Son dakika... MB'den peş peşe faiz arttırımı kararı
Faiz lobisi Türkiye'de altın günlerini yaşıyor. Merkez Bankası'nın 23 Mart'ta faiz oranını yüzde 13.5'ten 16.5'e yükseltmesi lobinin iştahını açmıştı. Merkez Bankası, dün de politika faizini 125 baz puan artırarak yüzde 17.75'e yükseltince lobi bu kez ellerini ovuşturdu
07.06.2018 00:00:00
RECEP BAHAR/HABER ANALİZ
ABD Doları'nın 23 Mart'ta TL karşısında 4.92'yi aşması, Merkez Bankası'nın faiz politikasında milat oldu. O gün faiz oranını yüzde 13.5'ten 16.5'e yükselten
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu, Perşembe günkü toplantısında durmadı, yoluna devam etti ve Yeni Mesaj'ın Salı günkü nüshasında duyurduğu gibi politika faizini (vadeli repo ihale faiz oranı) yüzde 17.75'e yükseltti.
Elbette bunda yüksek enflasyon ve Türkiye'nin ödenmesi imkânsız gibi görünen ağır dış borç yükü etkili oldu. Böylece Türkiye, bir kez daha yüksek faiz sarmalına sürüklenmiş oldu.
Maliyet artışları enflasyonu yükseltiyor
TCMB'den faiz oranlarına ilişkin yapılan duyuruda PPK'nın, Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya başkanlığında toplandığı bildirildi.
Duyuruda "Dış talep gücünü korurken iç talep daha ılımlı seyretmektedir. Enflasyondaki yükselişte temelde maliyet yönlü gelişmeler etkili olmaktadır. Bununla birlikte, fiyat artışlarının alt kalemler bazında genele yayılan bir nitelik gösterdiği dikkati çekmektedir" ifadelerine yer verildi.
Talep koşullarındaki ılımlı görünüme rağmen enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyelerin fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam ettiği vurgulanan duyuruda, "Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecektir. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecektir."
Faiz lobisi kazandı!
Oysa ülkemizde iki ay önceki faiz tartışması bambaşkaydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 31 Mart'ta AKP Pendik İlçe Kongresi'ndeki konuşmasında, "Ekonomide her kötülüğün anası faizdir. Faiz zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapar. Bunun lobisi neresidir? Finans kuruluşlarıdır. Açık söylüyorum devletin bankaları da bu işin içindedir" demişti.
Erdoğan, 9 Nisan'da Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde Proje Bazlı Teşvik Sistemi Tanıtımı ve 2017 Yılında Hazırlıkları Tamamlanan Yatırımlara Teşvik Belgesi Dağıtım Töreni'ndeki konuşmasında ise "Faiz oranlarını aşağı düşürmedikten sonra yatırım yapılabilir mi? Öncelikle yüksek faizden yatırımcıyı kurtaracaksın ki yatırımlar yapılabilsin" demişti. Erdoğan, 5 Nisan'da da ekonomi yönetimini eleştirerek, "Arkamdan iş çeviriyorlar" şeklinde konuşmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 23 Mayıs'tan bu yana faiz lobisini hedef almıyor. Nitekim 5 6 Haziran'da ATO'nun iftarında, "Kur, faiz ve enflasyon sarmalıyla bozulmak istenen ekonomimiz, 24 Haziran'ın ardından yeni ve çok daha güçlü bir yükselişe geçecektir" ifadeleriyle yetindi.
Türkiye neden faiz sarmalına girdi?
Türkiye'yi sıkıştıran 2 tane temel sorun var:
1. Yüksek cari açık yani döviz açığı: Türkiye, Ocak 2003-Mart 2018 arasında 565 milyar dolar cari açık verdi. Bu açığı çok ama çok büyük kısmı ABD ve AB'den gelen 604 milyar dolar kayıtlı ve 43 milyar dolar da kaynağı belirsiz para ile kapattık. Şimdi para verenler parasını istiyor hem de döviz cinsinden? Bu parayla adliye, hastane, duble yol yaptık. Son 15 yılda 201 milyar dolarlık araba ithal ettik, yaklaşık 100 milyar dolar da cep telefonuna ödedik vesaire vesaire...
