim kalacaktır."

Bağımsızlığını yitiren millet, ahlakını da yitirir

Bağımsızlığını korumayan milletlerin ahlakının da zail olduğunu, yok olduğunu dile getiren Üstad Baş, bağımsız olmayan bir milletin kültür hayatını devam ettirmesinin; dinini, dilini yaşamasının mümkün olmadığına işaret etti. Prof. Dr. Haydar Baş, şunları söyledi: "Bağımsızlığını kaybetmiş bir milletin egemen olması da mümkün değildir. Bağımsız olmayan insanların vücuda getirdiği toplumlarda, yer altı ve yer üstü zenginlikler başka milletlerin emrine amade kılınır. Hiç bir zenginlikten istifade edilmesi mümkün olamaz.

Bağımsızlığın olmadığı yerde vatanın bütünlüğünün olması da mümkün değil. Bağımsızlık yoksa milli kimlik, milli karakter de yoktur. O bakımdan diyoruz ki Türk milleti tarihin her döneminde bağımsız yaşamıştır ve de yaşamaya devam edecektir. Dünyanın hiç bir gücü onu bu hak ve hürriyetten mahrum etmeye gücü yetmeyecektir."

Bağımsızlık can damarızdır

Prof. Dr. Baş, devamla şunları söyledi: "Bağımsızlık bir insanın aynen can damarı gibidir. Nasıl bir insan can damarı olmadan yaşayamazsa millet olarak, milli irade olarak bağımsız olmadan yaşanması hiç ama hiç mümkün değildir. O halde hep beraber diyelim ki "Bu Vatan Bizimdir Bizim Kalacaktır. Bir milletin inancını, örfünü, adetini, geleneğini, topyekün kültürünü meydana getiren unsurları serbestçe hayata geçirebilmesi için kültür hayatında bağımsız olması lazımdır. Milletlerin tarih boyunca bu kulvarlarda birbiriyle devamlı suretle mücadele ettiklerine şahit oluyoruz. Esasen harp meydanlarında çarpışan kalkanlar, kılıçlar, tüfekler, bombalar değil, o milletin ruhu, inancı, kültürü ve imanıdır."

Misyonerlik faaliyetlerine dikkat

Tarih boyunca inançlar etrafında kültürel savaşların olmasını bütün tarih sahifeleri belgeleriyle beraber ortaya koyduğuna işaret eden Prof.Dr. Haydar Baş, ülkemize yönelik misyonerlik faaliyetlerine dikkat çekerek, şu ifadelerde bulundu: "Bu savaşlarda en kuvvetli etken olarak, maalesef Türk-İslam dünyasına karşı misyonerlik faaliyetlerini görüyoruz. Buraya gelmişken şunu söyleyeyim: Biz, misyonerlik derken bir insanın Hıristiyan olmasına, Musevi olmasına, Mecusi olmasına vs. zerre kadar karşı değiliz. Kendi dininin icaplarını sonuna kadar yerine getirmesine de tarafız. Bizim inancımız bunu emretmektedir. Bu manada biz Hz. İsa'nın, Hz. Musa'nın, Hz. İbrahim'in ayağının tozu olmaya hazırız. O bakımdan Türkiye Cumhuriyetinin hudutları dahilinde hangi dine mensup olursa olsun bir insanın zerre nispetinde zarar görmesine, şahsen nefsim olarak her şeyimle karşıyım. Ancak, dini telkin edeceğim diye vatan topraklarına göz dikerek, "Karadeniz bölgesi benimdir. Marmara Bölgesi benimdir. Ege Bölgesi benimdir. Akdeniz Bölgesi benimdir" diyen misyoner zihniyetine karşıyız. Marmaralılar, Egeliler, Karadenizliler, Doğu Anadolulular, İç Anadolulular, Güneydoğululular diye topyekün bir millete şu mesajı vermek istemektedirler. "Sizin aslınız Rumdur, Sizin aslınız Sırptır. Sizin aslınız Ermenidir. O halde kendi etnik dininize dönün, Rum olduğunuzu hatırlayın. Ermeni olduğunuz hatırlayın. Topraklarınıza böylece sahip olun" diyerek bu millete, bu devlete, bu vatana ihanet etmektedirler. İşte biz buna karşıyız. İşte biz bunu eleştiriyoruz. İşte biz bu gerekçeyle din hürriyeti adı altında din hürriyetinin istismar edildiğini iddia ediyoruz."

