İbadetlerin hemen yarısının mali imkanlarla yerine getirilebildiği hesaba katıldığında, Müslümanların çok çalışmak, helal yol ve yöntemlerle kazanmak zorunda oldukları gereği ortaya çıkacaktır. Maddenin kapıları aralamada büyük rol oynadığı, misyonerlik faaliyetlerinin maddi imkanlarla desteklenerek dünyanın dört bir yanında sürdürüldüğü günümüzde, Müslümanın başarılı, etkili, yetkili olabilmesinin şartı; madden de güçlü olmasıdır.
"Rızkın onda dokuzu ticaret ve cesarettedir" buyuran Hz. Resulullah, kazancın kullanılışına da dikkatimizi çekmekte ve şöyle buyurmaktadır:"Kulu Allah'tan uzaklaştıran şey, karnı ve şehvetinden başka birşeyin kendini ilgilendirmemesidir."
Nur Suresinde de (37. ayet) Cenab-ı Hak, kulun ticaretinin Allah'a giden yolda set değil, bu yolda bir dinamizme yol açması gerektiğini buyurmaktadır: - "Onları ne ticaret ne de alış-veriş Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan, zekat vermekten alıkoyar. Onlar, gönül ve gözlerin döneceği günden korkarlar."
RESUL-İ EKREM'E VEFA ÖRNE?İ
Usame b. Zeyd, bir kölenin oğlu iken İslam'la müşerref oldu. Henüz 18 yaşında iken İslam ordusunun kumandanlık şerefine nail oldu. Resul-i Ekrem tarafından tayin edilen bu komutan, ordusuyla bir sefere çıkacağı sırada Resul-i Ekrem ebedi aleme rıhlet etti. Bunun üzerine genç yaştaki Usame'nin komutanlıktan azli gündeme geldi. Hz. Ebubekir (ra); "Resulullah'ın tayin ettiği komutanı kimse azledemez" diyerek müdahale etti. Orduyu uğurlarken de Usame'yi ata bindirdi, kendisi de atın yularını bizzat çekerek piyade olarak yürüdü.