Çarşamba günkü Yeni Mesaj'ın manşetini hatırlarsanız, o günkü ANALİZ'imizde "düğmeye kimin bastığını" irdelemiştik. Çıkış noktamız şuydu: Son 5 yılda Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit başbakanlığında kurulan 3 hükümet bünyesinde yaşananlar üzerinde "iç faktörler"den ziyade "dış faktörler" daha etkili oldu.
İki önemli hadise
Türkiye'de son 9 gün içinde gündeme damgasını vuran çok önemli iki hadise yaşandı.
Birinci önemli gelişme 3 Temmuz'da Almanya'da, Frankfurt'ta Doğan Medya Grubu'nun yeni baskı tesislerinin açılış töreninde cereyan ediyordu. Meclis'te grubu bulunan ve Avrupa Birliği'ne girmeyi hararetle savunan tüm partilerin genel başkanları oradaydı. DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, SP Genel Başkanı Recai Kutan, ANAP Genel Başkanı Başbakan Mesut Yılmaz... Ayrıca Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve Kültür Bakanı İstemihan Talay... Konuşma yapanların hepsi "AB" rüyasının tatlılığından bahsettiler. Böylece AB cephesi bizzat Aydın Doğan'ın şemsiyesi altında buluşmuştu. Bu çok önemli bir gelişmeydi.
İkinci önemli gelişme 5 Temmuz Cuma günü yaşanıyordu.
Bir bakıma "Pazar gününden bu yana yaşanan" fırtınada o gün Ankara'da Başbakan Bülent Ecevit'in "hasta haliyle" gerçekleştirdiği bir kabulün hatırı sayılır payı vardı. Başbakan Ecevit, ABD'deki Yahudi lobisinin en önde gelen örgütü B'nai B'rith International'ın Başkanı Richard Heideman'ı Başbakanlık Konutu'nda ağırladı. Heideman Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i de ziyaret etmişti. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden ziyaretin amacıyla ilgili yapılan açıklama ilginçti: "Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Merkezi Washington'da bulunan B'nai B'rith International heyetini kabulünde, Türkiye ile ABD arasındaki stratejik ortaklık ilişkisinin derinleştirilmesi ve Ortadoğu'daki gelişmeler üzerinde durmuştur." Türkçe'ye tercümesini yaparsak, Sezer, Yahudi lobisinin önde gelen bir örgütüyle ABD'nin Irak'a yapacağı müdahale konusunda fikir teatisinde bulunmuştur! Sözkonusu örgütün ne kadar etkili olduğu, sanırım, bu görüşmeden de ortaya çıkıyor. B'nai B'rith, öyle sıradan bir olayı değil, tüm dünyanın pür dikkat izlediği bir meseleyi, Irak'a harekatı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti protokolünün bir numaralı ismi ile görüştü! Bir bakıma ABD hükümeti adına kulis faaliyeti yaptı.
ABD'deki Yahudi örgütleri ve İsrail için Irak'a harekat çok önemli. Onlar, Irak'ın petrol kaynaklarının tümüyle Batılı "egemen" güçlerin eline geçmesini istiyor. Böylece Irak'ın başına "geçebilecek" akıllı bir idarenin o kaynakları verimli bir şekilde kullanıp, ülkeyi ayağa kaldırabilecek projelere imza atmasını istemiyorlar. Böyle bir Irak, onlara göre, İsrail için ciddi bir tehdittir. Adamlar, gerçekten de bayağı ilerisini şimdiden planlıyorlar!
B'nai B'rith International'ın Başkanı Richard Heideman, Cuma günü Başbakan Bülent Ecevit ile de görüştü. 45 dakikalık buluşmada acaba neler konuşuldu? Irak'a harekat yine gündemin tepesindeydi. Ancak görüşmede, çok ince diplomatik bir dil kullanarak ifade edilmiş bir konu daha vardı: Türkiye'deki hükümet meselesi. Irak'a heraket buna da bağlıydı. Heideman, kibarca Ecevit'ten çekilmesini, yerini Kemal Derviş ya da İsmail Cem ikilisinden birine terketmesini istirham etmişti. Ecevit de, kibar bir dil kullanarak, geçtiğimiz yıl kendisine "Yahudi dininde savaşı sembolize eden koç boynuzu veren Hediman'ı" yolcu etti. Ancak Başbakan görüldüğü kadarıyla Heideman'ın DSP'ye yönelik tasarımlarına 'evet' dememiş. Ecevit'in Irak konusunda "biraz hassas" olduğu zaten bilinen bir gerçek. Irak meselesi Türk dış politikası açısından Başbakan'ın hassas konulardan biri! Daha önce, Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti kurulmasının "savaş nedeni" olacağını ilan etmişti. Ancak Ecevitler partileri konusunda hassastan da öte...