Siyasi iradeye mesaj

Prof.Dr. Haydar Baş, konuşmasında gündemdeki ekonomi ve dış politikaya ilişkin meseleleri de değerlendirdi. Prof.Dr. Baş, bu çerçevede şu görüşleri dile getirdi: "Bu meydandan bizi idare eden çok muhterem siyasi iradeye sesleniyorum. Gelin hep beraber bu milletin kimliğini, milli eğitimimizde yetiştirecek tedbirleri alalım. Dünyaya hakim olacak, dünyaya adaleti, iffeti, izzeti, haysiyyeti, merhameti, şefkati, rifkati ve de adaleti getirecek olan nesli yetiştirelim. O mükemmel Türk kimliğini hep beraber kucaklayalım. Onun gibi olmaya çalışalım. Şu anda o kimliği maalesef hasretle anıyoruz. Kültürel bağımsızlığın devam edebilmesi için milletimizin siyasi iradesinin de bağımsız olması lazımdır. Malumunuz siyaset millet iradesinin Mecliste temsil edilmesi, alınan kararların milletin hayatına geçmesi demektir. İşte bu yönüyle milletimizin hiçbir pürüz olmadan bağımsız olması lazımdır. Aksi takdirde aldığımız bütün kararlar hezimetimize vesile olabilir. Onun için siyasi bağımsızlık her türlü bağımsızlığın hemen hemen üzerinde sayılır.

Küreselleşme iddiasında bulunan dünya şimdi diyor ki; "Dünyada tek siyasi iradenin olması lazım gelir. Bu kadar siyasi iradeye gerek yok. Benim dediğim olsun. Benim dediklerimi yapın. Siz hem madden, hem de manen kalkınırsınız." Bu anlayışı dünyada hakim kılabilmek için her türlü desiseye başvuruyorlar. Gerekirse iktisadi yardım da yapıyorlar. Mesela Kuzey Irak bölgesinde harcanmak için CIA, her yıl 100 milyon dolar para tahsis etmektedir. Arap-İslam aleminin kapısı Mısır'dır. Aynı kurum her yıl Mısır'a 1 milyar dolar yardım etmektedir. Körfez çıkarması zamanı, ABD, Mısır'ın 20 milyar dolar borcunu silmiştir. Muhalefet olmasın diye ABD ve IMF buraya tam 5 milyar dolar para yardım etmiştir. Misalleri çoğaltabiliriz. Demek istediğim şudur: Dünyada global iradenin devam ettirilebilmesi için asker çıkarmadan milletleri kendi buyruğu altına alma çalışmaları gece ve gündüz yapılmaktadır. Zannetmeyelim ki Türkiye Cumhuriyeti Devletini bu çalışmanın dışında bırakacaklardır. O bakımdan millet olarak ciddi bir şekilde tedbirlerimizi almamız, kimin emrinde, kimin hizmetinde olduğumuzu her gün düşünmemiz lazımdır.

24 saatte buhranı aşarız

Prof.Dr. Haydar Baş, 1977'den bere iktisadi hayatın içinde olduğuna işaret ederek, ekonomik krizin niteliği ve bu krizin aşılması konusunda çarpıcı tespitlerde bulundu: "Öyle enterasan dolaplar dönüyor ki, globalleşmenin getirdiği netice olarak, bir tarafta mevduatı bankalarda topluyorsun, bir tarafta da sermaye piyasasında topluyorsun. Para, piyasadan emiliyor. Cebimizde metelik kalmıyor. O zaman benim-senin çocuğun ayyaş, sarhoş ve de serkeş olarak geziyor. Global ekonomide üretim diye bir dert yoktur. Milli ekonomide üretim vardır. Onun için Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir an evvel üretime geçmesi lazımdır. Emisyon hacmini genişleterek, mutlak surette herkese iş, aş temin etmesi lazımdır. Gözünüzü boyayıp sizi kandırmasınlar. Bunlar çok basit şeylerdir. Ben Trabzon mitinginde de, Çağlayan Meydanı'ndaki mitingte de söyledim. Beni dinlesinler, 24 saatte bu buhranı aşarız. Hiç bir Allah kulu gelip bana "bu nedir?" diye sormadı. Neden sen Avrupa'dan, Amerika'dan adam ithal ediyorsun? Bana niye sormuyorsun? Benim dedem şehittir diye mi gelmek istemiyorsun."

