Tarihin derinliklerinde bir miras: Yerebatan sarnıcı
Yerebatan Sarnıcı, sadece İstanbul’un su mühendisliği alanındaki tarihine ışık tutmakla kalmaz; aynı zamanda şehrin kültürel ve mistik dokusunu da derinlemesine hissettirir. Bu benzersiz yapıyı ziyaret edenler, yalnızca taş ve sudan ibaret bir yapı değil, zamanda bir yolculuğa çıkmış olurlar.
01.05.2025 18:16:00
Bayram ÇOŞGUN
Bayram ÇOŞGUN





İstanbul'un kalbinde, Ayasofya'nın hemen yakınında yer alan Yerebatan Sarnıcı, ziyaretçilerini hem mimari görkemiyle hem de tarihî gizemiyle büyüleyen nadide bir yapıdır.
Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından 6. yüzyılda inşa ettirilen bu devasa yeraltı yapısı, şehrin su ihtiyacını karşılamak amacıyla yapılmıştır. "Yerebatan Sarayı" olarak da anılması, içindeki sütunların görkemli diziliminden kaynaklanır; gerçekten de içeri adım atan biri kendini bir yeraltı sarayında hisseder.
336 sütunla desteklenen bu dev sarnıç, yaklaşık 9.800 metrekarelik bir alanı kaplar ve 80.000 ton su depolayabilecek kapasitededir. Sütunların çoğu, Roma ve Bizans döneminden kalma eski yapılardan getirilen taşların yeniden kullanımıyla yapılmıştır. Bu durum hem dönemin mimari anlayışını hem de kaynak kullanımındaki pragmatizmi gözler önüne serer.
Yerebatan Sarnıcı'nın en dikkat çeken bölümlerinden biri, kuşkusuz Medusa başlarıdır. Ters ve yan şekilde yerleştirilmiş bu gizemli başlar, sarnıcın batı ucunda iki sütunun kaidesi olarak kullanılmıştır. Kimilerine göre bu yerleşim tarzı, Medusa'nın kötü enerjisini etkisiz kılmak için kasıtlıdır. Ancak bu konuda kesin bir bilgi yoktur; belki de sadece estetik ya da teknik bir tercihti.
Yıllar boyunca unutulmaya yüz tutmuş olan sarnıç, 16. yüzyılda Batılı seyyahların ilgisiyle yeniden keşfedilmiş ve modern dönemde restore edilerek turizme açılmıştır. Bugün hem yerli hem yabancı ziyaretçiler için büyüleyici bir atmosfer sunan Yerebatan Sarnıcı, sanat etkinliklerine, sergilere ve konserlere de ev sahipliği yaparak geçmiş ile günümüz arasında köprü kurmaktadır.
Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından 6. yüzyılda inşa ettirilen bu devasa yeraltı yapısı, şehrin su ihtiyacını karşılamak amacıyla yapılmıştır. "Yerebatan Sarayı" olarak da anılması, içindeki sütunların görkemli diziliminden kaynaklanır; gerçekten de içeri adım atan biri kendini bir yeraltı sarayında hisseder.
336 sütunla desteklenen bu dev sarnıç, yaklaşık 9.800 metrekarelik bir alanı kaplar ve 80.000 ton su depolayabilecek kapasitededir. Sütunların çoğu, Roma ve Bizans döneminden kalma eski yapılardan getirilen taşların yeniden kullanımıyla yapılmıştır. Bu durum hem dönemin mimari anlayışını hem de kaynak kullanımındaki pragmatizmi gözler önüne serer.
Yerebatan Sarnıcı'nın en dikkat çeken bölümlerinden biri, kuşkusuz Medusa başlarıdır. Ters ve yan şekilde yerleştirilmiş bu gizemli başlar, sarnıcın batı ucunda iki sütunun kaidesi olarak kullanılmıştır. Kimilerine göre bu yerleşim tarzı, Medusa'nın kötü enerjisini etkisiz kılmak için kasıtlıdır. Ancak bu konuda kesin bir bilgi yoktur; belki de sadece estetik ya da teknik bir tercihti.
Yıllar boyunca unutulmaya yüz tutmuş olan sarnıç, 16. yüzyılda Batılı seyyahların ilgisiyle yeniden keşfedilmiş ve modern dönemde restore edilerek turizme açılmıştır. Bugün hem yerli hem yabancı ziyaretçiler için büyüleyici bir atmosfer sunan Yerebatan Sarnıcı, sanat etkinliklerine, sergilere ve konserlere de ev sahipliği yaparak geçmiş ile günümüz arasında köprü kurmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.















































