Üst tasarımın ana gayesi
ABD'de Türkiye'deki ekonomik ve siyasi yapıyı şekillendirmek için "plan kuran üst tasarımcıların" hedefleri artık iyice açığa çıkmaya başladı. Onlar ilk olarak sabetaist olan İsmail Cem, Kemal Derviş ile halen ABD'de ikamet eden bir Hocaefendi ile yakın bağı bulunan Hüsamettin Özkan'ın DSP'yi ele geçirmelerini arzu ediyorlardı. Böyle bir DSP'de Cem ya da Derviş Genel Başkan olacaktı. Özkan ise üçüncü adam... Bu tutmadı.
Şimdi ikinci senaryo gündemde. Yeni parti kurulacak. Yine bir Sabetaist olan DTP'li Mehmet Ali Bayar'ın da bu partiye dahil edilmesi planlanıyor. Ancak herşey uzaktan kumanda ile ayarlanamıyor. Çünkü insanların nefsi var. Sıradan insanlar için siyasette bu "nefis" en güçlü seviyesine ulaşıyor. Dolayısıyla yeni parti oluşumunda ciddi sorunlar var. Bir kere Hüsamettin Özkan, dışarıdan dayatıldığı gibi, artık ikinci, üçüncü adam olmak istemiyor. İstediği liderlik... İkinci adam olmak zorunda kalabilir, o ayrı bir konu. Halk ile temas kurmada Cem ve Derviş'ten daha avantajlı. Derviş ve Cem, Türkiye içinde bir yöreyi ziyaret ettiklerinde "en küçük bir sempati" ile bile karşılanmıyorlar. Bu nedenle, Özkan her ne kadar iddialı olmadığını söylese de "liderlik" arzusu "yukarıdan tasarımı" engelleyen en önemli sorun.
Öte yandan, Kemal Derviş'in ciddi bir sorunu bulunuyor. Sayın Derviş, Türkiye'ye siyaseti şekillendirmek için değil, "Türk iktisadını küresel ekonomiye eklemlemek" için gönderildi. Ona biçilen birinci görev bu... Bu konuda "üst tasarımcılar" arasında bir çatışmada çıkabilir. Bir bölümü "ekonomi", diğer bölümü de "siyaset" diye tutturabilir. Kemal Derviş'in gönderdiği sinyaller osiloskopta analiz edildiğinde, ekonomiyi tercih edeceği öne çıkıyor. Nitekim de öyle oldu. Dün istifa etti, Cumhurbaşkanı Sezer'in ricasıyla geri döndü. Demek ki, Hazine musluğunun başında durmak, siyasetin labirentlerine dalmaktan daha avantajlıydı. Ancak nereye kadar? DSP'nin tel kadayıf gibi döküldüğü bir ortamda, istifa ipinde salınan Derviş, Ecevitler'e ne kadar tahammül edebilir? Bu iş Sezer'den ye de Washington'dan gelen ricalarla ne kadar devam eder?
Bu oyunlar bitmeli
Görüldüğü gibi Türkiye üzerinde büyük oyunlar oynanıyor, Aziz okuyucu... Peki bu oyunlar nasıl sona erdirilecek? Bunun yolu var mı? Yoksa tüm yollar bariyerlerle kapatıldı mı? Evet, tüm yollar bariyerlerle kesildi ama Türk Milletinin içinden öyle bir ses yükseliyor ki, bütün bu maniaları bir bir temizleyecek güce sahip. Bu ses 2. Kuvay-ı Milliye Hareketi'nin önderi Prof. Dr. Haydar Baş beyin sesidir, bu ses Bağımsız Türkiye Partisi'nin sesidir. Onun için ümitvar olunuz...