Paramıza değer vermeliyiz

"Uzakdoğu'ya, mesela Japonya'ya gidin, bir tek kuruş Türk parasını ne otelde, ne bakkalda, ne manavda kullanabilirsiniz. Singapur dünyanın açık pazarıdır. Burada dolar, mark geçmez. Paranı Singapur Doları haline getirirsin ve öyle kullanırsın. Aksi taktirde hiç bir iş yapman mümkün değildir. Hürriyetçi Batı dünyasına, İngiltere'ye gidin, piyasada Mark'la iş yapamazsın. Ben gittim, gördüm. Yaşadıklarımı anlatıyorum. Almanya'da, dünyanın en kıymetli parası diyerek erkekseniz bakkala, manava doları verin, veremezsiniz. Mutlaka parayı onun parasına tebdil etmen şarttır. Dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin, kendi parasına değer verdiğini görürsünüz. Ama nasıl bir politikadır ki bu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendi parasının dışındaki paraları tedavülde dolaştırıyor, kendi parasını mahkum ediyor, refüze ediyor, değerini kaldırıyor. Bu nasıl bir anlayıştır? Bakkala gidiyorsun, dolar, manava gidiyorsun Mark veriyorsun. Peki Türk parası nerede? Ondan sonra da Türk parasının değeri yok diyorsun. Amerika da kağıdı boyayıp, matbaasında, darphanesinde basıyor, doğru Türkiye'ye gönderiyor. Kağıdı senin üretiminin, emeğinin karşılığı oluyor. Bundan haberin var mıdır?"

Müsteşrik mantıklı ilahiyatçılara uyarı

Prof.Dr. Haydar Baş, konuşmasında bazı ilahiyatçıların İslam'ın düsturlarını, ilkelerini müşteşriklerin ortaya koyduğu mantıkla değerlendirmelerini eleştirdi. Üstad Baş, bu çerçevede şunları söyledi: "Bunlar Kur'an'ın vahiy olmadığını, Hz. Muhammed'den fışkıran bir enerjinin neticesinde fışkırdığını iddia eden maalesef ilahiyatçılarımız vardır. Biliyor musunuz, bunlar kimin avukatlığını yapıyorlar? Bu akademisyenlerimiz Goldziher denilen adamın Türkiye'de bedava avukatlığını yapıyorlar. Ne yazık ki bunlar ne Hıristiyan, ne de Musevidirler. Yine son bir iki yıldan beri moda haline gelen bir iddia var. Bu iddiayı ortaya atanlar, ilim adamlarını, gazetecileri, hocaları bir salona topluyorlar. Demokratik kuralla fikirlerin ne olup olmadığını tayin ve tespit yapıyorlar. "Akıl mı üstündür, nakil mi üstündür?" sorusuna cevap olarak "akıl üstündür" diyorlar. Bu iddia kimin iddiası biliyor musunuz? Fransız asıllı Renan'ın iddiasıdır. Bu çocuklarımız maalesef Renan'ın bedava askerliğini ve de avukatlığını hem de ilim adına yapmaktadırlar. Renan, Hicaz bölgesinden Mekke'ye gidiyor. Güya yaptığı araştırmalarla birlikte kurbanın İslami bir gelenek olmadığını, cahiliyye döneminden kalma bir gelenek olduğunu izah ve ispata çalışıyor. Bugün benim tarla faresi kafalı adamlarım aynı konuyu iddia etmektedirler. Sana bu meydandan haykırıyorum, sesleniyorum, eğer bu kafa ile gidersen Allah seni helak eder. Bütün bunları toparladığımız zaman ortaya ne çıkıyor? Milletin dini ve milli değerleri, kültürel değerleri üzerinde korkunç bir tahribat yaparak milli kimliği yok etme gayreti ortaya çıkıyor. Kabul etsek de etmesek de her ne kadar dini gibi görünse de bu iddiaların temelinde yatan asıl niyyet bu milletin kimliğini yok etmektir. Ama hep beraber seslenelim ki hiç bir güç bu milletin kimliğini yok etmeye muktedir değildir. O zaman sen bu kimliği yok edersen çok rahat Batının, Avrupa'nın, Amerika'nın, şunun bunun uşağı yapabilirsin. Ama kimliğine sadık bir karaktere sahip olursa bu millete hiç kimseye ram etmeye imkan ve iktidarın olamayacaktır. Bunu böyle bilesin. Bu Türk kimliğine, bu milli kimliğe hiç kimse hiçbir surette zarar veremeyecektir. Allah'ın izniyle burada toplanan yüzbinler, bu manzara bunun ispatıdır."
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
31 Mart sonrası anketi
CHP yine birinci parti mi?
14 yaşındaki katil zanlısı tutuklandı
4 yaşındaki Sultan vahşice öldürüldü
Kınalı kuzular dedelerinin yolunda yürüdü
"Dedeciğim ben geldim"
Atatürk'ün Anzak annelerine yazdığı mektup okundu
Anzak Koyu'nda Şafak Ayini
Polisin alkollü sürücü ile imtihanı
44. seferde üflemeyi başardı
' Saray'la müzakere edilmez, mücadele edilir'
Zamanlaması manidar uyarı
Kameranın âlâsı üretildi
Ambargolar ASELSAN'ı kamçıladı
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
31 Mart sonrası anketi
CHP yine birinci parti mi?
14 yaşındaki katil zanlısı tutuklandı
4 yaşındaki Sultan vahşice öldürüldü
Kınalı kuzular dedelerinin yolunda yürüdü
"Dedeciğim ben geldim"
Atatürk'ün Anzak annelerine yazdığı mektup okundu
Anzak Koyu'nda Şafak Ayini
Polisin alkollü sürücü ile imtihanı
44. seferde üflemeyi başardı
' Saray'la müzakere edilmez, mücadele edilir'
Zamanlaması manidar uyarı
Kameranın âlâsı üretildi
Ambargolar ASELSAN'ı kamçıladı