2. Özel sektörün dış borcu: Merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Ekim 2011'de Yeni Mesaj'a verdiği mülakatta zikrettiği gibi Türkiye'nin en ciddi sorunu zira özel sektör batarsa, işsizlik katlanır, elinde ne var ne yok özelleştiren kamu da vergi toplayamaz, dolayısıyla emekli maaşı da, memur maaşı da ödeyemez. Bu borç 295 milyar doları buldu. Cari açık ve dış borç için yılda 200 milyar dolar gerekiyor.
ABD Doları'nın 23 Mart'ta TL karşısında 4.92'yi aşması, Merkez Bankası'nın faiz politikasında milat oldu. O gün faiz oranını yüzde 13.5'ten 16.5'e yükselten
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu, Perşembe günkü toplantısında durmadı, yoluna devam etti ve Yeni Mesaj'ın Salı günkü nüshasında duyurduğu gibi politika faizini (vadeli repo ihale faiz oranı) yüzde 17.75'e yükseltti.
Elbette bunda yüksek enflasyon ve Türkiye'nin ödenmesi imkânsız gibi görünen ağır dış borç yükü etkili oldu. Böylece Türkiye, bir kez daha yüksek faiz sarmalına sürüklenmiş oldu.
Maliyet artışları enflasyonu yükseltiyor
TCMB'den faiz oranlarına ilişkin yapılan duyuruda PPK'nın, Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya başkanlığında toplandığı bildirildi.
Duyuruda "Dış talep gücünü korurken iç talep daha ılımlı seyretmektedir. Enflasyondaki yükselişte temelde maliyet yönlü gelişmeler etkili olmaktadır. Bununla birlikte, fiyat artışlarının alt kalemler bazında genele yayılan bir nitelik gösterdiği dikkati çekmektedir" ifadelerine yer verildi.
Talep koşullarındaki ılımlı görünüme rağmen enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyelerin fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam ettiği vurgulanan duyuruda, "Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecektir. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecektir."
Faiz lobisi kazandı!
Oysa ülkemizde iki ay önceki faiz tartışması bambaşkaydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 31 Mart'ta AKP Pendik İlçe Kongresi'ndeki konuşmasında, "Ekonomide her kötülüğün anası faizdir. Faiz zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapar. Bunun lobisi neresidir? Finans kuruluşlarıdır. Açık söylüyorum devletin bankaları da bu işin içindedir" demişti.
Erdoğan, 9 Nisan'da Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde Proje Bazlı Teşvik Sistemi Tanıtımı ve 2017 Yılında Hazırlıkları Tamamlanan Yatırımlara Teşvik Belgesi Dağıtım Töreni'ndeki konuşmasında ise "Faiz oranlarını aşağı düşürmedikten sonra yatırım yapılabilir mi? Öncelikle yüksek faizden yatırımcıyı kurtaracaksın ki yatırımlar yapılabilsin" demişti. Erdoğan, 5 Nisan'da da ekonomi yönetimini eleştirerek, "Arkamdan iş çeviriyorlar" şeklinde konuşmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 23 Mayıs'tan bu yana faiz lobisini hedef almıyor. Nitekim 5 6 Haziran'da ATO'nun iftarında, "Kur, faiz ve enflasyon sarmalıyla bozulmak istenen ekonomimiz, 24 Haziran'ın ardından yeni ve çok daha güçlü bir yükselişe geçecektir" ifadeleriyle yetindi.
Türkiye neden faiz sarmalına girdi?
Türkiye'yi sıkıştıran 2 tane temel sorun var:
1. Yüksek cari açık yani döviz açığı: Türkiye, Ocak 2003-Mart 2018 arasında 565 milyar dolar cari açık verdi. Bu açığı çok ama çok büyük kısmı ABD ve AB'den gelen 604 milyar dolar kayıtlı ve 43 milyar dolar da kaynağı belirsiz para ile kapattık. Şimdi para verenler parasını istiyor hem de döviz cinsinden? Bu parayla adliye, hastane, duble yol yaptık. Son 15 yılda 201 milyar dolarlık araba ithal ettik, yaklaşık 100 milyar dolar da cep telefonuna ödedik vesaire vesaire...
2. Özel sektörün dış borcu: Merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Ekim 2011'de Yeni Mesaj'a verdiği mülakatta zikrettiği gibi Türkiye'nin en ciddi sorunu zira özel sektör batarsa, işsizlik katlanır, elinde ne var ne yok özelleştiren kamu da vergi toplayamaz, dolayısıyla emekli maaşı da, memur maaşı da ödeyemez. Bu borç 295 milyar doları buldu. Cari açık ve dış borç için yılda 200 milyar dolar gerekiyor.