İki önemli hadise
Türkiye'de son 9 gün içinde gündeme damgasını vuran çok önemli iki hadise yaşandı.
Birinci önemli gelişme 3 Temmuz'da Almanya'da, Frankfurt'ta Doğan Medya Grubu'nun yeni baskı tesislerinin açılış töreninde cereyan ediyordu. Meclis'te grubu bulunan ve Avrupa Birliği'ne girmeyi hararetle savunan tüm partilerin genel başkanları oradaydı. DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, SP Genel Başkanı Recai Kutan, ANAP Genel Başkanı Başbakan Mesut Yılmaz... Ayrıca Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve Kültür Bakanı İstemihan Talay... Konuşma yapanların hepsi "AB" rüyasının tatlılığından bahsettiler. Böylece AB cephesi bizzat Aydın Doğan'ın şemsiyesi altında buluşmuştu. Bu çok önemli bir gelişmeydi.
İkinci önemli gelişme 5 Temmuz Cuma günü yaşanıyordu.
Bir bakıma "Pazar gününden bu yana yaşanan" fırtınada o gün Ankara'da Başbakan Bülent Ecevit'in "hasta haliyle" gerçekleştirdiği bir kabulün hatırı sayılır payı vardı. Başbakan Ecevit, ABD'deki Yahudi lobisinin en önde gelen örgütü B'nai B'rith International'ın Başkanı Richard Heideman'ı Başbakanlık Konutu'nda ağırladı. Heideman Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i de ziyaret etmişti. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden ziyaretin amacıyla ilgili yapılan açıklama ilginçti: "Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Merkezi Washington'da bulunan B'nai B'rith International heyetini kabulünde, Türkiye ile ABD arasındaki stratejik ortaklık ilişkisinin derinleştirilmesi ve Ortadoğu'daki gelişmeler üzerinde durmuştur." Türkçe'ye tercümesini yaparsak, Sezer, Yahudi lobisinin önde gelen bir örgütüyle ABD'nin Irak'a yapacağı müdahale konusunda fikir teatisinde bulunmuştur! Sözkonusu örgütün ne kadar etkili olduğu, sanırım, bu görüşmeden de ortaya çıkıyor. B'nai B'rith, öyle sıradan bir olayı değil, tüm dünyanın pür dikkat izlediği bir meseleyi, Irak'a harekatı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti protokolünün bir numaralı ismi ile görüştü! Bir bakıma ABD hükümeti adına kulis faaliyeti yaptı.
ABD'deki Yahudi örgütleri ve İsrail için Irak'a harekat çok önemli. Onlar, Irak'ın petrol kaynaklarının tümüyle Batılı "egemen" güçlerin eline geçmesini istiyor. Böylece Irak'ın başına "geçebilecek" akıllı bir idarenin o kaynakları verimli bir şekilde kullanıp, ülkeyi ayağa kaldırabilecek projelere imza atmasını istemiyorlar. Böyle bir Irak, onlara göre, İsrail için ciddi bir tehdittir. Adamlar, gerçekten de bayağı ilerisini şimdiden planlıyorlar!
B'nai B'rith International'ın Başkanı Richard Heideman, Cuma günü Başbakan Bülent Ecevit ile de görüştü. 45 dakikalık buluşmada acaba neler konuşuldu? Irak'a harekat yine gündemin tepesindeydi. Ancak görüşmede, çok ince diplomatik bir dil kullanarak ifade edilmiş bir konu daha vardı: Türkiye'deki hükümet meselesi. Irak'a heraket buna da bağlıydı. Heideman, kibarca Ecevit'ten çekilmesini, yerini Kemal Derviş ya da İsmail Cem ikilisinden birine terketmesini istirham etmişti. Ecevit de, kibar bir dil kullanarak, geçtiğimiz yıl kendisine "Yahudi dininde savaşı sembolize eden koç boynuzu veren Hediman'ı" yolcu etti. Ancak Başbakan görüldüğü kadarıyla Heideman'ın DSP'ye yönelik tasarımlarına 'evet' dememiş. Ecevit'in Irak konusunda "biraz hassas" olduğu zaten bilinen bir gerçek. Irak meselesi Türk dış politikası açısından Başbakan'ın hassas konulardan biri! Daha önce, Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti kurulmasının "savaş nedeni" olacağını ilan etmişti. Ancak Ecevitler partileri konusunda hassastan da öte...