Çorlu tren kazası duruşması başladı

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği tren kazasının duruşması başladı
25.04.2024 10:48:00
İhlas Haber Ajansı
Çorlu tren kazası duruşması başladı
Çorlu tren kazası duruşması başladı
Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği tren kazasının duruşması başladı.



Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 2018'de 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin davanın duruşması başladı. Kazada hayatını kaybeden vatandaşların yakınları şehirde yürüyüş yaparak duruşmanın görüleceği Çorlu Halk Eğitim Merkezindeki mahkeme salonuna giriş yaptı.


Uzmanından 'Çöl tozu' açıklaması

 Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Kansu, risk gruplarına ilişkin konuşurken çöl tozuna karşı toplumda dikkat edilmesi gerekenleri sıraladı.
25.04.2024 10:42:00
İhlas Haber Ajansı
Uzmanından 'Çöl tozu' açıklaması
Uzmanından 'Çöl tozu' açıklaması
Afrika üzerinden gelen çöl tozları ve sıcak hava dalgası Türkiye'de etkili olurken Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Kansu, 'Çocuklar, alerjisi ve astımı olanlar, KOAH'lılar, yaşlılar daha fazla risk altında. Partiküllerin içinde kimyasallar da var, ileriye dönük kronik, nörolojik hastalıklar açısından etkiler oluşturduğu gösterilmiş. Solunum semptomları olan hastalar acillere artan şikayetlerle, atak dediğimiz tabloyla geliyor. 'Neden olduk' diyorlar. Dışarıda geçireceğimiz vakti azaltalım, maskeyle çıkalım, aldığımız sebze meyveleri bol suyla yıkamaya çalışalım' dedi.

Afrika üzerinden gelen çöl tozları ve sıcak hava dalgası Türkiye'de etkili oluyor. Rüzgar ile birlikte gelen toz, Yunanistan'ın başkenti Atina'yı turuncuya boyarken uzmanlar, tozun birkaç gün daha Türkiye'yi etkilemeye devam edeceğini belirtti. Meteoroloji Genel Müdürlüğü toz taşınımına yönelik uyarılar yaparken uzmanlar, insan sağlığına etkisine yönelik bilgi verdi. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Kansu, risk gruplarına ilişkin konuşurken çöl tozuna karşı toplumda dikkat edilmesi gerekenleri sıraladı.

'Çocuklar, alerjisi, astımı olanlar, KOAH'lılar ve yaşlılar daha fazla risk altında'

Havadaki tozun vücudun birçok noktasını etkilediğini ifade eden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Kansu, 'Kışı biraz zor geçirdik özellikle viral hastalıklarımız çok fazlaydı, o dönemi şu an biraz kapattık, biraz alerjenler ortaya çıkmıştı. Bahar erken geldi, mart ayında çiçekler, polenler alerji mevsimi derken bugünlerde sabahları uyanıyoruz, arabalarımızın üstü çamur şeklinde. Sahra Çölleri'nden gelen dünyanın döngüsünde olan şeyler bunlar, ülkemize, şehirlerimize ulaşan kum fırtınasıyla ortaya çıkmış bir toz bulutu var. Bunlar mikro küçük partiküller şeklinde havada şu anda uçuşuyorlar. Bunları soluyoruz, belli bir mikro partikülün altındakilerin de akciğerimizin en küçük hava keseciklerine kadar ulaştığını biliyoruz. Bu da bizim solunum yolu şikayetlerimizi artırıyor. Bir; çocukları söylemek lazım, ikincisi alerjisi ve astımı olanlar, üçüncü grup olarak KOAH'lı, dördüncü yaşlı grubumuzu saymamız lazım. 4 grubun bugünlerde dışarıdaki bu etkene maruz kaldığında doğacak sonuçları daha fazla. Hepimiz maruz kalıyoruz ama saydığımız 4 grup daha fazla risk altında. Sadece akciğer için de bir etki oluşturmuyor şu an cildimizde; yüzümüzde, elimizde, saçımızda hissediyoruz. Etrafta uçuştuğu için göz bölümüne gelen hasta sayımızda bir artış var, solunum yoluyla ilgili ciddi manada artan bir şey var. Bu tozların içinde sadece kum taneleri, toz değil kimyasallar da var. Onların ileriye dönük kronik, nörolojik hastalıklar açısından da etkiler oluşturduğu dünyada gösterilmiş. Evimizde sinekliklerimiz vardır, partikülleri, polenleri, böcekleri, uzaklaştıracak şekilde, az düzeyde olsa bile geçişini engeller ama 'Penceremizi çok açalım, havalandıralım' gibi durumları en azından şu bir hafta için biraz azaltmamamız gerekiyor. Çok acil, olağanüstü bir durum yoksa bu grubun özellikle dışarıda çok vakit geçirmemesini hatırlatmak lazım' dedi.

'Hastalar artan şikayetlerle, atak dediğimiz tabloyla geliyor'

Toza karşı maske kullanımına yönelik konuşan Dr. Öğr. Üyesi Kansu, 'Özellikle kronik grubun kullanması şart, en basit cerrahi maske dediğimiz pandemide kullandığımız maske ile başlanabilir ama bu belli partikülün altını tutmayacaktır. İmkanı olanların özellikle bu saydığımız risk faktöründeki kişilerin 3M maskeleri kullanmalarını hatırlatabiliriz. Bu günlerde göğüs hastalıkları ya da acillere solunum semptomları olan hastalar, alerji, astım geçmişi olan hastalarımız kum fırtınası, partiküller sebebiyle artan şikayetlerle, atak dediğimiz tabloyla karşımıza geliyor. Neler var; öksürük, hırıltı, gece solunum şikayetleri, bir miktar ateş, nefes darlığı şeklinde bu hastalar acile ya da göğüs hastalıklarına geliyorlar. 'Neden olduk, ne değişti' diyorlar, farkına değiller. Alerjenlerin bu günlerde etkisi var ama son 2 haftadır bu kum fırtınasının bu alerji, astım, KOAH olan hastalarda biraz daha solunum semptomlarını kötüleştirdiğini, acile getirdiğini biliyoruz. Meteoroloji açısından takip etmemiz lazım, uzmanların görüşünü dinleyeceğiz, bu hafta akışının süreceğini biliyoruz. Boğazımızda bir gıcık hissi sadece bu saydığımız risk grubu değil şu anda hepimizde var. Cildimizde bir kuruluk hissi var. Birincisi dışarıda geçireceğimiz vakti biraz azaltalım, ikincisi pencerelerimizi çok açmayalım, üçüncüsü maskeyle çıkalım, dördüncüsü eve geldiğimizde lütfen bir duş alalım, üstümüzü değiştirelim. Beşincisi sıvı tüketimi, bol su içmeye çalışalım çünkü o sinüslerimiz, bronşlarımız, burnumuzun içinde de birikiyor bize gıcık hissi de yapıyor. Bu sadece bedenimize aldığımız bir şey değil, şu an da her yere arabamızın üzerine düştüğü gibi tarladaki ekinlere, mahsullere, sebze, meyvelere de düşüyor. Eve aldığımız, pazardan getirdiğimiz sebze meyveleri bol suyla yıkamaya çalışalım" şeklinde konuştu.