Üst tasarımın ana gayesi
ABD'de Türkiye'deki ekonomik ve siyasi yapıyı şekillendirmek için "plan kuran üst tasarımcıların" hedefleri artık iyice açığa çıkmaya başladı. Onlar ilk olarak sabetaist olan İsmail Cem, Kemal Derviş ile halen ABD'de ikamet eden bir Hocaefendi ile yakın bağı bulunan Hüsamettin Özkan'ın DSP'yi ele geçirmelerini arzu ediyorlardı. Böyle bir DSP'de Cem ya da Derviş Genel Başkan olacaktı. Özkan ise üçüncü adam... Bu tutmadı.
Şimdi ikinci senaryo gündemde. Yeni parti kurulacak. Yine bir Sabetaist olan DTP'li Mehmet Ali Bayar'ın da bu partiye dahil edilmesi planlanıyor. Ancak herşey uzaktan kumanda ile ayarlanamıyor. Çünkü insanların nefsi var. Sıradan insanlar için siyasette bu "nefis" en güçlü seviyesine ulaşıyor. Dolayısıyla yeni parti oluşumunda ciddi sorunlar var. Bir kere Hüsamettin Özkan, dışarıdan dayatıldığı gibi, artık ikinci, üçüncü adam olmak istemiyor. İstediği liderlik... İkinci adam olmak zorunda kalabilir, o ayrı bir konu. Halk ile temas kurmada Cem ve Derviş'ten daha avantajlı. Derviş ve Cem, Türkiye içinde bir yöreyi ziyaret ettiklerinde "en küçük bir sempati" ile bile karşılanmıyorlar. Bu nedenle, Özkan her ne kadar iddialı olmadığını söylese de "liderlik" arzusu "yukarıdan tasarımı" engelleyen en önemli sorun.
Öte yandan, Kemal Derviş'in ciddi bir sorunu bulunuyor. Sayın Derviş, Türkiye'ye siyaseti şekillendirmek için değil, "Türk iktisadını küresel ekonomiye eklemlemek" için gönderildi. Ona biçilen birinci görev bu... Bu konuda "üst tasarımcılar" arasında bir çatışmada çıkabilir. Bir bölümü "ekonomi", diğer bölümü de "siyaset" diye tutturabilir. Kemal Derviş'in gönderdiği sinyaller osiloskopta analiz edildiğinde, ekonomiyi tercih edeceği öne çıkıyor. Nitekim de öyle oldu. Dün istifa etti, Cumhurbaşkanı Sezer'in ricasıyla geri döndü. Demek ki, Hazine musluğunun başında durmak, siyasetin labirentlerine dalmaktan daha avantajlıydı. Ancak nereye kadar? DSP'nin tel kadayıf gibi döküldüğü bir ortamda, istifa ipinde salınan Derviş, Ecevitler'e ne kadar tahammül edebilir? Bu iş Sezer'den ye de Washington'dan gelen ricalarla ne kadar devam eder?
Bu oyunlar bitmeli
Görüldüğü gibi Türkiye üzerinde büyük oyunlar oynanıyor, Aziz okuyucu... Peki bu oyunlar nasıl sona erdirilecek? Bunun yolu var mı? Yoksa tüm yollar bariyerlerle kapatıldı mı? Evet, tüm yollar bariyerlerle kesildi ama Türk Milletinin içinden öyle bir ses yükseliyor ki, bütün bu maniaları bir bir temizleyecek güce sahip. Bu ses 2. Kuvay-ı Milliye Hareketi'nin önderi Prof. Dr. Haydar Baş beyin sesidir, bu ses Bağımsız Türkiye Partisi'nin sesidir. Onun için ümitvar olunuz...
Recep Bahar / diğer yazıları
- ABD harika bir ekonomiye mi sahip? / 14.08.2018
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016