57. Alay Vefa Yürüyüşü Conkbayırı'nda sona erdi

 Tarihi Gelibolu Yarımadası'nda, Gençlik ve Spor Bakanlığının öncülüğünde gerçekleştirilen "57. Alay Vefa Yürüyüşü" düzenlendi.
25.04.2024 08:42:00 / Güncelleme: 25.04.2024 08:50:42
İhlas Haber Ajansı
 57. Alay Vefa Yürüyüşü Conkbayırı'nda sona erdi
 57. Alay Vefa Yürüyüşü Conkbayırı'nda sona erdi
Çanakkale Kara Savaşları'nın 109'uncu yıl dönümü anma törenleri kapsamında binlerce izci, 57'nci Alay Vefa Yürüyüşü gerçekleştirdi. Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak yaptığı açıklamada, "Herkese, tüm dünyaya 'Çanakkale geçilmez' efsanesini anlattılar, gösterdiler." dedi.



Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından '57'nci Alay Vefa Yürüyüşü'ne katılanlar, ilk olarak Eceabat ilçesine bağlı Kocadere köyünde kamp kurdu. Yürüyüş öncesinde katılımcılara, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak tarafından tümü şehit düşen 57'nci Alay askerlerinin son yemeği, kırık buğday çorbası dağıtıldı.



Sabah namazı kılındı

Ardından, 109 yıl önce şehit düşen askerler gibi sabah namazı kılındı. Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir ve çok sayıda rütbeli askerin de yer aldığı katılımcılar, saat 06.00'yı gösterdiğinde harekete geçti.



Atalarına yürüdüler

Yarbay Mustafa Kemal'in 25 Nisan 1915 sabahı düşman çıkarmasını haber alınca, savaşların kahraman birliği 57'nci Alayı Conkbayırı'na gönderdiği ve "Size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum" sözleriyle tarihe geçen o günkü tarihi yürüyüş, bir kez daha hayat buldu. Yaklaşık 6 kilometrelik yürüyüş, 1,5 saat sonra Conkbayırı'nda sona erdi. Yürüyüşe binlerce izci katıldı.

"Tüm dünyaya 'Çanakkale geçilmez' efsanesini gösterdiler"

Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak yaptığı açıklamada, "Amacımız bu ülke gençlerine Çanakkale destanını, Malazgirt zaferini, Dumlupınar, 30 Ağustos'taki, Sakarya'daki, 15 Temmuz'daki destanları unutturmamak, hatırlatmak. Bu toprakların ne kadar kıymetli olduğunu, bu vatan için binlerce şehidin verildiğini anlatmak ve bunları yaşamalarını sağlamak. Gençlerimiz o atmosferi görüyor, o zamanki o mücadelenin zorluklarını yaşananları hissediyor. Amaç bu toprakların gücünü, nasıl bir mücadele verildiğini anlatmak. Bakanlık olarak bunu sürekli gerçekleştiriyoruz. Aynı zamanda ülkenin dört bir yanından gençlerimizi Çanakkale gezileriyle buraya taşıyoruz. Geziyorlar, programlar yapıyoruz. Rehberler, tarihçiler buradaki destansı mücadeleyi anlatıyorlar. Bu topraklar kanla yoğrulmuş, destansı mücadele var, Gazi Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları o zaman mücadelede yer aldılar. Tüm dünya ve batı medeniyetine, emperyalizme karşı büyük mücadele ortaya konduğu, dünyanın en güçlü donanmaları, ordularını burada yendiler. Herkese, tüm dünyaya 'Çanakkale geçilmez' efsanesini anlattılar, gösterdiler. Geçmişimizle tarihimizle gurur duyuyoruz" dedi.

Saçlarına kına yakılıp asker çorbası içen izciler, 57. Alay'ın 109 yıl önceki yolunda

Türkiye İzcilik Federasyonu tarafından düzenlenen 57. Alay Şehitlerini Anma Milli Bilinç Kampı kapsamında saçlarına kına yakılan ve asker çorbası içen 2 bin 500 izci, 57. Alay'ın 109 yıl önce yürüdüğü yolda atalarını andı.
25.04.2024 08:06:00 / Güncelleme: 25.04.2024 08:12:21
Anadolu Ajansı
Saçlarına kına yakılıp asker çorbası içen izciler, 57. Alay'ın 109 yıl önceki yolunda
Saçlarına kına yakılıp asker çorbası içen izciler, 57. Alay'ın 109 yıl önceki yolunda

Tarihi Gelibolu Yarımadası'nda bulunan Eceabat ilçesi sınırlarındaki Kocadere Kamp Alanı'na 22 Nisan'da gelen izciler burada, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kızılay ve Kuveyt Türk destekleriyle kurdukları çadırlarda kaldı.

Gençlere kampta Çanakkale Savaşları ve 57. Alay'ın kahramanlıklarıyla ilgili tarihi bilgiler verildi.

Türkiye'nin 60 ilinden gelen 2 bin 500 izci ve izci lideri, 57. Alay'ın karargah olarak kullandığı alanda sabah ezanıyla birlikte uyanıp yürüyüş hazırlıklarına başladı.

Asker çorbası ve hamur kızartmalarını alıp kahvaltı yapan gençlerin saçlarına burada kına yakıldı.

Mehter eşliğinde Türk bayraklarıyla yola çıkan izciler ardından Conkbayırı'na ulaşıp yürüyüşü tamamlayacak.

Rota kapsamında 57. Alayın 109 yıl önce ilerlediği yollarda savaşın yaşandığı cephelerde ziyaret edilecek.

 "Dedeciğim ben geldim" diyerek yola çıkıyoruz"

Türkiye İzcilik Federasyonu Başkanı Hasan Dinçer Subaşı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kampın bu yıl 21. kez düzenlendiğin söyledi.

Yürüyüşe 2 bin 500 izcinin katıldığını anlatan Subaşı, "57. Alay'ın ihtiyat birliği olarak karargah kurduğu noktada ve aynı bu şekilde 109 yıl önce yürüyüşe başladığı noktadayız. Sabah namazı saati silah sesleri ve ezan sesleri içinde izcilerimiz çadırlarından kalkıyorlar. Asker çorbası içip hamur kızartması yiyerek dedelerinin yürüdüğü yolda aynı şekilde Conkbayırı'na yürüyorlar. Büyük bir gururla 57. Alay topraklarında 57. Alay'ın izinde 'dedeciğim ben geldim' diyerek yola çıkıyoruz." ifadesini kullandı.

Subaşı, 57. Alay Milli Bilinç Kampı'na 60 ilden katılım sağlandığını aktararak "Yola çıkmadan önce sadece asker çorbası ve hamur kızartması yeme faaliyeti yapmıyoruz. Tüm izcilerimizin saçları aynı Kınalı Hasan gibi yola çıkmadan önce kınalanıyor, ellerinde Türk bayraklarıyla mehter eşliğinde yürüyüşümüzü gerçekleştiriyoruz." diye konuştu.

Yürüyüşe İstanbul'dan katılan Ahsen Bera Ünal da kampta yer aldığı için çok mutlu olduğunu söyledi.

Manisa'dan gelen Sinem Tüm ise önemli bir atmosferi teneffüs ettiklerini dile getirdi.

Yağmur Kayatepe de kahraman 57. Alay'da görevli askerlerin yürüdüğü yoldan yürüyebilme fırsatı bulduğu için gururlu olduğunu kaydetti. 

logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.